ALLAH'IN DİNİNE HİZMET HUSUSUNDA,...

  ALLAH’IN DİNİNE HİZMET HUSUSUNDA, GÖSTERİLMESİ İCAP EDEN GAYRET            Mahlûkatın en şereflisi olan insana verilen vazife, “Her nimetin külfeti; nimetin büyüklüğüne göredir.”  kaidesince bütün vazifelerin en yücesidir. Hakka ibadet, halka hizmet şeklinde hulasa edilen bu vazife, peygamberler mesleğidir.            Cenab-ı Hak bir Ayet-i Kerimesinde şöyle buyurmaktadır: “Müminlerden özür sahibi olmaksızın oturanlar ve Allah yolunda mallarıyla cihat edenler müsavi olamazlar.”             Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise, Hz. Ali (r.a.)’ya şu nasihatte bulunmuşlardır: “(Ya Ali!) Allah’a yemin ederim ki, senin vasıtan (yani gayretin) ile Allah’ın bir kişiye hidayet vermesi, senin için, kırmızı develere sahip olmaktan daha hayırlıdır.”             Allah yolunda yapılacak hizmetlerde gösterilecek gayretin en güzel misali, peygamberler ve onların varislerinin hayatıdır. Yıllarca dini tebliğ ettiği halde, sadece bir kişinin hidayetine vesile olan peygamberler olmuştur. Bütün sıkıntılara rağmen, tebliğ vazifesindeki hizmetleri asla eksilmemiştir.             Din-i Celili İslam’ı tebliğ hususunda Peygamber Efendimizin çektiği sıkıntıları ve bunlara karşı gösterdiği sonsuz tahammülü kelimeler ile anlatmak mümkün değildir Kendisini, dinimizin en iyi, en doğru ve en süratli bir şekilde öğretilmesi ve yaşatılması davasına veren; “Efendi, biraz istirahat buyursanız.” denildiğinde: “Günde binlerce insanın imanı sönerken, ben nasıl ayaklarımı uzatıp yatabilirim.” buyuran;  “Hocalıkta bize ekmek kalmadı” diyenlere: “Efendiler! Hocalık bir meslek, bir ekmek teknesi değildir. Hocalık, Allah’ın, Rasülüllah’ın, Kitabullah’ın ve Din-i Mübin-i İslam’ın tebliğ memurluğudur” şeklinde cevap veren, hastalığı sebebiyle, istirahat ettiği odasına elinde kitaplarıyla giren talebesine:             “Gel evladım biraz okuyalım… biz değil yorgunluk, rahatsızlık, sekerâtı mevtimizde dahi olsak okumak, okutmak ve hizmet denilince koşarız.” buyuran son devrin Alim ve Mutasavvıflarından Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri ve daha nice peygamber varisleri maruz kaldıkları sıkıntılara rağmen gayreti dini yelerinden zerre kadar noksanlık olmadan kendilerine verilen vazifeleri en güzel şekilde ifa etmişlerdir. Aziz okurlarım! Peygamber Efendimiz bir savaş dönüşü kızı Hz. Fatıma (r.a)’nın evine uğramışlardı. Hz. Fatıma çok sevdiği babasının yüzünün solmuş, elbiselerinin eskimiş olduğunu görünce dayanamayıp, Allah Resulünün boynuna sarılarak ağlamaya başladı. Kızını teselli etmek isteyen Fahri Âlem: “Ya Fatıma ağlama! Allah, babanı öyle bir dava ile göndermiş ki, bu din gecenin olduğu her yere ulaşacak, yeryüzünde topraktan, deve tüyünden ve kıldan mamul ne kadar ev varsa, Allah bu dava sebebiyle, evlere ya izzeti, yahut zilleti verecek.” buyurdular. Cenab-ı Hak, dininin kıyamet sabahına kadar devam edeceğini, kendi Kelam-ı Kadimiyle yazmış, bir kâfirle dahi olsa bu dinin her tarafa yayılacağını bildirmiştir. O halde Müslümanlar olarak, bütün arzu ve gayretimiz Cenab-ı Hakkın bizleri dininin hizmetçilerinden kılmasıdır. Fakat Allah’ın dinine hizmet büyük bir nimettir. “Bu istemekle elde edilecek bir devlet değildir. Lakin zaman içinde belli kimselere Allah tarafından verilir.”  Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Dünyanın ömrü olduğu müddetçe, Allah’ın kıyamet emri gelinceye kadar, ümmetimden hak üzere gâlip, daima dine destek olan bir cemaat asla zail olmayacak. Bunlar dine sahip çıkacaklardır. Kendilerine muhalefet edenler onlara hiçbir zaman zarar veremeyecektir.”   NOT: 11-20/05/2015 tarihleri arasında derneğimizin öğrenciler yararına düzenlemiş olduğu kermesimize gelen, arayan ve çelenk gönderen tüm hayırsever kardeşlerimize öğrencilerimiz adına cani gönülden teşekkür ediyoruz.