İMAN İLE KÜFÜR

İman ve Hidayet Rehberi olarak gönderilmiş olan Kur’an-ı Kerim’de, İman ve Hidayet ile Küfür ve Dalaletin; Mü’min ve Muvahhid ile Kâfir ve Müşrik kimsenin halleri çok güzel temsillerle anlatılmıştır. Mülk Suresi’nde, “Düşünmeli; yüz üstü kapanarak giden mi daha doğrudur? Yoksa dosdoğru bir cadde üzerinde düpedüz giden mi?”buyrulmaktadır. Yani “Yüzükoyun sürünerek giden mi gayesine daha iyi ulaşır, muradında muvaffak olur? Yahut iman ve irfan ile doğru bir cadde üzerinde eğrilmeden dümdüz Hakk’a giden muvahhid, müstakimmü’minler mi daha iyi, daha hidayetkâr olur? İşte şeytani hususlarda, batıl fikir ve akidede giden kâfirler, nankörler böyle yeryüzünde gözlerini yalnız süflîyâta dikerek ve kendilerinden başkasını görmeyerek yüzükoyun sürüne sürüne giderler. Cehennemde de böyle sürüneceklerdir. Hangisinden olmalı? Hangisinin ardından gitmeli? İnsan olan bir düşünmelidir. Şüphesiz ki insan olma keyfiyeti, süflî hayvanlar gibi yerde sürünmekte, rızkı sadece yerde aramakla değil, doğru bir yol ve istikametle Hakka’a dosdoğru gidebilmekle elde edilir. O halde insan olanlar yeryüzünün omuzlarında yürümek, Hâlık Teâlâ’nın rızıklarından yemek ve O’na kavuşmak için, evvel emirde Halık’ın birliğine ve hükümlerine iman ederek ve O’nun gösterdiği delilleri takip ederek, maddeten ve manen doğru ve geniş yollar açmalı ve Hakk’ın istikametine doğru yürümelidir. İşte bu Sırât-ı Müstekîm, Hak Dini olan Tevhid Yoludur. Onda dosdoğru gitmek de; istikametle, şer-i şerîf ve ahlak dairesinde yürümek ile olur.”             Fâtır Suresindemealen şöyle buyrulmaktadır: “Gören ile görmeyen, karanlıklar ile aydınlıklar, gölge ile hararet, hayatta olanlar ile ölmüşler müsavi olamazlar. Muhakkak ki Allah (a.c.) dilediğine işittirir; ancak sen ise kabirdekiler gibi kalpleri ölmüş kâfirlere davetini işittirecek değilsin. Sen ancak bir ikaz edicisin. Ey Rasulüm şüphe yok ki biz seni hak din ile hem bir müjdeci hemde bir inzar edici olarak gönderdik. Hiçbir ümmet de yoktur ki içlerinden bir nezîr (korkutucu-ikaz edici) geçmiş olmasın”             Aziz okuyucularım             Kendisine İman ve Hidayet nasip olmuş insanların ehl-i Küfür ve Dalalet’e benzemek, onlara özenmek, onlar ile “dost” olabilmek için gayret etmek gibi yanlış fiiller içerisinde bulunmaları, yukarda mealini verdiğim Ayet-i Kerimede anlayamamaktan ileri gelen büyük hatalardır. Ancak İman-ı Hakiki ve Hidayet-i Kâmile erbabından olabilmek için gayret gösteren ehl-i maneviyat ise hem kendileri bu gibi yanlışlıklardan uzak dururlar, hem de Ümmet-i Muhammed’in bu yanlışlıklardan hıfz-u himayesi için gayret ve dua ederler. Bir hadis-i Şerif’te şöyle buyrulmaktadır: “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız müddetçe yolunuzu şaşırmazsınız; Allah’ın kitabı ve Rasulü’nün sünneti”Bu itibarla Kitabullah ile Sünnet-i Rasulüllah ile uzaktan yakından alakası olmayan yılbaşı ve noel kutlamalarının mü’minlere vereceği zarar, yapacağı maddî ve manevî tahribat kelimelerle ifade edilemez. Ben mü’minim diyen hiçbir kişi bu hususta en küçük bir şeye bile iştirak etmemeli ve ehl-i küfre benzemekten kaçınmalıdır. “Kim bir kavme benzerse, o ondandır” Hadis-i Şerif’i herkesin malumudur. Peygamber Efendimiz (s.a.v) hayatının her safhasında ehl-i küfre benzememek için gayret göstermiştir. Bize düşen bu hususta Allah dostlarının himmet ve teveccühlerine sığınarak ve Allah-ü Teâlâ’ya dua ederek, elimizden geldiği kadar gösterilen sırat-ı müstakimi, o sağlam izi takip etmektir. Rabbim o sağlam izde daim ve kaim eylesin. (ÂMİN)