BAYRAM SEVİNCİ

Aziz okuyucularım, 8 Ağustos Perşembe günü mübarek Ramazan Bayramını idrak edeceğiz. Ramazan-ı şerifi en veciz şekilde tarif eden kelime “Sabır” dır. Bayram ise bu sabrın selameti... İlahi rahmet ve nur yağmurlarıyla, günah kirlerinden temizlenmiş, dini ve manevi vazifelerini en güzel şekilde yerine getirmeye çalışmış kullarına, Mevlamızın bir mükâfatıdır, bayramlar... “Muhakkak ki temizlenen ve Rab’binin ismini anıp (bayram) namazını kılan kurtulmuştur. Fakat siz (ey kâfirler), dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Hâlbuki ahiret daha hayırlı ve devamlıdır.” Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu günlerin yeme, içme ve Allah’ı zikir günleri olduğunu ilan ettirmiştir. Daha önce oruç tutmak bir ibadet iken, bu günlerde, Allah’ın verdiği ziyafetten yüz çevirmek manasını taşıdığı için, haram kılınmıştır. Ancak bayram, tamamen muattal veya sırf eğlenceyle geçirilecek bir tatil müddeti olmayıp, aynı zamanda Allah’ın daha ziyade zikredileceği bir gündür. Bayramı, bayram namazı ile başlatmak bu manaya işaret eder. Nitekim müminin haftalık bayramı olan Cuma günü de, hususi bir namaz ve hutbe ile başlar. Öyleyse mümin, Allah’ı zikirle başlattığı bayram gününü, dini bir muhteva içerisinde geçirmeli, yeme, içme, ziyaret gibi diğer davranışlarını da dini havayı bozmayacak şekilde devam ettirmelidir. Bayram günü temizlenmek esastır. Bu sebeple gusletmek, yeni elbiselerini giyip, güzel kokular sürünmek, tırnakları kesip, saç tıraşı olmak sünnettir. Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Bu gün Allah-ü Telanın Müslümanlar için bayram kıldığı bir gündür. Bu günde guslediniz. Kimin güzel kokusu varsa, ondan sürünmesi, kendisine zarar vermez ve misvak kullanınız. İbn-i Ömer (R.A) dan rivayet edildiğine göre, Sevgili peygamberimiz, bayram günü güzel elbiselerin giyilmesini teşvik ederler, düşman korkusu olmadıkça silah taşınmasından hoşlanmazlardı. Efendimizin, pamuktan desenli bir hırkası vardı. Onu her bayramda giyerlerdi. Bayram namazından döndüklerinde sahabe-i kiram kendilerine: “Ey Allah’ın Rasülü! Allah sizden kabul buyursun.” derlerdi. O da: “Evet, Allah bizden ve sizden kabul buyursun.” diye mukabelede bulunurlardı. Yine, Ramazan-ı şerif bayramında namaza gitmeden önce bir miktar tatlı yemek, evden çıkarken gizli olarak tekbir getirmek, Arasat meydanına toplanır gibi temenni ile mescide yürüyerek girmek adab-ı islamiyedendir. Ebu Rafi (R.A) rivayet ediyor: Rasülüllah S.A.V bayram namazına yaya olarak gider, dönüşü de gittiğinden başka bir yolla yapardı.” Bayram günleri Müslümanların birbiriyle kaynaştığı, karşılık muhabbet sevgi ve kardeşliğin zirveye ulaştığı günlerdendir. Akraba, eş-dost ile bayramlaşma, kabir ziyaretleriyle ahireti hatırlama, fakirlere ve muhtaçlara yardım elini uzatarak her kesin bayram yapmasını temin etme, bayramın güzelliklerindendir. Bayram günü anne babasının ellerini öpen ve onlara ikram edene Allah-ü Teâlâ da ikramda bulunur. Bayram günü anne babasının kabrine giden kişinin, her adımına mukabil sevap verilir. Bayram geceleri ibadetle geçirilmesi icabeden müstesna vakitlerdendir. Cenab-ı Hak bayram gecelerinde, Ramazan-ı şerifin tamamında affettiği kişi sayısınca günahkârı affeder. Bu sebeple bu gecelerden gafil olmamak icabeder. Kur’an okumak, tesbih ve tehliller ile Allah’ı anmak, Rasülüllah’a salât ü selam göndermek suretiyle bu gecenin ihyası mümkün olmakla beraber; evla ve efdal olan namaz kılmaktır. Rasülüllah S.A.V buyururlar ki: “Kim her iki bayramın da gecesini, Allah’tan sevap umarak, ibadetle geçirirse kalplerin öldüğü günde, kalbi ölmez.” Bu vesile ile tüm İslam âleminin ve aziz okuyucularımın Ramazan bayramını canı gönülden tebrik eder. Huzur dolu günler geçirmenizi Cenab-ı Haktan niyaz ederim.