Giresun'un en büyük ilçesi Bulancak hakkında bilmedikleriniz!

KÜLTÜR 12.11.2023 - 00:37, Güncelleme: 12.11.2023 - 00:51 26551+ kez okundu.
 

Giresun'un en büyük ilçesi Bulancak hakkında bilmedikleriniz!

Giresun'un en büyük ilçesi olma özelliğini gösteren Bulancak hakkında tarihten bugüne kadar Bulancak hakkında her şeyi bu yazda bulabilirsiniz...
Günümüzde resmi rakamlara göre; toplam nüfusu 69 bin 395 olan ve 49 bin 53 şehir nüfusuna ve iki beldeye sahip olan Bulancak ilçesinin yüz ölçümü 608 km2’dir. 17 Mahalle ve 59 Köyü bulunan Bulancak, Giresun’un gerek nüfus gerekse ekonomik olarak en büyük ilçesidir. Karadeniz Sahil şeridinde kurulu olan ilçenin sınırları, Giresun şehir merkezi, Dereli ilçesi, Ordu ili ve Piraziz ilçe sınırları ile çevrilidir. Günümüze ait bu genel bilgilendirmeden sonra, Giresun ve Ordu arasında ki en önemli yerleşim merkezi olarak dikkat çeken Bulancak’ın tarihine göz attığımızda inebildiğimiz en eski bilgiler Hititlere kadar inmektedir. M.Ö.l400-l200 yıllarında bölge Hititlerin yönetiminde iken, Trabzon-Erzurum-Giresun yörelerine AZZİ ülkesi denilmekte idi. Bu yöreler, M.Ö.l200 yıllarından sonra Deniz kavimleri göçleriyle çeşitli kavimlerin egemenliğine girmiştir. Hitit Devletinin yıkılmasından sonra bölge Frigya Krallığının yönetimine girmiştir. Doğudan gelen İskit ile Kimmerler (Kırım) tarafından Frigler yıkılınca, bölge M.Ö. 7.YY.larda Ege bölgesinde hüküm süren, ticaret yapan ve Koloni şehirler kuran Miletosluların hakimiyetine girmiştir. M.Ö. 4.yüzyılda gezgin bir Yunan tarihçisi olan Ksenephon’un, Yunan ordusuyla katıldığı bir Anadolu seferi sırasında kaleme aldığı Anabasis (Onbinlerin dönüşü) adlı eserinde bu dönemde yörede yaşayan kavimler hakkında ayrıntılı bilgilere yer verilmiştir. Ksenephon’un Anabasis’inde, o yıllarda Bulancak ve çevresinde Kalibler, Tibarenler ve Mosinekler isimleriyle anılan eski Anadolu kavimlerinin yaşadıklarını öğreniyoruz. Bunlardan Kalibler ve Tibarenler’in orta Asya’da yaşayan eski Türk kavimleri olmaları ve bölgeye geleneksel Türk madenciliğini getirmeleri önemlidir. Giresun ve Bulancak yöresi yine M.Ö. 4.Yüzyıllarda Pers Devletinin yönetimine girmiş. M.Ö.3.Yüzyılda bir süre Kapadokya Krallığının yönetiminde kalmış, daha sonra Makedonyalıların iradesine geçmiştir. M.Ö. 2. ve I.Yüzyıllarda bölgeye Pontuslular hakim oldu. M.Ö. 6l.inci yılda Pontus Kralı Midridates Roma Komutanı Luculus’a yenilince yöre Roma yönetimine girmiştir. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca, Bulancak Doğu Roma İmparatorluğunun sınırları içinde kalmıştır. M.S.11.Yüzyılda Doğu Roma Devletinin Başkenti İstanbul, Haçlılar tarafından istila edilince, İmparator Kommenus’un çocukları Trabzon’a gelerek M.S. l204 yılında Trabzon Başkent olmak üzere Trabzon Rum (4) Devletini kurdular. Bulancak’ta bu devletin sınırları içinde kaldı. Bilindiği gibi Türkler, 1071’lerden itibaren Anadolu’ya hakim olmaya başlamışlardır. Fakat, Ordu ve Giresun yöresi, Türkler tarafından ancak 14. yy sonlarından itibaren fethedilmeye başlanmıştır. 26 Ağustos 1071’de Malazgirt Meydan Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun fethine başlayan, akın akın Anadolu’ya gelen Selçuklu Türkleri Karadeniz sahillerini de Türk hakimiyeti altına almıştır. Haçlı Seferleri sırasında Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıflaması sonunda sahil şeridi Türklerin elinden çıkmış, M.S.l204 yılında kurulan Trabzon Pontus Devletinin eline geçmiştir. M.S. l277 yılında Oğuzların bir kolu olan ve Anadolu’ya gelen Çepni Türkleri, önce Sinop’u aldı. Bu sırada Anadolu’da Moğol baskısı da zayıflıyordu. Daha sonra