A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined offset: 0

Filename: controllers/Amp.php

Line Number: 37

Backtrace:

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/application/controllers/Amp.php
Satır: 37
Fonksiyon: _error_handler

Dosya: /home/admin/web/yildizhaber.com.tr/public_html/index.php
Satır: 334
Fonksiyon: require_once

ZEKÂT İBADETİ'NİN,...

ZEKÂT İBADETİ'NİN,...

ZEKÂT İBADETİ’NİN DİNİMİZDEKİ YERİ VE FAZİLETİ   Tevbe Suresi’nde meâlen şöyle buyruluyor: “Sadakalar (zekatlar) Allah (c.c.)’dan bir farz olarak, ancak fakirler, miskinler, zekat toplamaya memur olanlar, gönülleri İslam’a ısındırılacak olanlar, hürriyete kavuşmaya çalışan köleler, borçlular, Allah yolunda olanlar ve yolda kalmışlar içindir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir ve hikmet sahibidir.” “Sadaka insanın malından sırf Allah rızası için ihtiyacı olana temlik edilmek üzere verdiği miktardır. Allah (c.c.)’ya karşı sıdk ve sadakat manasından alınmıştır. Sadaka vermek olan tasadduk kelimesi de sıdk ve doğruluk elde etmek manasına gelir. Sadakada üç aslî vasıf vardır. Bunlar ihtiyaç, temlik ve Allah için olmak vasıflarıdır. Sadakalar, farz ve nafile olmak üzere ikiye ayrılır. Farz olan kısma Zekât ismi verilir. Her iki kısmın da muhtelif çeşitleri vardır. Mesela arazi zekâtına öşür ismi verilir. Yine büyük ve küçükbaş hayvanların, ticaret mallarının, nakid paranın, madenlerin zekâtı vardır. Bir de zekât-ı nefis vardır ki o da sadaka-i fıtr’dır.” Bakara Suresi’nde ise mealen şöyle buyrulmaktadır: “Namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin. Kendiniz için evvelce hayırdan ne gönderir iseniz, onu Allah indinde bulursunuz. Şüphe yok ki Allah-ü Teâlâ bütün yaptıklarınızı görücüdür.” Hicretin ikinci yılında Ramazan Ayı’ndan önce farz kılınan Zekât İbadeti, İslam’ın üzerine bina kılındığı beş temelden biridir. Zekât, lügatte temizlik, ziyadeleşme, layık olma, bolluk ve bereket içinde yaşama gibi manalara gelir. Dinimizde ise, “belli şartlar altında belirli bir miktar malı, muayyen kimselere vermek” demektir. Görüldüğü üzere Zekât İbadeti, mâlî bir ibadettir ve mâlî ibadetlerin en mühimmidir. Ehemmiyyetine binaen de Kur’ân-ı Azîmü’ş-Şân’da seksenden fazla yerde zikredilmiştir. Zekâtı verilen malın temizlenmesinden, artmasından ve ahirette sevaba vesile olmasından dolayı bu mâlî ibadete zekât ismi verilmiştir. Zekât temizleyici bir ibadettir. Zekât İbadeti’nin, hem zekâtı verilen malı hem de zekât veren kimseyi temizlediğini, Tevbe Suresi’nde geçen ayet-i kerime’den anlıyoruz. Bu Ayet-i Kerime’de mealen şöyle buyruluyor: “Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlersin ve tezkiye edip yüceltirsin” “Yani günah lekelerinden temizlenmelerine, iyiliklerinin ziyadeleşmesine ve ihlaslı kimseler derecesine yükselmesine sebep olasın.” Ekser-i Fukahâ’ya göre bu Ayet-i Kerime’de geçen “sadaka” kelimesi ile murad, yine farz olan zekâttır. Rivayet olunduğu üzere bu Ayet-i Kerime, malları sebebiyle harbden geri kalan birkaç müslüman hakkında nazil oldu. Harbden geri kalanlar hakkında ta’zir ifade eden ayetler inince bu kişiler yaptıklarına çok pişman oldular ve kendilerini mescid-i saadetin direklerine bağladılar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) seferden dönünce âdeti olduğu üzere mescide gidip iki rekât namaz kıldılar ve bu şahısları gördüler. Durumlarını süal edince oradakiler “Ya Rasulellah, bunlar siz çözmeyince kendilerini çözmemeye yemin ettiler”, dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Haklarında emir varid oluncaya kadar çözmem” buyurdular. Onların tevbelerinin kabul edildiğini bildiren Ayet-i Kerime nazil olunca, o kimseler Rasül-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’e gelip “Ya Rasülellah, işte şu mallarımız bizi geri bıraktı. Bu sebeple bunları tasadduk edip bizi temizleyiverseniz” dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Mallarınızı almakla emr olunmadım” buyurunca mealini verdiğimiz Ayet-i Kerime nazil oldu. Böylece o kimseler hem manevi noktadan temizlenmiş oldular hem de mallarının kendilerine yaptığı menfi tesirden kurtulmuş oldular. Zira zenginin servetindeki fakir hakkı o servet için adeta bir leke gibidir. Aynı zamanda zengin kimse bu malları sebebiyle açgözlülük ve cimrilik gibi manevi kirlerle kirlenmiş olabilir. İşte zekât bu iki türlü kirliliği de izale eder. Yine zekât Mevla’mızın nimetlerine karşı bir teşekkürdür. Zekât mal nimetinin şükrü; namaz, oruç ve hac ise beden nimetinin şükrüdür. Siz çok değerli okurlarım Mealini verdiğimiz Ayet-i Kerime, gerek farz gerek nafile sadakaların kimlere verileceğini ifade etmektedir. Burada dikkat çeken bir husus vardır. Ayet-i Kerimede geçen “Allah yolunda” kaydı aslında hepsi için geçerlidir. Yani sadakalar fakirlere, miskinlere ve diğerlerine verildiği takdirde de “Allah yolunda” olmuş olur. Ancak ayrıca bir de “Allah yolunda” buyrulmasının bir sebebi hikmeti vardır. Tefsir kitaplarımızda bu husus şöyle ifade edilmektedir: “Buradaki “Allah yolunda” kaydı “Allah yolunda olanlar” manasına gelir. Yani burada hususi bir mana vardır ki o da evvelâ Allah yolunda hizmet, saniyen Hac, salisen tahsil-i ilim manalarıdır… Binaen-aleyh sadaka, hususi bir yere verilen sadakadır ki bilhassa i’lây-i kelimetillah yolundakilere verilen sadakadır.” Hulasa olarak Zekât ibadeti İslam’ın en mühim unsurlarından biridir ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından “İslam’ın köprüsü” diye vasıflandırılmıştır. Bu itibarla Allah (c.c.)’nun kendilerine mal ve zenginlik emanet ettiği kimseler, ellerindeki bu nimetin zekâtını vererek, Allah sevgisini her şeyden önde tuttuklarını, kulluk vazifelerini hakkıyla yaptıklarını isbat etmelidirler. Bu takdirde gerek dünyevî gerek uhrevî çok büyük mükâfatlara nail olacakları şüphesizdir. Bu hususu ifade eden bir Ayet-i Kerime de: “Allah yolunda mallarını infak edenlerin durumu, yedi başak bitiren bir dâneye benzer ki her başakta yüz dâne vardır. Allah dilediğine kat kat ziyadeleştirir. Allah rahmeti çok geniş olandır, her şeyi bilendir.”