Peygamberimiz (s.av)’in amcası
Ebu Talib’in oğlu Cafer (r.a), MuteSavaşı’ında düşmanla kahramanca çarpışarak
şehit düşmüştü. Bu kutlu sahabi, ardında üç yetim bırakmıştı. Allah Rasulü
(s.a.v), kardeşim dediği Cafer’in derin bir hüzün çökmüş evine geldi. Kendisi
de bir yetim olan kutlu nebi, ailenin yürek burkan haline dayanamadı. Bir
anneyi, bir babayı, bir eşi, bir dostu kaybetmek artıkl onun hatıralarıyla
yaşamak kolay mıydı? Ancak hayat bir imtihandı ve imtihan geride kalanlar için
devam ediyordu. Resulüllah (s.a.v) “Bu
günden sonra kardeşime ağlamak yok” diye sözlere başladı ve getirin bana
kardeşimin çocuklarını dedi. Cafer’in yetimleri tıpkı annelerini kaybetmiş kuş
yavruları gibi efendimizin karşısına dizildiler. Allah Rasulü onları öpüp,
kokladı, bağrına bastı, başlarını okşadı, teselli etti, ömrü boyunca Cafer’in
yetimlerine kol, kanat gerdi ve onlar için her fırsatta dua etti. Çünkü
yetimlerin halini anlayabilecek, yüreklerini okuyabilecek
yegâne şahıstı Allah Rasulü.
Peygamberimiz,
şefkatle yetimin başını okşayan kimseye, elinin değdiği saçlar sayısınca sevap
yazılacağını belirtti. Yetime kol-kanat gerenin de cennette kendisiyle yanyana
olacağını müjdeledi. Bu bilinçle Efendimi(s.a.v) her daim yetimlerin üzerine
titredi.
Çünkü “Rabbim seni yetim bulup, barındırmadı mı?”
diyerek ona önce yetimliğini hatırlattı âlemlerin rabbi; ardından “sakın yetime kötü davranma!” buyurdu.
Rabbimiz yetime sahip çıkmayı, kullukta eşiği aşmak olarak nitelendirdi.
Yetimin hakkını gasp edip, malına el uzatanları8n da aslında karınlarını ateşle
doldurduklarını bildirdi.
Değerli okurlarım
Yaşadığımız her dem evlerden
evlere, gönüllerden gönüllere iyilik taşımak için seferber olmalıyız.
Unutulmamalıdır ki: iyilik sadece bir fakirin eline üç-beş kuruş para
sıkıştırmak değildir. İyilik aynı zamanda yanlıza arkadaş, yorguna dayanak,
garibe sığınak, muhtaca imdat olmaktır. Hiçbir çocuk soğukta kalmasın, hiçbir
yetim himayesiz kalmasın, hiçbir muhacir aç-açık kalmasın diyerek başkaları
için koşturabilmektir iyilik. “Kardeşimi ne kadar düşünürsem, kendime o kadar
iyilik etmiş olurum” bilinciyle dünyayı birbirimize yaşanılır kılmaktır iyilik.
Öyleyse
geliniz kardeşlerim hep birlikte sahipsiz olmadıklarını hissettirmek için
yetim, kimsesiz, himayesiz, yuvasız yavrularımıza gönüllerimizi, ellerimizi ve
sofralarımızı açalım. Gelin her zaman tüm muhacir kardeşlerimizle mazlumlarla,
mağdurlarla, yalnızlarla sofralarımızı paylaşalım.
Yazımı
Rasulüllah Efendimi (s.a.v)’in şu hadis-i şerifi ile bitirmek istiyorum: “Kim Müslümanlar arasında bir yetimin
yiyecek ve içeceğini üslenecek şekilde sahiplenirse, Allah onu mutlaka cennete
koyacaktır. Ancak affedilmeyecek bir günah işlemişse o başka.”
Hakiki yetim ise dinden, imandan,
Kur’an’dan Allah’ın emirlerinden yoksun olan olduğunu da hiç unutmayalım. Aziz
okuyucularım.