Çepni Türkleri bütün Canik (5) Bölgesine hakim olmaya başladılar. Niksar’ın doğu taraflarındaki bölgede kurulmuş olan ve bir Çepni Türk Beyliği olan Hacı Emirli Beyliği, faaliyetlerini 14. yy sonlarında doğuya doğru geliştirmiş ve bu Türk beyliğinin en büyük beylerinden biri olan Süleyman Bey 1397’de Ordu ve Giresun şehirlerini fethetmiştir. Süleyman Bey’in bu fethiyle birlikte bölgeye; Çepni, Döğer, Eymir, Karkın, Ala-Yuntlu, Bayındır, İğdir gibi Oğuz boyları gelip yerleşmişlerdir. Bu boyların isimleri, bazı yer adlarında hala yaşatılmaktadır. Böylece Trabzon Rum Devletinin toprakları Trabzon ve çevresi olarak kalmıştır. Artık yöre Osmanlı İmparatorluğunun hâkimiyetine geçmiş ve Türk yurdu olmuştur. Buradaki “yurd” kelimesi önemlidir. Çünkü buraya gelen Türkler bölgeyi istila için değil, yurd edinmek için gelmişlerdir.   NİYABET-İ KEBSİL   Bulancak tarihi hakkında en fazla bilgiye bu dönemde ulaşıyoruz. Osmanlı İmparatorluğunda bir yer devlet topraklarına yeni katıldığı zaman veya yönetim değişikliği olduğunda tutulan tahrir kayıtlarına tüm bilgileriyle kayıt ediliyordu. Bu kayıtların asıl amacı devletin vergi gelirlerini denetim altına almaktı. Bulancak özellikle 1455-1613 yılları arasında tutulan beş ayrı tahrir defterine düzenli olarak kayıt edilmiştir (6) . Bu defterler Başbakanlık Osmanlı arşivlerinde mevcuttur. Bu defterlerde Türklerin bölgeyi fetihleri, iskânları, daha sonraki gelişmeleri, yönetim ve vergi sistemleri ile etnik yapı hakkında açık ve kesin bilgiler kayıtlıdır. Fetihten 58 yıl sonra, Fatih Sultan Mehmet döneminde 1455 yılında tutulan ilk tapu tahriri, Türklerin bölgeye iskânını son derece kesin verilerle açıklığa kavuşturmaktadır. Bulancak’a ilk yerleşen Türklerin isim listeleri de 1455 tarihli tahrir defterinde köy köy kayıtlıdır. İlk atalarımızın kimler olduğunu öğrenebilmemiz açısından bu husus son derece önemlidir. Bulancak’ın adı bu tahrir tutulduğu sırada NİYABET-İ KEBSİL’dir. Niyabet-i Kebsil, Canik-i Bayram kazasına bağlı bir nahiye merkezi idi. Başköy manasına gelen Kebsil ismi muhtemelen daha önceki Rum halk tarafından konulmuş ve değiştirilmeden Türkler tarafından da uzun süre kullanılmıştır. 1455 yılında bir nâiblik, yani Kadı nâibinin yargı alanına giren idari bir ünite olan ve “Niyabet-i Kebsil” adıyla anılan Bulancak, 1455 tahririne göre; 1- Çakıroğlu Pir Kadem Kethüda (7), 2- Şemseddin Kethüda ve 3- Mustafa Kethüda Bölüklerinden oluşmaktadır. Çakıroğlu Pir Kadem Kethüda’nın yönetiminde bulunan bölük veya divan altı köyden müteşekkildi (8). Bu köylerde oturan aile reislerinin adları ve bunların babalarının adları tahrir defterinde kayıtlı bulunmaktadır. Bu köylerde oturanların tamamı Müslüman Türklerdi. Bunların adlarından bazı örnekler vermek yerinde olacaktır; Çakır, İlbey, Sarubey, Ece, Kumtaş, Gönül, Kutlubey, Kılıç, Togan, Sevündük, Sarı, Uyanış, Tursun, Yavlı, Sevinç, Başlamış vb. Görüldüğü gibi son derece ilgi çekici olan bu adlar, tamamen Türk adlarıydı. Çakıroğlu Pir Kadem Kethüda Bölüğünün merkezi MELÜKLÜ köyüdür. Şemseddin Kethüda Bölüğü’nde 4 köy vardı (9). Bu köylerdeki adlarda; Kutlubey, Çoban, Satılmış, Başlamış, Sevdeş, Gökçe, Eğlence, Yaramış, Turmuş, Turasan gibi Türk adlarıydı. Bu bölükte de gayri Müslim yoktu. Hepsi Müslüman Türk’tü. Bunlardan bir kısmı, müsellem denilen askerler ve küreci denilen madencilerden oluşuyordu. Şemseddin Kethüda Bölüğünün Merkezi TALİPLÜ köyüdür. Mustafa Kethüda Bölüğü ise 25 köyden oluşuyordu (10). Adlarını saydığımız bu 25 köyden Öksün hariç, diğerlerinin tamamında Müslüman Türkler oturmaktaydı ve aile reislerinin adları Türk adlarından oluşmaktaydı. 