Bulancak ve çevresinde alanında ilk ve tek klinik olan “Anka Psikoterapi Merkezi” açıldı

SAĞLIK (YH) - Yıldız Haber | 11.11.2024 - 16:13, Güncelleme: 11.11.2024 - 16:42 7941 kez okundu.
 

Bulancak ve çevresinde alanında ilk ve tek klinik olan “Anka Psikoterapi Merkezi” açıldı

Bulancak’ta mesleğinde ilk ve tek özel klinik sahibi Uzman Klinik Psikolog Ahsen Kaya ile röportaj gerçekleştirdik.
Deneyim ve fikirlerini tüm açıklığıyla bizimle paylaştığı için www.yildizhaber.com.tr internet haber sitesi adına kendisine teşekkür ederiz. ÖNCELİKLE SİZİ TANIYARAK BAŞLAYALIM. AHSEN KAYA KİMDİR?    Merhaba, ben uzman klinik psikolog ve psikoterapist Ahsen Kaya. 1998 yılında Bulancak’ta emekli esnaf Musa Kaya ve emekli hemşire Nuray İslam Kaya’nın kızı olarak dünyaya geldim. İlk ve orta öğrenimimi burada tamamladıktan sonra lise eğitimime Giresun’da devam ettim. Ardından lisans ve yüksek lisans sürecimi İstanbul’da tamamladım. 2021 yılında Marmara Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden bölüm birincisi olarak mezun oldum. 2024 yılında İstanbul Kent Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı’nı onursal derece ile tamamladım. Lisans eğitimim boyunca İstanbul’da çeşitli klinik, dernek ve sosyal yardım kuruluşlarında staj yaptım. Türk Psikologlar Derneği aracılığıyla 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri ardından afet bölgelerine gönderilip, saha psikoloğu olarak gönüllü hizmet verdim. Psikoloji alanında, 6 yıllık eğitim/öğrenim sürecimin ardından tamamlamış olduğum eğitimler sonucu ‘uzman klinik psikolog’ unvanına sahip oldum ve meslek hayatıma kendi kliniğimde devam etme kararı aldım. Anka Psikoterapi Merkezi’ni kurdum ve kurmuş olduğum klinikte hizmet vermekteyim. BULANCAK’TA KENDİ KLİNİĞİNİ AÇAN İLK PSİKOLOG OLARAK, KLİNİK AÇMA SÜRECİNİZ HAKKINDA BİLGİ VERİR MİSİNİZ?  Her süreç gibi, bu sürecin de kolay ve zor yanları oldu. Lisans ve yüksek lisansımı büyük şehirde tamamladıktan ve aktif olarak sosyal yardım kuruluşlarında görev aldıktan sonra meslek hayatıma kendi şehrimde devam etme kararı benim için çok radikal bir değişim oldu. Bu değişime hazır olduğumu hissettiğim anda çalışmalara başladım ve Anka Psikoterapi Merkezi'ni kurdum. Psikoloji, gözlem üzerine kurulu bir bilimdir. Kendimi bildim bileli çevremi gözlemlemekten ve analiz etmekten keyif duydum. Gözlem ve analiz yeteneğimin üzerine gerekli bilgi birikimini ekleyerek bir meslek sahibi oldum. Eğer bu coğrafyada doğup büyüdüysem, bunun bir sebebi olmalı diye düşündüm. Bu şehirde çok deneyim ve gözlem imkânım oldu. Şehrin kültürü, aile yapısı, bireye sağladığı zorluk ve kolaylıkları üzerinde iyi bir bilgi birikimine sahip olduğum için bu şehrin halkına hizmet vermeyi tercih ettim. Günümüzde yaşıtlarım, çoğunlukla il ya da yurt dışında çalışmayı ve yaşamayı tercih ediyor. Sebebi ise, doğduğu şehrin gerek toplumsal bakış açısını sevmemeleri gerekse şehrin sunduğu imkânları yetersiz bulmaları. Fakat kimse, bu sorun olarak gördüğü şeyleri iyileştirmek adına bir eylemde bulunmuyor. Ben yaşadığımız toplumda var olan sorunları iyileştirerek daha yaşanılır bir şehir oluşturmanın mümkün olacağını düşünüyorum. Bu nedenle kliniğimi, başka bir şehir ya da Giresun merkez yerine ilçemizde açmak istedim. Şehir merkezi yerine ilçede klinik açıyor olmak, beraberinde bir riski ve sorumluluğu getirir. Bu sorumluluğun altından kalkabileceğimi bildiğim için kliniğimi kendi doğup büyüdüğüm şehirde faaliyete geçirdim. İlçede, kendi kliniğini açan ilk psikolog olmanın sevinci içerisindeyim. Çünkü bu şehirde, ancak mesleğini seven ve hakkıyla yapabilen birisi yaptığı işi sevdirebilir ve yaptığı işe saygı duyulmasını sağlayabilirdi. Psikolog kimliğim ile amacım; halkın ruh sağlığı çalışanlarına karşı önyargısını kırmak, yeterli değerin ve önemin verilmediği ruh sağlığı hakkında psiko eğitimler düzenleyerek halkı bilinçlendirmek ve kendi terapi yolculuğuna çıkmak isteyenlere eşlik ediyor olmak.   