ÇANAKKALE ZAFERİ
Üzerinde yaşadığımız şu
topraklar, altında yatan binlerce şehidimizin bizlere emanetidir. Bu emanetin
değerini daha iyi anlamak için şanlı tarihimizle bağımızı koparmamalıyız. Bu
yüce milleti ayakta tutan en büyük unsur kardeşliktir. Birlik ve beraberlik
içerisinde, kardeşliğimizin “Dünya durdukça” devam etmesi için hatırlayıp ders
almamız gereken olaylardan birisi de 1915 yılındaki Çanakkale Savaşları ve
düşmana “Çanakkale geçilmez!” dedirten ruhtur.
Kudüs’ten, Halep’ten, Diyarbakır’dan,
Van’dan, Sivas’tan, İstanbul’dan, Adana’dan, Sinop’tan… Memleketin dört
bir yanından on binleri, Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Alevisi-Sünni’siyle bu
toprakların insanını bir araya getiren; omuz omuza, el ele vererek
birbirleriyle kardeş yaptıran; şahadete koşturan şey neydi acaba?
Yüz binleri bir araya getiren, tek yürek, tek
yumruk yapan, “Çanakkale geçilmez!” dedirten ruh; inançtır, azimdir ve İslam
kardeşliğidir. “Mü'minler ancak kardeştirler” ilahi emri gereği kardeşçe
dayanışmadır, birlik ve beraberliktir. Sevgili Peygamberimizin “Müslüman
Müslüman’ın kardeşidir… Onu düşmanına teslim etmez…” Sözüne sadakat
gösterip, din kardeşi için canını feda ederek ona siper olmasıdır, ekmeğini, suyunu
onunla bölüşmesidir.
Bu öyle bir ruhtur ki, yediden yetmişe sen-ben
demeden bütün bir milletin kardeşlik aşkıyla kenetlenmesidir. Eli nasırlı
anaların, kağnısındaki mermiyi bebeğinin kundağıyla örterek zafere yürüyüşüdür.
Köyden, şehirden, Doğudan, Batıdan binlerce ana kuzusu gencin “Aziz yurduma
düşman ayağı basmasın, dinime, namusuma, bayrağıma, kız kardeşimin namusuna el
uzatılmasın” diyerek, düğüne gider gibi ölüme koşmasıdır. Nitekim analar-
babalar, yavrusunu “Ya şehit ol ya gazi, fakat yurdunu düşmana çiğnetme!” deyip
cepheye göndermiştir.
Takdir edersiniz ki; Çanakkale zaferini ve
şehitlerimizi en güzel anlatanlardan biri de merhum Mehmet Akif’tir. Milli
şairimiz o müthiş manzarayı şöyle anlatıyor:
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü
beşi,
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat
mahşer.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkâz-ı
beşer...
Asım'ın nesli... Diyordum ya... Nesilmiş
gerçek:
İşte
çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor
Tevhid'i...
Bedr’in arslanları ancak, bu
kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek
makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe!” desem,
sığmazsın.
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.
Yüce Allah; “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a)
sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin…” buyuruyor.
Düşman çirkin emeline ulaşma sevdasından vazgeçmediği
için, farklılıklarımızı mezhep ve meşrep çatışmasına dönüştürerek kardeşliğimizi
bozmak, bizleri bölmek ve parçalamak istedikleri alenen görülmektedir. Oysa ki
bu yüce millet en çetin zorlukları, birlik, beraberlik ve kardeşlikle aşmıştır.
En güzel zaferleri kardeşlik ruhuyla kazanmıştır. Onun içindir ki bu
günlerimiz, kardeşliğimizi sımsıkı pekiştirerek birlik olma zamanıdır.
Allah (cc) bütün İslam âlemini kötülüklerden
korusun. Bütün şehit ve gazilerimize rahmet eylesin.