A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined offset: 0

Filename: controllers/Amp.php

Line Number: 37

Backtrace:

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/controllers/Amp.php
Satır: 37
Fonksiyon: _error_handler

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/index.php
Satır: 334
Fonksiyon: require_once

TEVEKKÜL VE TESLİMİYET

TEVEKKÜL VE TESLİMİYET

            İmanın zirvesi; İhlas tevekkül ve Allah (c.c)’ye teslim olmaktır. Böyle imana sahip olan kişi de, Allah’tan gayrı kimseden hiçbir şey beklemez ve yalnız ona el açar. Verdiği zaman, mutlaka bir hikmeti vardır, der. Darlık ve bolluğun onun kudreti elinde olduğunu bilir. İşte böyle bir kimsenin ibadeti doğru, tevhidi halis olur. Şu dikkat edilmesi icap eden bir husustur ki; Cenabı hakka teslim olmak, ona karşı mütevekkil olmak, vazifeyi terk etmek demek değildir. Çünkü tevekkül; tefvizi vazife değil tefvizi emirdir. Terki vazife gibi zu’metmek, tedbiri elden bırakıp esbaba tevessülden kaçınmak doğru değildir. Zira Allah’ü Taâla’ya güvenmek farz ise, sebeplere sarılmak sünnettir. Allah (c.c)’nün izzetine teslimi nefis ederek, Halilullah makamına ermiş bulunan İbrahim (as) ilahi imtihan icabı oğlunu kesmek ile emrolunmuştu. Hz Allah’ın vermiş olduğu bu emre karşı baba ve oğlun göstermiş oldukları teslimiyeti, Mevlamız Kur’an-ı keriminde bizlere şöyle haber veriyor. “ Artık o yanında koşma çağına erince (babası): Ey yavrucuğum! Ben seni rüyamda boğazlıyor görüyordum. Artık sen ne düşünürsün? (oğul) dedi ki: “ Ey babacığım sana verilen emir ne ise onu yap.  İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın”. Vaktaki bu suretle ikisi de Allah’ın emrine teslim oldular.  İbrahim onu şakağı üzere yatırdı. Bizde ona şöyle nida ettik: Ya İbrahim! Rüyana sadakat gösterdin. Şüphesiz ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız”. Peygamber Efendimiz, Allah’a teslim olma ve yalnız ondan yardım bekleme hususunda şöyle buyuruşlardır: “ Bir kimse mahlukattan alakasını kesip, Allah’a sığınırsa, Allah bütün ihtiyacını karşılar ve ummadığı yerden rızkını verir. Allah kendini dünyaya veren kimseyi de, dünya ile baş başa bırakır”              İbrahim (as) İsmail (as) ile Hacer validemizi Mekke’i Mükerreme’de bırakıp Şam’a doğru dönmeye başladığı zaman, Hacer validemiz yetişip: “Ya İbrahim! Bu kuru ve çıplak yerde bizi kime bırakıp gidiyorsun, dedi. İbrahim (as) cevap veremedi. Hacer validemiz tekrar: “Bunu sana Allah mı? Emretti” diye sordu.  “ Evet” cevabı gelince “Öyle ise git. Allah bizi zayi etmez” diyerek Allah’ın emrine hiç tereddütsüz razı olarak kıyamete kadar gelecek Müslümanlara numune olacak bir teslimiyet gösterdi.             Aziz okuyucularım               Unutulmamalıdır ki Allah’ü Teâla zulümden münezzehtir. Nitekim ayeti kerimede: “Şüphesiz Allah’ü Taala insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Fakat insanlar ( Allah’ü Taâla’nın gazabına sebep olan günahları işlemekle) kendi nefislerine zulmederler. Ancak şu da bir hakikattir ki; Dünyada, ilahi kanun icabı, müstahak olana da olmayana da cezadan isabet edebilir. Bu hususta Peygamber efendimiz: “Allah’ü Taâla bir kavme azap indirince içlerinde bulunan (iyi ve kötü) herkese ondan isabet eder. Sonra kıyamet gününde herkes kendi amellerine göre baas olunur.             Hal böyle olunca Müslümanların hiç bir şeyden emin olması doğru değildir. Nitekim Mevla’mız: “O memleketlerin halkı kendileri geceleyin uyurlarken, azabımızın onlara gelip çatmasında                 (korkmayıp) emin mi? oldular” buyurmaktadır. Bu sebeple Allah dostları şöyle iltica etmişlerdir. “Allah’ım senin gadabından rızana, azabından affına ve senden sana sığınırım ya rab.”