BAHSETTİĞİNİZ AMAÇLAR DOĞRULTUSUNDA ŞEHRİMİZDE PLANLADIĞINIZ PROJELER VAR MI? VARSA BU PROJELER HAKKINDA BİLGİ ALABİLİR MİYİZ?  Ben klinik deneyimimin yanında birçok yerde saha psikoloğu olarak görev yaptım. Bu nedenle sahada ve aktif olmayı seviyorum. Klinikte sabit olarak çalışmalarıma ve danışanlarımın tedavi süreçlerine devam ederken, haftamın bir gününü de halk günü olarak belirlemeyi düşünüyorum. Halk günü projelerimde amacım, halkın her kesiminden insana ulaşabilmek, planladığım psiko eğitimlerle birlikte belirlediğim konular çerçevesinde bir bilinçlendirme programı düzenlemek, psikolojik desteği halk için ulaşılabilir konuma getirmek. Bu projeleri, belediye ve ilçe milli eğitim ile birlikte hareket ederek gerçekleştirmeyi umuyorum. Ayrıca Yıldız Haber Gazetesi’nde köşe yazarı olarak güncel psikoloji hakkında yazılar yazıp, psikolojiyi gündelik hayatın bir parçası olarak sürdürmek istiyorum.  ÖNCELİKLE KAFAMIZDA NET OLAMAYAN BAZI KAVRAMLARA DEĞİNELİM; PSİKİYATRİST KİMDİR? PSİKOLOG KİMDİR? TERAPİST KİMDİR? BU KAVRAMLARI AÇIKLAR MISINIZ?  Bahsettiğiniz tüm meslek grupları, ruh sağlığına hizmet verse de hizmet şekilleri farklıdır. Fakat halk arasında, bu kavramlar sıklıkla karıştırılmakta. Ruh sağlığı alanı, ilaç tedavisi ve konuşma tedavisi olarak iki tedavi yöntemi üzerine kuruludur. Psikiyatrist, bir tıp doktorudur. 6 yıllık tıp fakültesinden sonra 4 yıl psikiyatri alanında ihtisas yaparlar. Psikiyatristler tıp eğitimleri doğrultusunda psikolojik hastalıklara yatkınlık oluşturacak biyolojik ve nörokimyasal etkenlere odaklanırlar. Psikolog, 4 yıllık psikoloji lisansını tamamlamış kişilere denir. Klinik psikologlar ise psikoloji lisansın devamında 2 yıl klinik psikoloji alanında ihtisas yaparak psikoterapi uygulama yetkisine sahip kişilerdir. Psikologların odak noktası; bireylerin duygu, düşünce ve davranış süreçleridir. Psikoterapist ünvanı ise klinik psikologlar veya bir psikoterapi eğitimi almış psikiyatristler için kullanılmalıdır.  Psikoterapi ve psikiyatrik muayene arasındaki en önemli fark psikoterapinin konuşma tedavisi olması, psikiyatrik muayenede ise ilaçla tedavinin uygulanmasıdır. psikiyatristler tıp eğitimi aldıkları için tanı koyma ve ilaçla tedavi etme yetkileri vardır. Psikiyatrik muayenede tanı konulduktan sonra yaşanan semptomlara yönelik ilaçlarla tedavi uygulanır. Psikoterapistler; bireyin duygusal, psikolojik ve davranışsal sorunlarına odaklanarak olası sorunlarla nasıl düzgün bir şekilde başa çıkacağı konusunda bireyin yaşam kalitesini artırmak amacıyla bireyle planladığı terapi sürecini gerçekleştirir.  SİZCE İYİ BİR PSİKOTERAPİST OLMAK İÇİN SADECE ALINAN EĞİTİMLER YETERLİ MİDİR? ALANINDA DAHA İYİ BİR HİZMET VERMEK İÇİN BİR TERAPİST NE YAPMALI? Alanda uzmanlaşmak için gerekli eğitimleri tamamlamış bir psikolog olarak, psikoterapi alanında iyi bir hizmet verebilmek için alınan eğitimlerin yeterli olacağını düşünmüyorum. Psikoloji, gözlem üzerine kurulu bir bilim dalıdır. Bu nedenle bu alanda hizmet verecek kişilerin gözlem yeteneği kuvvetli olmalıdır. Toplumu doğru analiz etmeyen bir psikoterapist, bireyi yüzeysel değerlendirir ve sınırlı çerçevede tedavisini sürdürür. Mesleki deneyim ve hayat tecrübesi de bu meslekte ciddi öneme sahiptir. Alanında yükselmek isteyen bir psikoterapist, her kesimden insanla etkileşime girebilmeli ve farklı alanlarda kendini geliştirmiş olmalıdır.  PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLARI TEDAVİ EDECEK UZMANLAR HANGİ MESLEKİ VE ETİK KURALLARA UYMAK ZORUNDADIRLAR?                                                                                                                                                             Etik, insanın bütün davranış ve eylemlerinin temelini oluştur. Etik kavramı; daha çok iş hayatı içerisindeki davranış biçimlerini irdeleyen, düzenleyen bir disiplin olarak görülmektedir. Etik, kısaca meslek ahlakıdır. Her mesleğin bir etiği söz konusudur ve mesleğe göre çeşitlilik göstermektedir. Etik, çeşitlilik gösterse bile ortak amaç dürüst ve tarafsız bir biçimde adaletli olmaktır. Psikoloji biliminde etik; kişilik haklarına saygı, tarafsızlık, gönüllülük ve gizlilik ilkeleri üzerine kuruludur. Psikologlar, psikolojik bilgilerini ve verdikleri danışmanlığı danışanları için en yüksek yararı gözetecek şekilde planlamalı ve onların zararına bir uygulama yapmaktan kaçınmalıdır. Psikologlar; yaş, cinsiyet, ırk, kültür, din, cinsel yönelim, engellilik, dil ve sosyo-ekonomik konum vb. farklılıklar gözetmeksizin, her bireye ayrımcılık yapmadan hizmet verirler. Psikologlar; özel yaşama saygı göstermenin, profesyonel gizliliğe saygı duymanın ve kişinin özel yaşamını korumanın güvencesini verirler. Psikologlar diğer kişilerle etkileşime geçerken, dürüstlüğe, doğruluğa, açıklığa ve adil olmaya değer verirler.  Psikolojide en sık karşılaştığımız meslek etiği ihlali, gerekli donanıma sahip olmadan bir danışanın tedavisini üstlenmek oluyor. Psikoterapiyi ancak alanında uzmanlaşmış kişiler uygulamalıdır. Fakat günümüzde, farklı meslek gruplarından olan insanlar da kendini ‘terapist’ olarak tanıtabiliyor. İşin eğitimini alıp alanında uzmanlaşmamış kişilerin, danışanı ile bahsettiğim etik kurallar çerçevesinde bir ilişki kurması mümkün değildir. Bu nedenle bir terapiste başvurulduğunda, alanında yetkin olup olmadığı araştırılmalıdır.  PSİKOLOJİNİN İNSAN HAYATINDAKİ ÖNEMİ NEDİR? HALKIN, RUH SAĞLIĞINA GEREKLİ ÖNEMİ VERDİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ? Psikoloji, insan hayatına yön veren yegâne unsurdur. Bu nedenle insan hayatındaki önemi saymakla bitmez. Bireyin psikolojisi, bireyin düşünme/karar verme/eyleme geçme süreçlerinin temelini oluşturur. Bireyin düşünce ve davranışlarını şekillendirir. Günlük işlevselliğini belirler. İnsanlar çoğu zaman, bir şeyi kaybetmeden onun değerini bilemez. Maalesef toplumumuzda, insan psikolojisi ve ruh sağlığı konusundan da bu gerçeklik hâkim. Toplumumuzda insanlar ancak kaybetme noktasına geldiklerinde, ruh sağlıklarının önemini ve değerini anlayıp bu doğrultuda gerekli özeni göstermeye çalışıyorlar. Hâlbuki ruh sağlığı sürekli olarak farkında olunması ve kontrol altında tutulması gereken bir gerçekliktir. İnsan, öncelikle kendinin farkında olmalı ve nasıl fiziksel sağlığını korumaya özen gösteriyorsa, ruh sağlığını korumak için de aynı özeni göstermelidir. Kişiyi oluşturan iki temel unsur, ruh ve bedendir. Beden sağlığı yerinde olup ruh sağlığı yerinde olmayan bir insanın, hayat kalitesi yarım kalır. Bu nedenle kişi, psikolojiye ve ruh sağlığına gerekli önemi ve özeni göstermelidir.  