1455 de bu köylerde yaşayan Türklerin baba adları yüzde 80 nispetinde Tamamen Türkçe, aile reislerinin isimleri ise Ahmet, Mehmet gibi İslam adlarıydı. Mustafa Kethüda bölüğünün Merkezi ise SÜME köyüdür. Öksün köyündeki 114 haneden 21 hanesi deftere Müslüman cemaat olarak yazılmıştır. Bunlardan bir kısmının hem baba adları hemde kendi adları Müslüman Türk adlarıdır. Bir kısmının ise baba adları Rumca’dır. Mesela Kosta oğlu Mustafa, Yorgi oğlu Mehmed gibi. Geriye kalan 93 hane reisinin ise hem kendi adları hemde baba adları tamamen Rumcadır. Ve bunlar deftere zimmî cemaatı, yani Hıristiyan grub olarak yazılmışlardır. Öksün’ deki Hıristiyanlar, 1485’de 50 haneye inmiş, 1520’de de tamamen kaybolmuştur. Bulancak’ın Öksün hariç, hiçbir köyünde yabancı etnik unsur mevcut değildi. Bölge 1390 larda Türkler tarafından fethedildiğine göre 60-65 yıl sonra 1455 ‘de yapılan tahrir sırasında hayatta olan kişilerin babaları buraya ilk gelen ve köyleri kuran kişilerdi. Bunlarda yukarıda da belirtildiği gibi muhtelif Oğuz boylarına mensup Türklerdi. Yani ilk atalarımızdı. 1485’te tutulan kayıtlarda, Bulancak yine Niyabet-i Kebsil adıyla anılan ve Çakıroğlu Pir Kadem Kethüda bölüğü ile Şemseddin Kethüda bölüklerinden oluşan bir idari yerleşim merkezi olarak karşımıza çıkıyor. 1547’de tutulan üçüncü defterde de Bulancak Ordu’ya bağlı, Kebsil ve Şemseddin nahiyelerinden oluşan BAZARSUYU KAZASI olarak anılmaktadır. 1547 yılı kayıtlarında ilk kez BULANCAK ismine rastlıyoruz! Ancak 1547 yılında tutulan tahrir defterinde ilginç bir kayda rastlıyoruz. Şöyle ki; “Talipli köyünde de iki tane müderris gönüllü olarak eğitimle meşgul oluyorlardı. Bunlardan birisi aynı zamanda BULANUCAK camiinin hatibi idi” (11). Burada Bulancak ismi tarihi kayıtlarda ilk kez karşımıza çıkıyor. Bu hususu ilerleyen süreçte tekrar ele alacak ve Bulancak isminin nereden geldiği ve nasıl ortaya çıktığı konu başlığı altında geniş bir şekilde irdeleyeceğiz. 1613 yılında tutulan son kayıtlarda da; Kebsil ve Şemseddin nahiyelerinden oluşan Bulancak yine Ordu’ya bağlıydı. 1613 yılından sonra 1871 yılına kadar herhangi bir kayda ulaşılamıyor. 1871 den sonra Bulancak kayıtlarda Akköy nahiyesi olarak geçmektedir. Bu dönemde Bulancak, Trabzon sancağının, Giresun kazasına bağlıdır. 1455 tarihli tahrir defterinde Çakıroğlu Pir Kadem Kethüda Bölüğüne bağlı bir köy olarak karşımıza çıkan Akköy; Batlama deresi vadisinde önemli bir yerleşim merkezi idi. 19. yy’da Nefs-i Akköy adıyla Giresun kazasına bağlı bir nahiye merkezi olan Akköy, daha sonra sahile inecek ve Bulancak adını alacaktır. Bu dönemde 1887 yılında ilk Belediye teşkilatı kurulmuştur (12). Yöre araştırmalarımız neticesinde ortaya çıkan Pazarsuyu merkezli Şardağ dönemi ile ilgili herhangi bir kayda ulaşamadık. Ancak yaptığımız yöresel tespitler sonucunda Şardağ döneminin, Kebsil dönemi ile Akköy dönemi arasındaki dönem olduğuna karar verdik. Bulancak, 1928 yılında Bulancak nahiyesi adıyla Trabzon sancağının, Giresun kazasına bağlıydı. 1934 yılında ilçe olan Bulancak, Merkez, Piraziz ve Kovanlık bucaklarından oluşuyordu ve Giresun’a bağlıydı. 1988 yılında Piraziz bucağının ilçe olmasıyla, Bulancak, Merkez ve Kovanlık bucaklarından oluşan bir ilçe ve nihayet 2004 yılında Aydınlar köyü ile Derecikalan köylerinin birleşmesiyle oluşturulan Aydındere bucağıyla Kovanlık Bucaklarından oluşan bir ilçe olarak mevcudiyetini günümüzde de sürdürmektedir. Kaynak : Bulancak Belediyesi Araştırma : Zafer ÇAMALTI
Giresun'un en büyük ilçesi olma özelliğini gösteren Bulancak hakkında tarihten bugüne kadar Bulancak hakkında her şeyi bu yazda bulabilirsiniz...

