A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined offset: 0

Filename: controllers/Amp.php

Line Number: 37

Backtrace:

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/controllers/Amp.php
Satır: 37
Fonksiyon: _error_handler

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/index.php
Satır: 334
Fonksiyon: require_once

RAHMET-İ İLÂHİYE

RAHMET-İ İLÂHİYE

 Hiç şüphesiz Allah-ü Teâlâ’nın rahmet ve merhameti, fazl-ü keremi hudutsuzdur. İnsan onun esirgemesi ve rahmeti ile dünya ve ahirette pek çok felâketlerden uzak kalmakta ve ilâhî ikrâma vâsıl olmaktadır. Yine insan eğer bu geniş rahmet kapısına elini açarsa, eli boş dönmeyip ilâhî mağfirete nâil olmaktadır. Eğer Mevla’mızın rahmet ve merhameti olmasaydı maddî ve ma’nevî sâhada hüsrâna uğrar, felâketlerden uzak kalamaz ve hidâyete yol bulamazdık. Halbuki Rahîm olan Rabbimizin rahmetinin genişliği sebebiyle en günahkâr insanlar hatâlı yollardan sırât-ı müstekîme avdet etmekte ve mağfiret-i ilâhiyeye mazhar olmaktadırlar. Bu hususla alâkalı olarak Cenâb-ı Hakk âyet-i kerîmesinde: “De ki; Ey kendilerinin aleyhine (günahda) haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyin. Çünki Allah bütün günahları bağışlar. Şübhesiz ki O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” buyurmaktadır. Fahr-i Kâinât Efendimizde bir hadîs-i şeriflerinde meâlen: “Azîz ve Celîl olan Allah, gökleri ve yeri halk ettiği gün yüz rahmet yarattı. Onlardan birini yeryüzüne koydu. Bu rahmet sebebiyle anne evlâdını, dört ayaklı canlılar ve kuşlar birbirini esirgemektedirler. (Geriye kalan) doksandokuz (rahmeti) Âhiret gününe bıraktı. Kıyamet günü olduğunda Allah onu bununla (yüze) tamamlayacaktır.” buyurmaktadırlar.             Dünyevi ve uhrevi sahip olduğumuz ve olacağımız bütün nimetler de yine Mevla’mızın Rahmetinin bir tecellisidir. Peygamber (sav) Efendimiz Hz.’nin şefaat-ı uzması, Allah dostlarının her zaman muhtaç olduğumuz himmet ve teveccühleri, büyüklerimizin duaları ve hep Hz. Allah (cc)’ın Rahmet-i İlahiyesinin tezahürüdür.             Dâhilde nefs-i emmare ve şeytan (aleyhilla’ne), hariçte de şeytanlaşmış ve nefsinin zebunu olmuş kötü kimselerin tesîri altında bulunan insan, eğer kendisi ile başbaşa bırakılmış olsaydı, Allah-ü Teâlâ rahmeti ile muâmele etmeseydi bir tek günahkâr bile temize çıkamaz, afv-ı ilâhîye nâil olamaz, azâbdan kurtulması ve Cennet’e girmesi mümkün olmazdı. Yüce Rabbımız âyet-i kerîmesinde: “Ya sizin üzerinizde Allah’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, ya hakîkaten Allah Raûf ve Rahîm olmasaydı? (Haliniz nice olurdu?)” buyurmaktadır.             Bu sebeble Cenâb-ı Hak’kın rahmet-i ilâhiye ve rızâ-i ilâhîsine nâil olabilmenin yollarına tevessül etmeli, yine Mevla’mızın rahmetinin büyüklüğü neticesi biz kullarına bahşettiği maddi ve manevi fırsatları iyi değerlendirmeli ve her zaman için, “Ey rahmet isteyen kullarını hüsrâna uğratmayan Rabbimiz, bizi rahmetinin içine koy. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.” diye duâ etmeliyiz.   Siz değerli okuyucularım             Her mü’min sahîh bir i’tikâda sâhib olduktan sonra Kitabımız Kur’ân-ı Kerîmden ve Resûl-ü Ekrem Efendimizin sünnetinden ayrı bir yol takîb etmemeli, amelî bakımdan üzerine düşen vazîfeleri zamanında ve eksiksiz yapmaya âzamî gayret göstermeli ve bunları yaparken de ihlas ve samimiyetle sırf Cenab-ı Hak’kın rızâsını kazanmak ve rahmetine nâil olmak için yapmalıdır. Allah-ü Teâlâ’nın gadab-ı ilâhîsinden korkmakla beraber rahmet-i ilâhiyesinden de ümîdi kesmemelidir. Mevla’mızın rahmetinden ümîd kesmek ve insanları da bu istikâmette düşünmeye sevk etmek i’tikâdî ve amelî cihetten hatalı olup, Rahmet-i İlâhiye’den mahrum kalmaya sebep olur. Bu hususla alakalı olarak, bir rivayete göre Hz. Ömer (ra) Efendimize atfolunan şu veciz söz dikkati şayandır. Buyuruyorlar ki: “Cennet’e dünyada tek bir insan girecek olsa, Rabbimin inayetinden ümid ederim ki, o ben olayım.... Yine cehennem’e tek bir insan girecek olsa, korkarım ki o ben olurum.”