Ayşen ENGİN
Köşe Yazarı
Ayşen ENGİN
 

MİSAFİR

                Yavaşça açılırdı o gizemli odanın kapısı. Misafir odası denilen o özel oda. Normalde hep kapalı dururdu. Ayten hanım her misafir sonrası ve bayramlarda temizler siler süpürür çekerdi odanın kapısını. Kızı Aylin ancak özel günlerde girebilirdi o odaya.                 O odanın kapısı her açıldığında gizli bir mabede girer gibi annesinin ardından kedi gibi sessizce odaya süzülür, bu girilmesi yasak odayı özel yapan gizemi çözmek için etrafa bakınıp dururdu. Odaya girdikleri anda annesinden talimatlar yağmuru yağmaya başlardı. ‘ Kırlentleri oynatma, örtülere dokunma, tülleri elleme, dur oraya oturma….’ Oda gözden geçirilir ve ‘misafir’ denilen özel varlıklar için hazır hale getirilirdi. Bir gün öncesinden hazırlanan yiyecekler, sıcak servis edilmesi gerektiği için sabah hazırlanan atıştırmalıklarla buluşur, misafir odasının masasında beş yıldızlı otellerin açık büfelerindeymiş gibi özel sunumlarla yerlerini alırdı. Aylin için de annesi böyle kekler, çörekler yapardı ama her gün değil. O yüzden bu kadar güzel atıştırmalıkların hem de hepsinin bir arada olması, masada tabağındaki yemeği çoğu zaman zorla bitiren bu küçük çocuğu iştahlandırıyordu. Belki de annesinin ‘dokunma, elleme şeklini bozacaksın, yere kırıntı dökeceksin ‘ diyerek sıraladığı yasaklar cazip getiriyordu bu yiyecekleri kim bilir. En güzel yemek tabakları çıkardı vitrinden. Bir dükkan vitrini gibi sadece uzaktan baktığı bu camekan dünyanın içinden normal zamanda hiç kullanılmayan bardaklar, tabaklar, çatal, bıçak, kaşıklar serilirdi ortaya. ‘Pembe kocaman gülleri olan bu porselen tabaklar, bu ışıl ışıl parlayan kristal bardaklar neden her gün kullanılmıyor ki?’ diye düşünürdü Aylin. Annesine sormuştu bunu hatta. Aldığı cevap hep aynıydı; ‘Onlar misafir için.’                                 Misafir, eve geldiğinde hiç açılmayan o büyük oda açılırdı, hiç kullanılmayan örtüler saklandıkları sandıklardan çıkarılır, her şeyin en yenisi, en güzeli en pahalısı kullanılırdı. Her şey misafir içindi. Aylin pek çok misafir ağırlamasına şahit olmuş, bu seremoninin sıralamasını artık öğrenmişti ama kendisinden üç yaş küçük Gülin evin en küçüğüydü ve ilk kez misafir ağırlayacaktı anne ve ablasıyla. Misafir neydi bilmiyordu. O yüzden ‘misafir geliyor, misafir’ diye evin içinde dolaşan bu kelime ve evdeki tatlı telaşa çok şaşırıyordu. Büyülenmiş gibi izliyordu yapılan hazırlıkları. Merakla bekliyordu misafirleri. Acaba nasıllardı? Onları farklı kılan neydi ki?                 Ayten hanım güzelce giydirdi kızlarını ve ‘Misafirler gelince hoş geldin deyin, Nasılsınız? diye sorarlarsa sessiz kalmayın güzelce cevap verin’  diye öğütledi. Nihayet beklenen misafirler geldi. Ayten hanımın yeni dahil olduğu biçki dikiş kursundan arkadaşlarıydı gelenler. Kapıda karşılandı misafirler. İçeri girer girmez ellerine kolonya döküldü. Ayaklarına terlik verildi. Çikolata ikram edildi. Hem de Gülin’in en sevdiği çikolatalardan. Evdeydi çikolatalar ama nasıl daha önce görmedim ki diye merakla bakıyordu küçük kız. Annesi saklamıştı demek. Misafirler için. Ne güzel şeydi misafir olmak. Annesinin arkasına saklanmış ilk kez gördüğü  ‘ misafir’ denen kişileri inceliyordu. Onlar da kendisine benziyordu. Hepsi şık ve güzel giyinmişti. Özenle hazırlandıkları belliydi.                 Hanımlar birbirlerine hal hatır sorduktan sonra evin iki küçük kızıyla ilgilendiler. Cicili bicili elbiselerinin içinde çok şirin duran ve sessizce onları izleyen kızlara, seslerini incelterek sorular sordular. İçlerinden biri Gülin’e ‘Kaçıncı sınıfa gidiyorsun tatlı kız?’ diye sordu. ‘Anaokuluna’ diye cevap verdi Gülin. Ve o sıradaki beklenen soru geldi. ‘Büyüyünce ne olacaksın bakayım?’ Kadınlar belli ki öğretmen, doktor, hemşire, artist gibi bir meslek adı bekliyorlardı küçük kızdan. Küçük kız, en sevdiği çikolatadan yiyen misafir hanımlardan birine gözleri dalarak baktı ve herkesi kahkahaya boğan şu cevabı verdi; ‘Misafir olacağım. Büyüyünce misafir olacağım.’
Ekleme Tarihi: 07 Nisan 2021 - Çarşamba
Ayşen ENGİN

MİSAFİR

                Yavaşça açılırdı o gizemli odanın kapısı. Misafir odası denilen o özel oda. Normalde hep kapalı dururdu. Ayten hanım her misafir sonrası ve bayramlarda temizler siler süpürür çekerdi odanın kapısını. Kızı Aylin ancak özel günlerde girebilirdi o odaya.

