Ordu ve Giresun' un Havaalanı hasreti yıllar sonra bitti. 15 yıldır süren bir hasret bu. Hasretin sona erdirilmesinde emeği geçenleri ve bu büyük projeyi hayata geçirenleri kutlamak gerekir. Hiç kuşkusuz bu eserde yöre halkının katkısını da unutmamak gerekir. Basın ve yayın organlarının projeyi sürekli gündemde tutması, özellikle Ordu Olay Gazetesinin her gün bu oluşumu sayfasına taşıması, Ordu-Giresun Havalanın yapılması için imza kampanyaları düzenlenmesi bu konuda kamuoyu oluşturulmasının (2002 yılından beri klasörler dolusu binlerce, on binlerce, yüz binlerce imza toplayan ve bu hasreti hep gündemde tutan Yılmaz Turan'ı da bu arada kutlamak gerekir) payı da büyüktür. Her zaman ve her yerde söylediğim gibi; kim bu yörenin kalkınması ve gelişmesine katkı sunar, kim bu yörenin insanına hizmet verirse gönüllerin kahramanı onlardır, tarih onları unutmaz.

Ordu ve Giresun için iki büyük proje hayata geçti. Havaalanı ile birlikte dünya okulu Bahçeşehir Koleji Ordu-Giresun Enver Yücel Kampusunun açılması da yörenin eğitimine olduğu kadar kültür ve sanatına da katkı sağlayacak.

Yıllar önce bu köşede dile getirdiğim gibi Giresun ve Ordu birer sanayi kentleri olma özelliğine sahip iller değildir. Giresun ve Ordu deniz ve yayla turizminin hayata geçirileceği aynı zamanda kültür ve sanat kentleri olabilir. Havaalanının hizmete girmesi, Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan en kısa yolun bitim aşamasına gelmesi ve yeşil yol projesi ile yaylaların birbirine bağlanması bu iki kentin yıldızını parlatacak, yakın gelecekte bu iki il revaçta birer yaşam kentleri, kuzeyin Antalya'sı olacak. İstanbul'dan, Ankara'dan hafta sonu tatilini memleketinde geçirmek isteyen insanımız sabah kahvaltısını belki Mesudiye Keyfalan'da, belki Yeşilce'de, Çambaşı'nda, belki Giresun Kümbet'te, Paşakonağı 'nda, belki de Kulakkaya Zifin Otel'de yapacak. Kışın Çambaşı'nda kayacak, teleferikle Karagöl'e çıkacak, kim bilir belki de Karadeniz'in o eşsiz doğal güzelliğini Mavi Deniz Projesi ile hayata geçecek olan ve Giresun-Ordu arası sefer yapacak deniz otobüsünde doyasıya seyredecek. Ve umuyorum;  gelecekte Samsun-Sarp Demiryolu Projesi ile deniz taşımacılığında da Ro-ro seferleri de hayat bulacak.

Üç beş yıl sonra Samsun'dan Sarp'a kadar uzanan duble yol ihtiyacı karşılamayacak duruma gelecek. Türkiye'yi; üç tarafı denizle çevrili ancak denizden yararlanamayanların yaşadığı ülke tanımlamasından kurtarmak gerekir. Daha fazla insan potansiyelimizi trafiğe heba etmemek için deniz ve demiryolu taşımacılığını geciktirmeden başlatmak bir zorunluluk haline gelmiştir.