Günümüzde resmi rakamlara göre; toplam nüfusu 69 bin 395 olan ve 49 bin 53 şehir nüfusuna ve iki beldeye sahip olan Bulancak ilçesinin yüz ölçümü 608 km2’dir.

17 Mahalle ve 59 Köyü bulunan Bulancak, Giresun’un gerek nüfus gerekse ekonomik olarak en büyük ilçesidir. Karadeniz Sahil şeridinde kurulu olan ilçenin sınırları, Giresun şehir merkezi, Dereli ilçesi, Ordu ili ve Piraziz ilçe sınırları ile çevrilidir.

Günümüze ait bu genel bilgilendirmeden sonra, Giresun ve Ordu arasında ki en önemli yerleşim merkezi olarak dikkat çeken Bulancak’ın tarihine göz attığımızda inebildiğimiz en eski bilgiler Hititlere kadar inmektedir. M.Ö.l400-l200 yıllarında bölge Hititlerin yönetiminde iken, Trabzon-Erzurum- Giresun yörelerine AZZİ ülkesi denilmekte idi. Bu yöreler, M.Ö.l200 yıllarından sonra Deniz kavimleri göçleriyle çeşitli kavimlerin egemenliğine girmiştir. Hitit Devletinin yıkılmasından sonra bölge Frigya Krallığının yönetimine girmiştir. Doğudan gelen İskit ile Kimmerler (Kırım) tarafından Frigler yıkılınca, bölge M.Ö. 7.YY.larda Ege bölgesinde hüküm süren, ticaret yapan ve Koloni şehirler kuran Miletosluların hakimiyetine girmiştir.

M.Ö. 4.yüzyılda gezgin bir Yunan tarihçisi olan Ksenephon’un, Yunan ordusuyla katıldığı bir Anadolu seferi sırasında kaleme aldığı Anabasis (Onbinlerin dönüşü) adlı eserinde bu dönemde yörede yaşayan kavimler hakkında ayrıntılı bilgilere yer verilmiştir. Ksenephon’un Anabasis’inde, o yıllarda Bulancak ve çevresinde Kalibler, Tibarenler ve Mosinekler isimleriyle anılan eski Anadolu kavimlerinin yaşadıklarını öğreniyoruz. Bunlardan Kalibler ve Tibarenler’in orta Asya’da yaşayan eski Türk kavimleri olmaları ve bölgeye geleneksel Türk madenciliğini getirmeleri önemlidir.