                O odanın kapısı her açıldığında gizli bir mabede girer gibi annesinin ardından kedi gibi sessizce odaya süzülür, bu girilmesi yasak odayı özel yapan gizemi çözmek için etrafa bakınıp dururdu. Odaya girdikleri anda annesinden talimatlar yağmuru yağmaya başlardı. ‘ Kırlentleri oynatma, örtülere dokunma, tülleri elleme, dur oraya oturma….’ Oda gözden geçirilir ve ‘misafir’ denilen özel varlıklar için hazır hale getirilirdi. Bir gün öncesinden hazırlanan yiyecekler, sıcak servis edilmesi gerektiği için sabah hazırlanan atıştırmalıklarla buluşur, misafir odasının masasında beş yıldızlı otellerin açık büfelerindeymiş gibi özel sunumlarla yerlerini alırdı. Aylin için de annesi böyle kekler, çörekler yapardı ama her gün değil. O yüzden bu kadar güzel atıştırmalıkların hem de hepsinin bir arada olması, masada tabağındaki yemeği çoğu zaman zorla bitiren bu küçük çocuğu iştahlandırıyordu. Belki de annesinin ‘dokunma, elleme şeklini bozacaksın, yere kırıntı dökeceksin ‘ diyerek sıraladığı yasaklar cazip getiriyordu bu yiyecekleri kim bilir. En güzel yemek tabakları çıkardı vitrinden. Bir dükkan vitrini gibi sadece uzaktan baktığı bu camekan dünyanın içinden normal zamanda hiç kullanılmayan bardaklar, tabaklar, çatal, bıçak, kaşıklar serilirdi ortaya. ‘Pembe kocaman gülleri olan bu porselen tabaklar, bu ışıl ışıl parlayan kristal bardaklar neden her gün kullanılmıyor ki?’ diye düşünürdü Aylin. Annesine sormuştu bunu hatta. Aldığı cevap hep aynıydı; ‘Onlar misafir için.’

                                Misafir, eve geldiğinde hiç açılmayan o büyük oda açılırdı, hiç kullanılmayan örtüler saklandıkları sandıklardan çıkarılır, her şeyin en yenisi, en güzeli en pahalısı kullanılırdı. Her şey misafir içindi. Aylin pek çok misafir ağırlamasına şahit olmuş, bu seremoninin sıralamasını artık öğrenmişti ama kendisinden üç yaş küçük Gülin evin en küçüğüydü ve ilk kez misafir ağırlayacaktı anne ve ablasıyla. Misafir neydi bilmiyordu. O yüzden ‘misafir geliyor, misafir’ diye evin içinde dolaşan bu kelime ve evdeki tatlı telaşa çok şaşırıyordu. Büyülenmiş gibi izliyordu yapılan hazırlıkları. Merakla bekliyordu misafirleri. Acaba nasıllardı? Onları farklı kılan neydi ki?

                Ayten hanım güzelce giydirdi kızlarını ve ‘Misafirler gelince hoş geldin deyin, Nasılsınız? diye sorarlarsa sessiz kalmayın güzelce cevap verin’  diye öğütledi. Nihayet beklenen misafirler geldi. Ayten hanımın yeni dahil olduğu biçki dikiş kursundan arkadaşlarıydı gelenler. Kapıda karşılandı misafirler. İçeri girer girmez ellerine kolonya döküldü. Ayaklarına terlik verildi. Çikolata ikram edildi. Hem de Gülin’in en sevdiği çikolatalardan. Evdeydi çikolatalar ama nasıl daha önce görmedim ki diye merakla bakıyordu küçük kız. Annesi saklamıştı demek. Misafirler için. Ne güzel şeydi misafir olmak. Annesinin arkasına saklanmış ilk kez gördüğü  ‘ misafir’ denen kişileri inceliyordu. Onlar da kendisine benziyordu. Hepsi şık ve güzel giyinmişti. Özenle hazırlandıkları belliydi.

                Hanımlar birbirlerine hal hatır sorduktan sonra evin iki küçük kızıyla ilgilendiler. Cicili bicili elbiselerinin içinde çok şirin duran ve sessizce onları izleyen kızlara, seslerini incelterek sorular sordular. İçlerinden biri Gülin’e ‘Kaçıncı sınıfa gidiyorsun tatlı kız?’ diye sordu. ‘Anaokuluna’ diye cevap verdi Gülin. Ve o sıradaki beklenen soru geldi. ‘Büyüyünce ne olacaksın bakayım?’ Kadınlar belli ki öğretmen, doktor, hemşire, artist gibi bir meslek adı bekliyorlardı küçük kızdan. Küçük kız, en sevdiği çikolatadan yiyen misafir hanımlardan birine gözleri dalarak baktı ve herkesi kahkahaya boğan şu cevabı verdi; ‘Misafir olacağım. Büyüyünce misafir olacağım.’

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Erol Kucuk
(11.04.2021 10:38 - #72167)
Guzel bir yazı... Kalemine sağlık Ogretmenim
Ayşen Engin Teşekkür ederim.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.