ALLAH YOLUNDA GAYRET 2

Abdurrahman bin Avf, dört bin dirhemi getirip teslim edince aynı soruya muhatap olmuş ve “Dört bin dirhem de ev halkıma bıraktım” cevabını vermişti. Bunun üzerine de “Allah (c.c.) senin getirip verdiğini de ev halkına bıraktığını da bereketlendirsin” duasına nail olmuştu. Aynı duaya Ebu Âkil (r.a.) da nail olmuştu. Bir ölçek hurmayı sırtlayıp şöyle diyerek Rasülullah (s.a.v.)’e arz etmişti: “Yâ Rasülallah, iki ölçek hurma karşılığında bütün gece sırtımda su çektim ve çalıştım. Yarısını ev halkım için bıraktım. Yarısını da Rabbimin rızasını kazanmak için getirdim” Hz. Osman (r.a.), İslam Askerleri’nin levazımatının üçte birini, hatta yarısını ve birçoklarının da erzaklarını, su içtikleri kapların ağız bağlarına ve askı iplerine varıncaya kadar temin etmiş; dokuz yüz elli deve ve yüz at ile on bin dinar bağışta bulunmuş ve O da tekrar tekrar şu duaya nail olmuştu: “Bu günden sonra yapacağı hiçbir şey ona zarar veremeyecektir. Ey Allah’ım ben Osman’dan razıyım. Sen de razı ol.” Bazı Müslümanlar getirdikleri bir deveyi, “Aranızda nöbetleşe binersiniz” diyerek, bir veya iki fakir mücahide teslim etmiş; bazıları da bir miktar yiyecek getirip teslim etmişlerdi. Hatta kadınlar, ellerinden gelen her türlü yardımı yapmaktan geri durmamışlardı. Fakir Müslümanlardan Ulbe bin Zeyd (r.a.) gece kalkıp namaz kılmış, “Ey Allah’ım bana nasib ettiğin şu bir parçacık malımı tasadduk ediyorum” şeklinde ağlayarak dua etmiş ve sabah Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz’e gelerek şöyle demişti: “Ya Rasülallah, Elimde sadaka verebileceğim bir şey yok. Şu bir parçacık malımı tasadduk ediyorum. Bundan dolayı beni üzen veya bana kötü söz söyleyen ya da benimle alay eden kimseye de hakkımı helal ediyorum.” Aynı gün “Allah sadakanı kabul etsin” duasına nail olan Hz. Ulbe (r.a.) ertesi gün bir münadinin kendisini aradığını işitmiş; huzura varınca da şu müjdeyle ferahlamıştı: “Müjdelerim seni. Varlığım kudret elinde bulunan Allah ’a yemin ederim ki, senin sadakan, zekâtları kabul olunanların Divan’ına yazıldı” Siz çok değerli okurlarım Muhteşem misallerle dolu olan İslam Tarihi içerisinde, yalnız Tebük Seferi’nde meydana gelen hadiseler, haftalarca anlatılsa bitirilemez. İ’lâ-i Kelimetillah ve Allah Yolunda Hizmet hususunda takip edilmesi ve tabi olunması icab eden izi bulabilmiş ve içerisinde bulunduğumuz bu devirdeki hizmet usul ve üslubunu öğrenmiş nasipli insanlara düşen vazife, O büyüklerimizi numune alarak, karşılarına çıkan her fırsatta, kendi durumlarına göre hizmet etmenin gayreti içinde olmaktır. Yine, bu şereften başkalarının da istifade edebilmesi için çalışmak, yani ümmet-i Muhammed’e hidayet nasib olması için hem manen dua ile hem de maddeten gayretler ile koşmaktır. Sahabe-i Kirâm’ın kıymetini dünyanın dört bir tarafında Ümmet-i Muhammed’e öğreten ve Allah Yolu’nda çok büyük hizmetler eden Hz. Üstatlarımızın ma’iyyetinde, itaat ve teslimiyyet ile hizmet etmeye devam etmektir.