Giresun ve Bulancak yöresi yine M.Ö. 4.Yüzyıllarda Pers Devletinin yönetimine girmiş. M.Ö.3.Yüzyılda bir süre Kapadokya Krallığının yönetiminde kalmış, daha sonra Makedonyalıların iradesine geçmiştir.

M.Ö. 2. ve I.Yüzyıllarda bölgeye Pontuslular hakim oldu. M.Ö. 6l.inci yılda Pontus Kralı Midridates Roma Komutanı Luculus’a yenilince yöre Roma yönetimine girmiştir. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca, Bulancak Doğu Roma İmparatorluğunun sınırları içinde kalmıştır. M.S.11.Yüzyılda Doğu Roma Devletinin Başkenti İstanbul, Haçlılar tarafından istila edilince, İmparator Kommenus’un çocukları Trabzon’a gelerek M.S. l204 yılında Trabzon Başkent olmak üzere Trabzon Rum (4) Devletini kurdular. Bulancak’ta bu devletin sınırları içinde kaldı.

Bilindiği gibi Türkler, 1071’lerden itibaren Anadolu’ya hakim olmaya başlamışlardır. Fakat, Ordu ve Giresun yöresi, Türkler tarafından ancak 14. yy sonlarından itibaren fethedilmeye başlanmıştır. 26 Ağustos 1071’de Malazgirt Meydan Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun fethine başlayan, akın akın Anadolu’ya gelen Selçuklu Türkleri Karadeniz sahillerini de Türk hakimiyeti altına almıştır. Haçlı Seferleri sırasında Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıflaması sonunda sahil şeridi Türklerin elinden çıkmış, M.S.l204 yılında kurulan Trabzon Pontus Devletinin eline geçmiştir.

M.S. l277 yılında Oğuzların bir kolu olan ve Anadolu’ya gelen Çepni Türkleri, önce Sinop’u aldı. Bu sırada Anadolu’da Moğol baskısı da zayıflıyordu. Daha sonra Çepni Türkleri bütün Canik (5) Bölgesine hakim olmaya başladılar.

Niksar’ın doğu taraflarındaki bölgede kurulmuş olan ve bir Çepni Türk Beyliği olan Hacı Emirli Beyliği, faaliyetlerini 14. yy sonlarında doğuya doğru geliştirmiş ve bu Türk beyliğinin en büyük beylerinden biri olan Süleyman Bey 1397’de Ordu ve Giresun şehirlerini fethetmiştir.

Süleyman Bey’in bu fethiyle birlikte bölgeye; Çepni, Döğer, Eymir, Karkın, Ala-Yuntlu, Bayındır, İğdir gibi Oğuz boyları gelip yerleşmişlerdir. Bu boyların isimleri, bazı yer adlarında hala yaşatılmaktadır. Böylece Trabzon Rum Devletinin toprakları Trabzon ve çevresi olarak kalmıştır. Artık yöre Osmanlı İmparatorluğunun hâkimiyetine geçmiş ve Türk yurdu olmuştur. Buradaki “yurd” kelimesi önemlidir. Çünkü buraya gelen Türkler bölgeyi istila için değil, yurd edinmek için gelmişlerdir.

 

NİYABET-İ KEBSİL

 

Bulancak tarihi hakkında en fazla bilgiye bu dönemde ulaşıyoruz. Osmanlı İmparatorluğunda bir yer devlet topraklarına yeni katıldığı zaman veya yönetim değişikliği olduğunda tutulan tahrir kayıtlarına tüm bilgileriyle kayıt ediliyordu. Bu kayıtların asıl amacı devletin vergi gelirlerini denetim altına almaktı.

Bulancak özellikle 1455-1613 yılları arasında tutulan beş ayrı tahrir defterine düzenli olarak kayıt edilmiştir (6) . Bu defterler Başbakanlık Osmanlı arşivlerinde mevcuttur. Bu defterlerde Türklerin bölgeyi fetihleri, iskânları, daha sonraki gelişmeleri, yönetim ve vergi sistemleri ile etnik yapı hakkında açık ve kesin bilgiler kayıtlıdır.