PSİKOLOJİK HASTALIKLAR KİŞİLERİN HAYATINI NASIL ETKİLİYOR? Psikolojik rahatsızlıklar, kişilerin günlük işlevselliklerinde bozulmalara neden olur. Kişinin duygu, düşünce ve algılarını olumsuz yönde etkiler. Kişinin kendi iç dünyasında, kurmuş olduğu ilişkilerinde, iş ve aile hayatında, sosyal yaşamında sapmalara neden olur. Bu olumsuz etkiler, kişinin kendi iç dünyasında da varlığını gösterir. Kişi kendisiyle başa çıkamadığı için; endişe, korku, kaygı, çaresizlik gibi olumsuz duygular içinde kaybolabilir. Psikolojik hastalıklar, bahsetmiş olduğum bu etkilerle de sınırlı kalmayabilir. Kişinin, ilişki kurduğu kişiler üzerinde de olumsuz etkiler gösterir. Kişi gerekli önlemi alıp tedavi sürecine girmezse, hem kendi hayatının hem çevresindeki insanların hayatının zor ve olumsuzluklarla geçmesine neden olur.  TOPLUMDA EN YAYGIN GÖRÜLEN PSİKOLOJİK HASTALIKLAR NELERDİR? PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLARIN NEDENLERİ VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR? Toplumda en yaygın görülen psikolojik rahatsızlıklar arasında kaygı bozukları ve depresyonu ele alabiliriz. Günümüzde, travmatize edecek olaylarla sık sık karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu olaylarla temaslarımız sonucu, depresif duygu durumu geliştirip içimizde var olan kaygıyla başa çıkamayabiliriz. Başa çıkamadığımız şeyler, bir süre sonra kalıcı hastalıklara dönüşebiliyor. Psikolojik hastalıklar, hem içsel hem dışsal nedenlerle kendini gösterebilir. Hastalıkların nedenini tek bir şeye bağlamak çoğu zaman mümkün olamayabiliyor. Psikolojik hastalıkların tanı ve tedavisi, bireye özgü gerçekleşiyor. Tedavi yöntemi olarak; ilaç tedavisi, psikoterapi ve sosyal destek seçenekleri bütüncül bir şekilde değerlendirip uygulanıyor.  KİŞİLER HANGİ BELİRTİLERLE KARŞILAŞTIKLARINDA SİZLERİN KAPISINI ÇALMALI? KİŞİLER DAHA ÇOK HANGİ DURUMLARDA SİZDEN YARDIM ALMAYA GELİRLER?                                                                                                                     Psikoterapi süreci, sadece kalıplaşmış ve hastalık olarak isimlendirilen ‘psikolojik bozukluklar’ çerçevesi ile sınırlı değildir. Bizim toplumumuzda çoğu zaman psikolojik rahatsızlıklar, başa çıkılamayacak duruma gelinince kişi tarafından ruh sağlığı uzmanlarının kapısı çalınıyor. Hâlbuki erkenden önlem alınsa ve bir tedavi sürecine girilse hastalığın olumsuz etkileri ve katlanarak büyüyen seyrini engellemek mümkün olabilir. Kişi, duygu düşünce ve davranışlarında kendi normalinin dışına çıktığını hissettiği an destek almaya başlamalıdır.  KURMUŞ OLDUĞUNUZ PSİKOTERAPİ MERKEZİNİN İSMİNİN ÖZEL BİR ANLAMI VAR MI? ANKA’NIN HİKÂYESİ VE SİZİN İÇİN ÖNEMİNDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ? Anka’nın hikâyesi ile ilk tanıştığım zamanlar, psikoloji bölümünü tercih edip üniversiteye başladığım zamana denk geliyordu. O zamanlarda ilk defa kendi kliniğimi açma hayalim canlandığında klinik isminin ‘Anka’ olmasına karar vermiştim. Bu kararımı değiştirmeyip sekiz yılın ardından kliniğime ‘Anka’ ismini verdim. Anka kuşu, mitolojik bir simgedir aslında. Küllerinden yeniden doğmayı temsil eder. Anka'nın hikâyesi, sadece bir yanış ve doğuş değil aynı zamanda her varlığın içsel yolculuğunun metaforu olarak görülür. Ve ben de, terapi sürecini hem bir yolculuk hem de bir yeniden doğuş olarak tasvir ediyorum. Terapi yolculuğunda kişi, küllerinden yeniden doğmak için önce kendi alevinde yanmaya hazır olmalı. Kişinin kendi içindeki Anka’yı bulmasını sağlayıp, külleri arasında saklı olan o ışığı fark ettirebilmek terapideki gerçek iyileşme yolculuğun başlangıcı. İşte Anka’nın, kendi psikoterapi merkezimin ismini alma hikâyesi bu şekilde. Titizlikle ve büyük bir özenle kurduğum kliniğimin isminin, özel bir hikâyesi olmasını istedim. Bunun için de ‘Anka’ dan daha anlamlı bir isim düşünülmezdi
Bulancak’ta mesleğinde ilk ve tek özel klinik sahibi Uzman Klinik Psikolog Ahsen Kaya ile röportaj gerçekleştirdik.

