ALLAH’TAN GEREĞİ GİBİ
SAKINANLARDAN, MUTTAKİLERDEN MİYİZ?
Zaman zaman duyarız. Efendim
filanca şahsiyet o kadar muttaki, takva sahibi bir insandır ki abdestsiz asla
toprağa basmaz. Sabahlara kadar ibadet eder. Giyiminde kuşamında son derece
hassastır. Hatta öyle ki, geçeceği yoldaki karıncaların incinmemesi ve yürürken
yanlışlıkla üzerine basarak öldürülüp günaha girmemek için önünden süpürülür.
Daha bunun gibi bir sürü davranışlar.
Bu bizim zihnimizde, kendi kendimize
oluşturmuş olduğumuz muttaki bir insan tipi… Çoğu zaman etrafımızdaki insanları
bu pencereden değerlendiririz. Ve bir çok insanda kendini bu belirtilen
hususlar üzerinden değerlendirir ve hatta insanlara sunarlar.
Sadece bizde değil, bizim
dışımızdaki din mensupları da kendilerini diğer insanlara bu belirtmiş
olduğumuz hususlar üzerinden sunmuşlardır.
Oysa bir de Rabbimizin muttaki,
yani Allah’tan gereği gibi korkan, sakınan insan tanımlaması vardır. O’nun
muttaki insan tarifi ile bizim tarif örtüşmez.
Ali İmran suresi 134-135. ayetlere
baktığımızda bunu görürüz. Rabbimiz bu ayetlerde birkaç hususu dile getirir.
Bunlardan birincisi; bu insanlar, varken ve yokken infak ederler. İhtiyaç
sahibi kimselere sahip olduklarından verirler.
Varken vermek… İhtiyacımızdan
fazlasını vermek… Elimizde beş ekmeğimiz var. Bize bir tanesi yetecek.
Diğerleri zaten bayatlayacak. Vereyim de, bari başkasının işine yarasın.
Bu nispeten kolay. Ancak sadece bizim ihtiyacımızı karşılayacak
miktarda, yani tek ekmeğimizi bizden daha çok ihtiyacı olana vermek… İşte zor olanı… Yani yokken verileni. Var
olanı vermeye göre bu daha zor. Herkesin yapabileceği bir davranış değildir.
Yine Allah’ın nazarında muttaki
insanların bir diğer özellikleri; öfkelerini
yenmeleri… Öfke… Kişinin kendi
haklılığından emin olarak ortaya koyduğu ve kontrolünde zorlandığı yıkıcı davranışlar.
Allah burada bizim kişiliğimizi, öfkemize
hakim olabilme noktasından değerlendiriyor.
Allah’ın bağışlamasına ve Cennetine
layık olan insanların diğer bir özelliği ise affetmeleri. Affetmek, haklı
olanların, haksızlığa uğrayanların, karşılarındaki kişilere karşı takınacağı
hoşgörülü tavırdır. Gerçekten insanın benlik dünyasında kabullenilmesi zor bir
davranış… Tüm olup bitenlere karşılık, karşısındaki kişiyi sırf Rabbini hoşnut
etmek düşüncesiyle affetmek.. Bütün olup
bitenleri yok saymak…
Devam edelim… Allah nazarında bu
insanların bir başka özellikleri de çirkin bir iş yaptıklarında, kendilerine
zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp pişmanlıklarını dile getirmeleri. Allah’tan
af dilemeleri.
Bu hususlar Allah’ın Kuran’da
bahsettiği, takva sahiplerinin bir çok özelliklerinin yanında sadece bir kaçı…
Şimdi şunu sorabiliriz. Gerçekten
bizler bu hususlardan ne kadarını kendi benliğimizde taşıyoruz? Yani bizler
Allah’ın belirttiği ölçüler içinde ne kadar muttaki bir kuluz?
Herkes kendi içini yoklayabilir.
Yine etrafınızdaki insanları bir
de bu açıdan değerlendirebilirsiniz.
Acaba kendilerini Allah’tan
gereği gibi sakınan kullar olarak insanlara sunan bu tiplerin, gerçekte ne
kadarı bu vasıfları taşıyan, muttaki bir şahsiyettir?