Fetihten 58 yıl sonra, Fatih Sultan Mehmet döneminde 1455 yılında tutulan ilk tapu tahriri, Türklerin bölgeye iskânını son derece kesin verilerle açıklığa kavuşturmaktadır. Bulancak’a ilk yerleşen Türklerin isim listeleri de 1455 tarihli tahrir defterinde köy köy kayıtlıdır. İlk atalarımızın kimler olduğunu öğrenebilmemiz açısından bu husus son derece önemlidir.

Bulancak’ın adı bu tahrir tutulduğu sırada NİYABET-İ KEBSİL’dir.

Niyabet-i Kebsil, Canik-i Bayram kazasına bağlı bir nahiye merkezi idi. Başköy manasına gelen Kebsil ismi muhtemelen daha önceki Rum halk tarafından konulmuş ve değiştirilmeden Türkler tarafından da uzun süre kullanılmıştır.

1455 yılında bir nâiblik, yani Kadı nâibinin yargı alanına giren idari bir ünite olan ve “Niyabet-i Kebsil” adıyla anılan Bulancak, 1455 tahririne göre;

1- Çakıroğlu Pir Kadem Kethüda (7),

2- Şemseddin Kethüda ve

3- Mustafa Kethüda Bölüklerinden

oluşmaktadır.

Çakıroğlu Pir Kadem Kethüda’nın yönetiminde bulunan bölük veya divan altı köyden müteşekkildi (8). Bu köylerde oturan aile reislerinin adları ve bunların babalarının adları tahrir defterinde kayıtlı bulunmaktadır. Bu köylerde oturanların tamamı Müslüman Türklerdi. Bunların adlarından bazı örnekler vermek yerinde olacaktır; Çakır, İlbey, Sarubey, Ece, Kumtaş, Gönül, Kutlubey, Kılıç, Togan, Sevündük, Sarı, Uyanış, Tursun, Yavlı, Sevinç, Başlamış vb. Görüldüğü gibi son derece ilgi çekici olan bu adlar, tamamen Türk adlarıydı.

Çakıroğlu Pir Kadem Kethüda Bölüğünün merkezi MELÜKLÜ köyüdür.

Şemseddin Kethüda Bölüğü’nde 4 köy vardı (9). Bu köylerdeki adlarda; Kutlubey, Çoban, Satılmış, Başlamış, Sevdeş, Gökçe, Eğlence, Yaramış, Turmuş, Turasan gibi Türk adlarıydı. Bu bölükte de gayri Müslim yoktu. Hepsi Müslüman Türk’tü. Bunlardan bir kısmı, müsellem denilen askerler ve küreci denilen madencilerden oluşuyordu.

Şemseddin Kethüda Bölüğünün Merkezi TALİPLÜ köyüdür.

Mustafa Kethüda Bölüğü ise 25 köyden oluşuyordu (10). Adlarını saydığımız bu 25 köyden Öksün hariç, diğerlerinin tamamında Müslüman Türkler oturmaktaydı ve aile reislerinin adları Türk adlarından oluşmaktaydı. 1455 de bu köylerde yaşayan Türklerin baba adları yüzde 80 nispetinde Tamamen Türkçe, aile reislerinin isimleri ise Ahmet, Mehmet gibi İslam adlarıydı.

Mustafa Kethüda bölüğünün Merkezi ise SÜME köyüdür.

Öksün köyündeki 114 haneden 21 hanesi deftere Müslüman cemaat olarak yazılmıştır. Bunlardan bir kısmının hem baba adları hemde kendi adları Müslüman Türk adlarıdır. Bir kısmının ise baba adları Rumca’dır. Mesela Kosta oğlu Mustafa, Yorgi oğlu Mehmed gibi. Geriye kalan 93 hane reisinin ise hem kendi adları hemde baba adları tamamen Rumcadır. Ve bunlar deftere zimmî cemaatı, yani Hıristiyan grub olarak yazılmışlardır. Öksün’ deki Hıristiyanlar, 1485’de 50 haneye inmiş, 1520’de de tamamen kaybolmuştur.

