NASÎHAT VE ALLAH'A DAVET
NASÎHAT VE ALLAH'A DAVET
Nasihat, lügatte öğüt vermek, iyi ve hayırlı işlere davet etmek, kötü ve şer olan şeylerden nehyetmek, bir işi sadece Allah rızası için yapmak gibi, birçok manayı ifade etmektedir. Nasihat, Arapça’nın muhtevası en geniş kelimelerinden biridir. Hatta bazı lügat âlimlerinin ifadesine göre, Arapça’da “nasihat ve felah” kelimeleri kadar dünya ve ahiret hayırlarını bünyesinde toplayan başka kelime yoktur.
Mâide Suresi’nin 2. Ayet-i Kerimesi’nde mealen: “İyilik ve takvâda birbirinizle yardımlaşınız” buyurulduğu üzere, mü’minlerin din kardeşlerine nasihat etmeleri ve onları Allah’a iman ve itaate davet etmeleri, İslam Dini’nin ehemmiyetle üzerinde durduğu ve çok büyük kıymet verdiği hususlardandır.
Zira Cenab-ı Hak, Fussılet Suresi’nin 33. Ayet-i Kerîmesi’nde şöyle buyuruyor: “Ben şüphesiz müslimanlardanım deyip Salih ameller işleyerek Allah’a davet eden kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?”
Mealini verdiğimiz ayet-i celîlenin tefsirinde, bu şerefli işi kimlerin yaptığı ve bu işin nasıl yapılacağı, şu şekilde izah edilmiştir: “Allah’a davet, Enbiyâ’nın ve verese-i enbiyâ olan büyüklerin yoludur. Çünkü bu ayet-i kerîme başta Peygamber Efendimiz (s.a.v.) olmak üzere onun izinde giden ve basîret ile Allah’a davet eden Evliyâullah’ın hepsine şamildir. Allah’a davet, tevhid ve itaate davet demektir. Ki bunun varacağı yer de likaullah’a davettir. Hulasa Allah’a davet en güzel sözdür. Ancak böyle olması iki şarta bağlıdır: Birinci şart, İslam’dır. Davet eden Müslümanlardan olmalı, davetine hiç şirk karıştırmayarak, ‘Rabbimiz Allah’tır deyip sonra istikametle giden” halis müminlerden bulunmalıdır. İkinci şart ise, o davet yalnız kuru bir laftan ibaret kalmamalı, hâli kâline muhalif olmamalı, amel-i salih ile beraber olmalıdır. Yani evvela kendini düzeltmeli, kendisi ilahî ahlak ile ahlaklanmalı, amelleri sözüne şahit olacak şekilde çalışarak, salih amel yaparak davet etmelidir.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hususla alakalı olarak bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar: “Din nasihattir.” Kendisine ‘Kimin için nasihattir?’ denilince, “Allah için, Kitabullah için, Rasülullah için, eimme-i müslimîn için” buyurmuşlardır.
Dinin Allah için nasihat olmasında ilk merhale Allah’a imandır. O’na şirk koşmamak, O’na ibadette bulunmak ve ibadetlerde ihlaslı olmak, daima Allah’a itaat üzere olmak, O’na isyandan şiddetle kaçınmak, Allah için sevmek, Allah için buğz etmek, Allah’a itaat edene dost, isyan edene düşman olmak, nimetlerine şükretmek, insanları bunlara davet ve teşvik etmek… Bunların hepsi Allah’a imanın ve O’na davetin icaplarıdır.
Dinin Kitabullah için nasihat oluşunda da ilk merhale imandır. Bir mü’min bütün semavî kitapların Allah katından indirildiğine ve Kur'an-ı Kerim’in o kitapların sonuncusu ve hepsi üzerine şahit olduğuna inanır. Kur'an-ı Kerim’in Allah kelamı olduğu, O’nun tarafından gönderildiği ve O’nun tarafından muhafaza edileceği, kul sözlerinden hiç birinin ona benzemediği ve onun bir ayetinin bile benzerinin getirilemeyeceği gibi hakikatleri can-ü gönülden kabul eder. Yine Kur'an-ı Kerim’i okumak, anlamak ve hükümleriyle amel etmek, onu Müslüman nesillere öğretmek, muhafazası hususunda onlara mesûliyetlerini hissettirmek, ona dil uzatanlara karşı müdafaa etmek gibi hususlarda, azami derecede gayret gösterir. Kur'ân ilimlerinin her birini öğrenmek, neşretmek, muhkemini, müteşabihini, nâsih ve mensûhunu, umum ve hususunu bilip öğretmek için çaba sarf eder. Bütün bunlar Dinin Kur'an-ı Kerim için nasihat oluşu ile alakalıdır.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.