"Bozkırın Tezenesi" Garip Neşet Ertaş 12'nci ölüm yıl dönümü
"Bozkırın Tezenesi" Garip Neşet Ertaş 12'nci ölüm yıl dönümü
Türk halk müziğinin efsanevi ismi Neşet Ertaş, "Bozkırın Tezenesi" lakabıyla tanınan ve ölümünün üzerinden 12 yıl geçmesine rağmen unutulmaz eserleriyle...
Milyonların gönlünde yaşamaya devam eden bir sanatçıdır. "Ah Yalan Dünya", "Gönül Yarası", "Zülüf Dökülmüş Yüze", "Niye Çattın Kaşlarını" ve "Mühür Gözlüm" gibi türküleriyle hafızalara kazınan Ertaş, Türk müziğine olan katkılarıyla daima anılmaktadır.
Neşet Ertaş Kimdir?
1938 yılında Kırşehir’in Çiçekdağı ilçesine bağlı Abdallar köyünde doğan Neşet Ertaş, müzikle çok küçük yaşlarda tanıştı. Babası saz ustası Muharrem Ertaş’tan ilham alan sanatçı, annesinin yaptığı oyuncak bağlamayla müziğe adım attı. Çocukluğunu Kırşehir ve çevresinde geçiren Ertaş, müzik tutkusu sayesinde kısa sürede halk müziğinde adından söz ettirmeye başladı.
Müziği ve Tarzı
Neşet Ertaş’ın müziği, Türk halk müziği geleneğini yansıtan, halkın duygularına dokunan bir yapıdadır. Özellikle bozlak, uzun hava ve oyun havaları gibi halk müziği türlerini icra eden sanatçı, türküleriyle Anadolu’nun aşk, özlem, ayrılık ve toplumsal yaşamını dillendirdi. En bilinen eserleri arasında "Yarim", "Kır Zincirlerini", "Derman Derman" ve "Kırşehir’in Yolları" yer alır. Ertaş’ın müziği, yaşam mücadelesini ve Anadolu insanının derin duygularını başarıyla yansıttı.
Genç Yaşta Parlayan Işık
Neşet Ertaş, genç yaşlarda bağlama ve keman çalmayı öğrendi ve kısa sürede halk müziği sahnelerinde yerini aldı. 19 yaşında, babasının yazdığı "Neden Garip Garip Ötersin Bülbül" adlı türküyle ilk plağını çıkaran sanatçı, İstanbul’da plak ve konser çalışmalarıyla geniş kitlelere ulaştı. Bu süreçte "Türkülerin Babası" ve "Anadolu Efsanesi" gibi unvanlarla anılmaya başlandı.
Almanya’ya Yerleşmek Zorunda Kaldı
Ankara’da hayatını kuran Neşet Ertaş, sağlık sorunları nedeniyle 1978 yılında Almanya’ya yerleşti. Burada hem çocuklarının eğitimiyle ilgilendi hem de müzik çalışmalarına devam etti. Almanya’da özellikle Türk göçmenler arasında büyük bir sevgiyle karşılanan Ertaş, göçmenlerin kültürel bir simgesi haline geldi.
"Yaşayan İnsan Hazinesi" Olarak Anıldı
2000 yılında Türkiye’ye geri dönen Ertaş, 2011 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanı aldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak ilan edilse de sanatçı, "Devlet Sanatçısı" unvanını kabul etmedi. Neşet Ertaş, halk müziğine olan bağlılığıyla bu unvanın halk tarafından verilmesini tercih ettiğini belirtti.
Müziğinin Derinliği ve Hikayesi
Neşet Ertaş’ın müziği, onun yaşam hikayesinin izlerini taşır. Anadolu’nun sosyal ve kültürel yaşamı onun eserlerinde sıkça yer bulur. Özellikle bozlaklar, köy yaşamının zorluklarını, aşkı ve özlemi anlatırken, eserlerindeki derin duygular ve samimiyet dinleyicilerin ruhuna dokunur. Müziği, sadece bir sanat dalı değil, aynı zamanda toplumsal ve bireysel duyguların ifadesi olarak kabul edilir.
74 Yaşında Hayata Veda Etti
Yaklaşık 400 plak ve birçok kaset albüme imza atan Neşet Ertaş, 25 Eylül 2012’de prostat kanseri nedeniyle 74 yaşında İzmir’de hayata veda etti. Onun türküleri, Anadolu’nun acılarını, aşklarını ve yaşam mücadelesini yansıtmaya devam ediyor. Eserleri, birçok üniversitede ders olarak okutulurken, Prof. Dr. Erol Parlak tarafından iki ciltlik bir kitap olarak yayımlandı.
Türkiye’de Neşet Ertaş Nasıl Anılıyor?
Neşet Ertaş, Türkiye'de halk müziği denildiğinde akla gelen en önemli isimlerden biri olarak anılmaya devam ediyor. Her yıl düzenlenen anma etkinlikleriyle sanatçıya olan sevgi ve saygı gösteriliyor. Onun türküleri, sadece Anadolu'da değil, şehirlerde de geniş bir dinleyici kitlesi tarafından dinleniyor. Ertaş, "Bozkırın Tezenesi" olarak halkın gönlünde yaşıyor.
Ertaş’ın şu sözleri, onun müzik anlayışını en iyi şekilde özetliyor: “Ölmeyen türküler, yaşıyor içimizde.”
Video: argonomitv
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.