ALLAH YOLUNDA GAYRET

  Enbiyâ Suresi’nde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hakkında “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” buyuran Cenâb-ı Hak, Tevbe Suresi’nde de Eshab-ı Kirâm hakkında şöyle buyurmaktadır: “Mühacirler ve Ensar’dan öne geçenler ve onlara ihsan ile tabi olanlar (var ya), Allah (c.c.) onlardan razı oldu, onlar da Allah (c.c.)’dan razı oldular. Onlara altlarında nehirler akan cennetler hazırladı ki içlerinde ebediyen kalacaklar. İşte bu, en büyük kurtuluştur.” Rasül-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz de Eshab-ı Kirâm hakkında “Eshabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz.” buyurmuşlardır. Bunlar gibi daha birçok Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerif bizlere Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve O’nun Eshabı’nın faziletlerini ve güzel hasletlerini bildirmektedir. Asr-ı Saadet ve Sahabe Devri, İslam Tarihi içerisinde en müstesna mevki’i haiz olan, muhteşem bir devirdir. Tebük Gazvesi de İslam Tarihi içerisindeki altın sahifelerden biridir. Bu gazveye Usret (Zorluk) Gazvesi; askerlerine de Ceyş-i Usret denir. Tevbe Suresi’nin birçok Ayet-i Kerimesine, bu sefer esnasında meydana gelen hadiseler nüzul sebebi olmuştur.Mü’minlerden bazıları, hem mevsimin yaz oluşu hem de mahsullerin olgunlaşması gibi bazı sebeplerden dolayı, bu sefer emri karşısında ağır davranmışlardı. Bunun üzerine mü’minleri ikaz için; “Ey İman edenler. Size ne oldu ki ‘Allah yolunda nefer olun’ denildiği vakit, yere çakılıp kalıyorsunuz? Yoksa Ahireti bırakıp dünya hayatına mı razı oldunuz? Hâlbuki dünya metâ’ı, Ahiret yanında, pek azdır.” mealindeki Ayet-i Kerime nazil olmuştu.   Aziz okurlarım   Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de tüm mü’minleri, karşılığını ahirette görmek üzere, askerlere yiyecek ve binek yardımında bulunmaya, orduyu teçhiz etmeye davet ve teşvik buyurmuştu. Bunun üzerine Mü’minler, mükafatını Allah (c.c.)’dan umarak, gayret etmeye başladılar. Hatta bu hususta birbirleriyle yarışanlar dahi oldu. Hz. Ömer (r.a.) “Ebu Bekir (r.a.) vaktiyle beni geçtiyse, ben de bu gün onu geçerim” buyurarak, servetinin yarısını Rasül-i Ekrem (s.a.v.)’e teslim etmiş; “Ey Ömer, ev halkına ne bıraktın?” sorusuna “Servetimin diğer yarısını” cevabını vermişti. Daha sonra olanları Hz. Ömer (r.a.) şöyle anlatıyor: “Hz. Ebu Bekir, yanında bulunan malının tamamını getirdi. Sanki onu kendisinden bile gizliyor gibiydi. Yavaşça Rasülullah (s.a.v.) Efendimiz’e verdi. ‘Ey Ebu Bekir, ev halkına ne bıraktın’, suali sorulunca, ‘Allah ve Rasülünü bıraktım’ cevabını verdi. Ben de kendisine dedim ki “Vallahi Ey Ebu Bekir, anam babam sana feda olsun. Allah yolunda hiçbir yarış yapmadık ki sen onda beni geçmiş olmayasın. Ben artık hiçbir şeyde seni geçemeyeceğim.” Hz. Ömer (r.a.) servetinin yarısını getirdiği zaman, münafıklardan birisi “Sen bununla gösteriş mi yapıyorsun” demiş, Hz. Ömer (r.a.) da şu cevabı vermiş idi: “Allah ve Rasülüne ise evet! Başkasına isehayır!”DEVAMI HAFTAYA…