Bulancak’ın Öksün hariç, hiçbir köyünde yabancı etnik unsur mevcut değildi. Bölge 1390 larda Türkler tarafından fethedildiğine göre 60-65 yıl sonra 1455 ‘de yapılan tahrir sırasında hayatta olan kişilerin babaları buraya ilk gelen ve köyleri kuran kişilerdi. Bunlarda yukarıda da belirtildiği gibi muhtelif Oğuz boylarına mensup Türklerdi. Yani ilk atalarımızdı.

1485’te tutulan kayıtlarda, Bulancak yine Niyabet-i Kebsil adıyla anılan ve Çakıroğlu Pir Kadem Kethüda bölüğü ile Şemseddin Kethüda bölüklerinden oluşan bir idari yerleşim merkezi olarak karşımıza çıkıyor.

1547’de tutulan üçüncü defterde de Bulancak Ordu’ya bağlı, Kebsil ve Şemseddin nahiyelerinden oluşan BAZARSUYU KAZASI olarak anılmaktadır.

1547 yılı kayıtlarında ilk kez BULANCAK ismine rastlıyoruz!

Ancak 1547 yılında tutulan tahrir defterinde ilginç bir kayda rastlıyoruz. Şöyle ki; “Talipli köyünde de iki tane müderris gönüllü olarak eğitimle meşgul oluyorlardı. Bunlardan birisi aynı zamanda BULANUCAK camiinin hatibi idi” (11).

Burada Bulancak ismi tarihi kayıtlarda ilk kez karşımıza çıkıyor. Bu hususu ilerleyen süreçte tekrar ele alacak ve Bulancak isminin nereden geldiği ve nasıl ortaya çıktığı konu başlığı altında geniş bir şekilde irdeleyeceğiz.

1613 yılında tutulan son kayıtlarda da; Kebsil ve Şemseddin nahiyelerinden oluşan Bulancak yine Ordu’ya bağlıydı.

1613 yılından sonra 1871 yılına kadar herhangi bir kayda ulaşılamıyor. 1871 den sonra Bulancak kayıtlarda Akköy nahiyesi olarak geçmektedir. Bu dönemde Bulancak, Trabzon sancağının, Giresun kazasına bağlıdır. 1455 tarihli tahrir defterinde Çakıroğlu Pir Kadem Kethüda Bölüğüne bağlı bir köy olarak karşımıza çıkan Akköy; Batlama deresi vadisinde önemli bir yerleşim merkezi idi. 19. yy’da Nefs-i Akköy adıyla Giresun kazasına bağlı bir nahiye merkezi olan Akköy, daha sonra sahile inecek ve Bulancak adını alacaktır.

Bu dönemde 1887 yılında ilk Belediye teşkilatı kurulmuştur (12).

Yöre araştırmalarımız neticesinde ortaya çıkan Pazarsuyu merkezli Şardağ dönemi ile ilgili herhangi bir kayda ulaşamadık. Ancak yaptığımız yöresel tespitler sonucunda Şardağ döneminin, Kebsil dönemi ile Akköy dönemi arasındaki dönem olduğuna karar verdik.

Bulancak, 1928 yılında Bulancak nahiyesi adıyla Trabzon sancağının, Giresun kazasına bağlıydı. 1934 yılında ilçe olan Bulancak, Merkez, Piraziz ve Kovanlık bucaklarından oluşuyordu ve Giresun’a bağlıydı. 1988 yılında Piraziz bucağının ilçe olmasıyla, Bulancak, Merkez ve Kovanlık bucaklarından oluşan bir ilçe ve nihayet 2004 yılında Aydınlar köyü ile Derecikalan köylerinin birleşmesiyle oluşturulan Aydındere bucağıyla Kovanlık Bucaklarından oluşan bir ilçe olarak mevcudiyetini günümüzde de sürdürmektedir.

Kaynak : Bulancak Belediyesi

Araştırma : Zafer ÇAMALTI

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (2 )

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Arslan
(13.11.2023 09:19 - #73858)
Pirazizde tiraliogullari ve burunucunda karaibrahim oğulları arasında çıkan pazar kurma kavgası sonrası kuğu zade torunu ibrahim ağa tarafından ara bulunacak denilerek pazar eski caminin önüne kurulur. Mezarı ahmetli de araştırın
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Aytekin Dağdelen
(13.11.2023 10:09 - #73859)
Elinize yüreğinize sağlık... Güzel bir yazı olmuş.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.