Deneyim ve fikirlerini tüm açıklığıyla bizimle paylaştığı için www.yildizhaber.com.tr internet haber sitesi adına kendisine teşekkür ederiz.
ÖNCELİKLE SİZİ TANIYARAK BAŞLAYALIM. AHSEN KAYA KİMDİR?   
Merhaba, ben uzman klinik psikolog ve psikoterapist Ahsen Kaya. 1998 yılında Bulancak’ta emekli esnaf Musa Kaya ve emekli hemşire Nuray İslam Kaya’nın kızı olarak dünyaya geldim. İlk ve orta öğrenimimi burada tamamladıktan sonra lise eğitimime Giresun’da devam ettim. Ardından lisans ve yüksek lisans sürecimi İstanbul’da tamamladım. 2021 yılında Marmara Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden bölüm birincisi olarak mezun oldum. 2024 yılında İstanbul Kent Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı’nı onursal derece ile tamamladım. Lisans eğitimim boyunca İstanbul’da çeşitli klinik, dernek ve sosyal yardım kuruluşlarında staj yaptım. Türk Psikologlar Derneği aracılığıyla 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri ardından afet bölgelerine gönderilip, saha psikoloğu olarak gönüllü hizmet verdim. Psikoloji alanında, 6 yıllık eğitim/öğrenim sürecimin ardından tamamlamış olduğum eğitimler sonucu ‘uzman klinik psikolog’ unvanına sahip oldum ve meslek hayatıma kendi kliniğimde devam etme kararı aldım. Anka Psikoterapi Merkezi’ni kurdum ve kurmuş olduğum klinikte hizmet vermekteyim.


BULANCAK’TA KENDİ KLİNİĞİNİ AÇAN İLK PSİKOLOG OLARAK, KLİNİK AÇMA SÜRECİNİZ HAKKINDA BİLGİ VERİR MİSİNİZ? 
Her süreç gibi, bu sürecin de kolay ve zor yanları oldu. Lisans ve yüksek lisansımı büyük şehirde tamamladıktan ve aktif olarak sosyal yardım kuruluşlarında görev aldıktan sonra meslek hayatıma kendi şehrimde devam etme kararı benim için çok radikal bir değişim oldu. Bu değişime hazır olduğumu hissettiğim anda çalışmalara başladım ve Anka Psikoterapi Merkezi'ni kurdum. Psikoloji, gözlem üzerine kurulu bir bilimdir. Kendimi bildim bileli çevremi gözlemlemekten ve analiz etmekten keyif duydum. Gözlem ve analiz yeteneğimin üzerine gerekli bilgi birikimini ekleyerek bir meslek sahibi oldum. Eğer bu coğrafyada doğup büyüdüysem, bunun bir sebebi olmalı diye düşündüm. Bu şehirde çok deneyim ve gözlem imkânım oldu. Şehrin kültürü, aile yapısı, bireye sağladığı zorluk ve kolaylıkları üzerinde iyi bir bilgi birikimine sahip olduğum için bu şehrin halkına hizmet vermeyi tercih ettim. Günümüzde yaşıtlarım, çoğunlukla il ya da yurt dışında çalışmayı ve yaşamayı tercih ediyor. Sebebi ise, doğduğu şehrin gerek toplumsal bakış açısını sevmemeleri gerekse şehrin sunduğu imkânları yetersiz bulmaları. Fakat kimse, bu sorun olarak gördüğü şeyleri iyileştirmek adına bir eylemde bulunmuyor. Ben yaşadığımız toplumda var olan sorunları iyileştirerek daha yaşanılır bir şehir oluşturmanın mümkün olacağını düşünüyorum. Bu nedenle kliniğimi, başka bir şehir ya da Giresun merkez yerine ilçemizde açmak istedim. Şehir merkezi yerine ilçede klinik açıyor olmak, beraberinde bir riski ve sorumluluğu getirir. Bu sorumluluğun altından kalkabileceğimi bildiğim için kliniğimi kendi doğup büyüdüğüm şehirde faaliyete geçirdim. İlçede, kendi kliniğini açan ilk psikolog olmanın sevinci içerisindeyim. Çünkü bu şehirde, ancak mesleğini seven ve hakkıyla yapabilen birisi yaptığı işi sevdirebilir ve yaptığı işe saygı duyulmasını sağlayabilirdi. Psikolog kimliğim ile amacım; halkın ruh sağlığı çalışanlarına karşı önyargısını kırmak, yeterli değerin ve önemin verilmediği ruh sağlığı hakkında psiko eğitimler düzenleyerek halkı bilinçlendirmek ve kendi terapi yolculuğuna çıkmak isteyenlere eşlik ediyor olmak.  


