Erhan GÜNDOĞAR
Köşe Yazarı
Erhan GÜNDOĞAR
 

İki farklı misalin kıymeti!

Öyle bir yere doğru gidiyoruz ya da geldik hiçte farkında değiliz. Sürekli bir şeyler ile insanları imtihan ediyorlar ve nasıl davranacağımızı iyice unutur olduk. Bir harmanın içinde tarumar edilerek bir şekle şemale sokulmaya çalışılıyoruz gibime geliyor. İşin sırrını çözemiyoruz ve aval aval bakıp duruyoruz. Pazar sabahı kahvaltı yapmadan önce, salgının dışında bu ülkede ne oluyor, diye söyle bir haberlere bakayım dedim. İlk izlediğim haber de, İstanbul’da bir ilçenin bir mahallesinde bir sokakta olan bir vaka ile ilgiliydi. Bu sokakta bir binada, ikamet eden bir ailenin(hep de bir yazar oldum cümle içinde böyle oluyor bazen) binanın önünde oynayan çocukların, oradan geçen insanların başına kaynar su, çamaşır suyu, çöp döktüğüne dairdi. Tuhaf mı desem, Allah aşkına nedir mi bu desem, bilemedim! Belki de bunları yapan kişi kafadan biraz eksik olabilir, olur olamaz değil bu ülkede son senelerde neyle karşı karşıya geldiğimiz herkesin malumu. Gerçi eski zamanlarda benimde başıma bu tür bir iş gelmişti. Ortaokul ya da lise bire gidiyordum. Geçmiş zaman he demeyle hatırlanmıyor bu eskiler… Büyüdüğümüz ve çokça zaman geçirdiğimiz sokakta sabah akşam fırsat buldukça top oynardık. Tabii top oynadın mı da ha bire bağırıp çağırma eksik olmazdı. Bu sesler ile evlerin camı açılır ve büyüklerimiz, “Allah aşkına başka yerde oynayın, ses etmeyin, uyuyan var” gibi fırçalar atardı. Ancak birisi vardı ve o asla sakince söz söylemez ve bizi kovmak için elinden geleni yapardı. Yine böyle bir top oynadığımız günde, bu şahıs(merhum oldu)camdan çıktı ve tamda benim olduğum yere kafa göz yaracak bir taş attı. 1-2 kilo kadar vardı bu taş. Arkadaşlar beni uyarmasa, beni önce camiye sonra mezarlığa götürmeleri an meselesiydi. Taşı arkam dönük olduğu için göremedim ve onların sesi ile yana kaçınca taş yere düştü. Sonra başka bir gün yine aynı yerde top oynarken, aynı şahıs evden koşarak bana doğru elindeki ekmek bıçağıyla gelince, bir koşu yapmışım ki, arada bul beni o kadar yani! Bir süre orada top falan oynamadık. Takmıştı bana, lafa laf verdiğim için gözüne kestirmiş ve beni öte dünyaya havale edecekti herhalde. Gelelim diğer habere bu arada. Birkaç gün önce Artvin’de çıkan yangında evlerinden olanlara çadır verilmiş, ancak bu vatandaşlara komşuları ve akrabaları evlerinin kapısını açınca çadıra gerek kalmamış. Aslında her şey bu kadar açık. Birisi kinle, birisi insanlık ve merhametle hareket ediyor. Parçalanan ve tarumar edilende budur. Ama siz yine de maske, mesafe, temizlikten ödün vermeyin, ne olur, ne olmaz!                 
Ekleme Tarihi: 22 Mart 2021 - Pazartesi
Erhan GÜNDOĞAR

İki farklı misalin kıymeti!

Öyle bir yere doğru gidiyoruz ya da geldik hiçte farkında değiliz. Sürekli bir şeyler ile insanları imtihan ediyorlar ve nasıl davranacağımızı iyice unutur olduk. Bir harmanın içinde tarumar edilerek bir şekle şemale sokulmaya çalışılıyoruz gibime geliyor. İşin sırrını çözemiyoruz ve aval aval bakıp duruyoruz. Pazar sabahı kahvaltı yapmadan önce, salgının dışında bu ülkede ne oluyor, diye söyle bir haberlere bakayım dedim. İlk izlediğim haber de, İstanbul’da bir ilçenin bir mahallesinde bir sokakta olan bir vaka ile ilgiliydi. Bu sokakta bir binada, ikamet eden bir ailenin(hep de bir yazar oldum cümle içinde böyle oluyor bazen) binanın önünde oynayan çocukların, oradan geçen insanların başına kaynar su, çamaşır suyu, çöp döktüğüne dairdi. Tuhaf mı desem, Allah aşkına nedir mi bu desem, bilemedim!

Belki de bunları yapan kişi kafadan biraz eksik olabilir, olur olamaz değil bu ülkede son senelerde neyle karşı karşıya geldiğimiz herkesin malumu. Gerçi eski zamanlarda benimde başıma bu tür bir iş gelmişti. Ortaokul ya da lise bire gidiyordum. Geçmiş zaman he demeyle hatırlanmıyor bu eskiler…

Büyüdüğümüz ve çokça zaman geçirdiğimiz sokakta sabah akşam fırsat buldukça top oynardık. Tabii top oynadın mı da ha bire bağırıp çağırma eksik olmazdı. Bu sesler ile evlerin camı açılır ve büyüklerimiz, “Allah aşkına başka yerde oynayın, ses etmeyin, uyuyan var” gibi fırçalar atardı. Ancak birisi vardı ve o asla sakince söz söylemez ve bizi kovmak için elinden geleni yapardı.

Yine böyle bir top oynadığımız günde, bu şahıs(merhum oldu)camdan çıktı ve tamda benim olduğum yere kafa göz yaracak bir taş attı. 1-2 kilo kadar vardı bu taş. Arkadaşlar beni uyarmasa, beni önce camiye sonra mezarlığa götürmeleri an meselesiydi. Taşı arkam dönük olduğu için göremedim ve onların sesi ile yana kaçınca taş yere düştü. Sonra başka bir gün yine aynı yerde top oynarken, aynı şahıs evden koşarak bana doğru elindeki ekmek bıçağıyla gelince, bir koşu yapmışım ki, arada bul beni o kadar yani! Bir süre orada top falan oynamadık. Takmıştı bana, lafa laf verdiğim için gözüne kestirmiş ve beni öte dünyaya havale edecekti herhalde.

Gelelim diğer habere bu arada. Birkaç gün önce Artvin’de çıkan yangında evlerinden olanlara çadır verilmiş, ancak bu vatandaşlara komşuları ve akrabaları evlerinin kapısını açınca çadıra gerek kalmamış. Aslında her şey bu kadar açık. Birisi kinle, birisi insanlık ve merhametle hareket ediyor. Parçalanan ve tarumar edilende budur. Ama siz yine de maske, mesafe, temizlikten ödün vermeyin, ne olur, ne olmaz!                 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.