BAHSETTİĞİNİZ AMAÇLAR DOĞRULTUSUNDA ŞEHRİMİZDE PLANLADIĞINIZ PROJELER VAR MI? VARSA BU PROJELER HAKKINDA BİLGİ ALABİLİR MİYİZ? 
Ben klinik deneyimimin yanında birçok yerde saha psikoloğu olarak görev yaptım. Bu nedenle sahada ve aktif olmayı seviyorum. Klinikte sabit olarak çalışmalarıma ve danışanlarımın tedavi süreçlerine devam ederken, haftamın bir gününü de halk günü olarak belirlemeyi düşünüyorum. Halk günü projelerimde amacım, halkın her kesiminden insana ulaşabilmek, planladığım psiko eğitimlerle birlikte belirlediğim konular çerçevesinde bir bilinçlendirme programı düzenlemek, psikolojik desteği halk için ulaşılabilir konuma getirmek. Bu projeleri, belediye ve ilçe milli eğitim ile birlikte hareket ederek gerçekleştirmeyi umuyorum. Ayrıca Yıldız Haber Gazetesi’nde köşe yazarı olarak güncel psikoloji hakkında yazılar yazıp, psikolojiyi gündelik hayatın bir parçası olarak sürdürmek istiyorum. 


ÖNCELİKLE KAFAMIZDA NET OLAMAYAN BAZI KAVRAMLARA DEĞİNELİM; PSİKİYATRİST KİMDİR? PSİKOLOG KİMDİR? TERAPİST KİMDİR? BU KAVRAMLARI AÇIKLAR MISINIZ? 
Bahsettiğiniz tüm meslek grupları, ruh sağlığına hizmet verse de hizmet şekilleri farklıdır. Fakat halk arasında, bu kavramlar sıklıkla karıştırılmakta. Ruh sağlığı alanı, ilaç tedavisi ve konuşma tedavisi olarak iki tedavi yöntemi üzerine kuruludur. Psikiyatrist, bir tıp doktorudur. 6 yıllık tıp fakültesinden sonra 4 yıl psikiyatri alanında ihtisas yaparlar. Psikiyatristler tıp eğitimleri doğrultusunda psikolojik hastalıklara yatkınlık oluşturacak biyolojik ve nörokimyasal etkenlere odaklanırlar. Psikolog, 4 yıllık psikoloji lisansını tamamlamış kişilere denir. Klinik psikologlar ise psikoloji lisansın devamında 2 yıl klinik psikoloji alanında ihtisas yaparak psikoterapi uygulama yetkisine sahip kişilerdir. Psikologların odak noktası; bireylerin duygu, düşünce ve davranış süreçleridir. Psikoterapist ünvanı ise klinik psikologlar veya bir psikoterapi eğitimi almış psikiyatristler için kullanılmalıdır. 
Psikoterapi ve psikiyatrik muayene arasındaki en önemli fark psikoterapinin konuşma tedavisi olması, psikiyatrik muayenede ise ilaçla tedavinin uygulanmasıdır. psikiyatristler tıp eğitimi aldıkları için tanı koyma ve ilaçla tedavi etme yetkileri vardır. Psikiyatrik muayenede tanı konulduktan sonra yaşanan semptomlara yönelik ilaçlarla tedavi uygulanır. Psikoterapistler; bireyin duygusal, psikolojik ve davranışsal sorunlarına odaklanarak olası sorunlarla nasıl düzgün bir şekilde başa çıkacağı konusunda bireyin yaşam kalitesini artırmak amacıyla bireyle planladığı terapi sürecini gerçekleştirir. 
SİZCE İYİ BİR PSİKOTERAPİST OLMAK İÇİN SADECE ALINAN EĞİTİMLER YETERLİ MİDİR? ALANINDA DAHA İYİ BİR HİZMET VERMEK İÇİN BİR TERAPİST NE YAPMALI?
Alanda uzmanlaşmak için gerekli eğitimleri tamamlamış bir psikolog olarak, psikoterapi alanında iyi bir hizmet verebilmek için alınan eğitimlerin yeterli olacağını düşünmüyorum. Psikoloji, gözlem üzerine kurulu bir bilim dalıdır. Bu nedenle bu alanda hizmet verecek kişilerin gözlem yeteneği kuvvetli olmalıdır. Toplumu doğru analiz etmeyen bir psikoterapist, bireyi yüzeysel değerlendirir ve sınırlı çerçevede tedavisini sürdürür. Mesleki deneyim ve hayat tecrübesi de bu meslekte ciddi öneme sahiptir. Alanında yükselmek isteyen bir psikoterapist, her kesimden insanla etkileşime girebilmeli ve farklı alanlarda kendini geliştirmiş olmalıdır. 
PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLARI TEDAVİ EDECEK UZMANLAR HANGİ MESLEKİ VE ETİK KURALLARA UYMAK ZORUNDADIRLAR?                                                                                                                                                            
Etik, insanın bütün davranış ve eylemlerinin temelini oluştur. Etik kavramı; daha çok iş hayatı içerisindeki davranış biçimlerini irdeleyen, düzenleyen bir disiplin olarak görülmektedir. Etik, kısaca meslek ahlakıdır. Her mesleğin bir etiği söz konusudur ve mesleğe göre çeşitlilik göstermektedir. Etik, çeşitlilik gösterse bile ortak amaç dürüst ve tarafsız bir biçimde adaletli olmaktır. Psikoloji biliminde etik; kişilik haklarına saygı, tarafsızlık, gönüllülük ve gizlilik ilkeleri üzerine kuruludur. Psikologlar, psikolojik bilgilerini ve verdikleri danışmanlığı danışanları için en yüksek yararı gözetecek şekilde planlamalı ve onların zararına bir uygulama yapmaktan kaçınmalıdır. Psikologlar; yaş, cinsiyet, ırk, kültür, din, cinsel yönelim, engellilik, dil ve sosyo-ekonomik konum vb. farklılıklar gözetmeksizin, her bireye ayrımcılık yapmadan hizmet verirler. Psikologlar; özel yaşama saygı göstermenin, profesyonel gizliliğe saygı duymanın ve kişinin özel yaşamını korumanın güvencesini verirler. Psikologlar diğer kişilerle etkileşime geçerken, dürüstlüğe, doğruluğa, açıklığa ve adil olmaya değer verirler. 
Psikolojide en sık karşılaştığımız meslek etiği ihlali, gerekli donanıma sahip olmadan bir danışanın tedavisini üstlenmek oluyor. Psikoterapiyi ancak alanında uzmanlaşmış kişiler uygulamalıdır. Fakat günümüzde, farklı meslek gruplarından olan insanlar da kendini ‘terapist’ olarak tanıtabiliyor. İşin eğitimini alıp alanında uzmanlaşmamış kişilerin, danışanı ile bahsettiğim etik kurallar çerçevesinde bir ilişki kurması mümkün değildir. Bu nedenle bir terapiste başvurulduğunda, alanında yetkin olup olmadığı araştırılmalıdır. 


PSİKOLOJİNİN İNSAN HAYATINDAKİ ÖNEMİ NEDİR? HALKIN, RUH SAĞLIĞINA GEREKLİ ÖNEMİ VERDİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?
Psikoloji, insan hayatına yön veren yegâne unsurdur. Bu nedenle insan hayatındaki önemi saymakla bitmez. Bireyin psikolojisi, bireyin düşünme/karar verme/eyleme geçme süreçlerinin temelini oluşturur. Bireyin düşünce ve davranışlarını şekillendirir. Günlük işlevselliğini belirler. İnsanlar çoğu zaman, bir şeyi kaybetmeden onun değerini bilemez. Maalesef toplumumuzda, insan psikolojisi ve ruh sağlığı konusundan da bu gerçeklik hâkim. Toplumumuzda insanlar ancak kaybetme noktasına geldiklerinde, ruh sağlıklarının önemini ve değerini anlayıp bu doğrultuda gerekli özeni göstermeye çalışıyorlar. Hâlbuki ruh sağlığı sürekli olarak farkında olunması ve kontrol altında tutulması gereken bir gerçekliktir. İnsan, öncelikle kendinin farkında olmalı ve nasıl fiziksel sağlığını korumaya özen gösteriyorsa, ruh sağlığını korumak için de aynı özeni göstermelidir. Kişiyi oluşturan iki temel unsur, ruh ve bedendir. Beden sağlığı yerinde olup ruh sağlığı yerinde olmayan bir insanın, hayat kalitesi yarım kalır. Bu nedenle kişi, psikolojiye ve ruh sağlığına gerekli önemi ve özeni göstermelidir. 
PSİKOLOJİK HASTALIKLAR KİŞİLERİN HAYATINI NASIL ETKİLİYOR?
Psikolojik rahatsızlıklar, kişilerin günlük işlevselliklerinde bozulmalara neden olur. Kişinin duygu, düşünce ve algılarını olumsuz yönde etkiler. Kişinin kendi iç dünyasında, kurmuş olduğu ilişkilerinde, iş ve aile hayatında, sosyal yaşamında sapmalara neden olur. Bu olumsuz etkiler, kişinin kendi iç dünyasında da varlığını gösterir. Kişi kendisiyle başa çıkamadığı için; endişe, korku, kaygı, çaresizlik gibi olumsuz duygular içinde kaybolabilir. Psikolojik hastalıklar, bahsetmiş olduğum bu etkilerle de sınırlı kalmayabilir. Kişinin, ilişki kurduğu kişiler üzerinde de olumsuz etkiler gösterir. Kişi gerekli önlemi alıp tedavi sürecine girmezse, hem kendi hayatının hem çevresindeki insanların hayatının zor ve olumsuzluklarla geçmesine neden olur. 
TOPLUMDA EN YAYGIN GÖRÜLEN PSİKOLOJİK HASTALIKLAR NELERDİR? PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLARIN NEDENLERİ VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR?
Toplumda en yaygın görülen psikolojik rahatsızlıklar arasında kaygı bozukları ve depresyonu ele alabiliriz. Günümüzde, travmatize edecek olaylarla sık sık karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu olaylarla temaslarımız sonucu, depresif duygu durumu geliştirip içimizde var olan kaygıyla başa çıkamayabiliriz. Başa çıkamadığımız şeyler, bir süre sonra kalıcı hastalıklara dönüşebiliyor. Psikolojik hastalıklar, hem içsel hem dışsal nedenlerle kendini gösterebilir. Hastalıkların nedenini tek bir şeye bağlamak çoğu zaman mümkün olamayabiliyor. Psikolojik hastalıkların tanı ve tedavisi, bireye özgü gerçekleşiyor. Tedavi yöntemi olarak; ilaç tedavisi, psikoterapi ve sosyal destek seçenekleri bütüncül bir şekilde değerlendirip uygulanıyor. 
KİŞİLER HANGİ BELİRTİLERLE KARŞILAŞTIKLARINDA SİZLERİN KAPISINI ÇALMALI? KİŞİLER DAHA ÇOK HANGİ DURUMLARDA SİZDEN YARDIM ALMAYA GELİRLER?                                                                                                                    
Psikoterapi süreci, sadece kalıplaşmış ve hastalık olarak isimlendirilen ‘psikolojik bozukluklar’ çerçevesi ile sınırlı değildir. Bizim toplumumuzda çoğu zaman psikolojik rahatsızlıklar, başa çıkılamayacak duruma gelinince kişi tarafından ruh sağlığı uzmanlarının kapısı çalınıyor. Hâlbuki erkenden önlem alınsa ve bir tedavi sürecine girilse hastalığın olumsuz etkileri ve katlanarak büyüyen seyrini engellemek mümkün olabilir. Kişi, duygu düşünce ve davranışlarında kendi normalinin dışına çıktığını hissettiği an destek almaya başlamalıdır. 
KURMUŞ OLDUĞUNUZ PSİKOTERAPİ MERKEZİNİN İSMİNİN ÖZEL BİR ANLAMI VAR MI? ANKA’NIN HİKÂYESİ VE SİZİN İÇİN ÖNEMİNDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
Anka’nın hikâyesi ile ilk tanıştığım zamanlar, psikoloji bölümünü tercih edip üniversiteye başladığım zamana denk geliyordu. O zamanlarda ilk defa kendi kliniğimi açma hayalim canlandığında klinik isminin ‘Anka’ olmasına karar vermiştim. Bu kararımı değiştirmeyip sekiz yılın ardından kliniğime ‘Anka’ ismini verdim. Anka kuşu, mitolojik bir simgedir aslında. Küllerinden yeniden doğmayı temsil eder. Anka'nın hikâyesi, sadece bir yanış ve doğuş değil aynı zamanda her varlığın içsel yolculuğunun metaforu olarak görülür. Ve ben de, terapi sürecini hem bir yolculuk hem de bir yeniden doğuş olarak tasvir ediyorum. Terapi yolculuğunda kişi, küllerinden yeniden doğmak için önce kendi alevinde yanmaya hazır olmalı. Kişinin kendi içindeki Anka’yı bulmasını sağlayıp, külleri arasında saklı olan o ışığı fark ettirebilmek terapideki gerçek iyileşme yolculuğun başlangıcı. İşte Anka’nın, kendi psikoterapi merkezimin ismini alma hikâyesi bu şekilde. Titizlikle ve büyük bir özenle kurduğum kliniğimin isminin, özel bir hikâyesi olmasını istedim. Bunun için de ‘Anka’ dan daha anlamlı bir isim düşünülmezdi

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.