İSLAM'DA AZİMET ve RUHSAT'IN YERİ
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
06.11.2014 - 23:45, Güncelleme:
30.10.2020 - 19:15 3233+ kez okundu.
İSLAM'DA AZİMET ve RUHSAT'IN YERİ
Yüce dinimizin emrettiği ve bizimde yapmakla mükellef olduğumuz vazifeleri ifa ederken, bunları gücümüzün yettiği, vaktimizin-nakdimizin müsait olduğu nispette ve herhangi bir mani’a zuhur etmediği müddetçe en mükemmel bir şekilde, usul ve kaidesine mütenasip olarak ifaya çalışmamız icap eder. Normal şartlar altında ruh ve fizik yapısı itibariyle sağlam olan Müslümana ilk etapta meşru kılınan şeye azimet adı verilmektedir. Ancak, bir hakikattir ki; Rabbimizin bize en büyük nimet olarak bahşettiği İslam, hiçbir zaman için tahammül edemeyeceği, takat getiremeyeceği, altından kalkamayacağı bir yükü -yine Rabbimizin bir lütfu olarak- mensuplarına yüklemez. Zira bir Müslüman üzerine düşen dini vecibelerini yerine getirme hususunda her zaman aynı güç ve kudrete muhtelif sebeplerle sahip olamayabilir. Bu sebepledir ki kişi, herhangi bir meşru’ mazereti mevzu-u bahs olduğu zaman, rahmet dini olan Yüce İslam’ın getirdiği kolaylıklardan faydalanmak ister ve mazeretinin derecesine göre de faydalanır. İşte faydalanılan bu kolaylığa da ruhsat denir. Diğer bir ifadeyle; insanların özrüne bağlı olarak beşeriyete tanınan bir kolaylık olmak üzere, azimetin derece itibariyle aşağısında bulunan dini hükme ruhsat adı verilmektedir.
Ruhsat bir takım nevilere ayrılmaktadır. Şöyle ki; Dinimizin müsaade etmediği bir hususta o işi yapması için tehdit edilen bir kimseye tanınan müsaade, misafire tanınan kolaylıklar ve mühim bir işte çaresiz kalana verilen müsaadeler gibi. Unutulmamalıdır ki, bahsi geçen ruhsatlardan önce, evvela bir özrün bulunması icab etmekte ve bu özür, ruhsatın mesnedini teşkil etmektedir. Bu özürlerden biri olmadan dini hükümlerde kafamıza göre hafifletme yoluna gitmek, dini hükümleri tahrif etmek olur.
Aziz okuyucularım
Dini hükümlerdeki ruhsatın sebeplerini şöyle sıralayabiliriz:
1.YOLCULUK: 90 km. veya daha uzak bir mesafeye yolculuk yapan bir Müslüman, dinimizin tanıdığı ruhsat hükümlerinden faydalanarak, ayağında bulunan mestler üzerine 24 saat yerine 72 saat mesh edebilir. Dilerse ramazan orucunu bayramdan sonraya te’hir edip sonra gününe gün tutabilir. Şayet seferde olduğu halde orucuna devam ederse azimetle amel etmiş olur ve daha makbuldür. Zengin bir kimseden kurban kesme mecburiyeti kalkar. Dilerse nafile kurban kesebilir. Yine cuma namazını terk edip yerine öğle namazını kılabilir. Ancak seferde Hanefi mezhebi mensuplarına göre hususi bir durum vardır. O da dört rek’atli farzların iki rek’at kılınmasıdır. Namaz ibadeti bidayette iki rek’at olarak farz kılınıp daha sonra mukim için dört rek’ate çıkarılmış olması hasebiyle ve seferde iki rek’at kılınması bizzat emir olduğu için bu, ruhsatla amel değil azimetle amel sayılmıştır.
2.HASTALIK: Bir Müslüman canına veya herhangi bir uzvuna zarar gelmesinden korkarsa veya hastalığının geç iyileşmesinden endişe ederse, ruhsatla amel ederek, farz namazları oturarak veya yatarak ima ile eda edebilir. Su ile abdest almayıp teyemmüm yapabilir. Ramazan da oruç tutmayıp yerine fidye verebilir.
3.UNUTMA HALİ: Bir Müslüman Allah ile kendisi arasındaki haklarda, unutarak bir hata yapmış ise ahiret hayatındaki mes’uliyeti kalkmış olur.
4.UMUM BELVA HALİ: Pire, sivrisinek ve tahtakurusu gibi haşerelerin elbiseye bulaştırdığı kan, umuma arız olan bir hal ve kaçınılması imkansız bir mazeret olarak kabul edilmiştir. Böyle bir elbise şahsın üzerinde iken kılınan namaz sahih görülmüştür. Yollardaki çamurlar da bu kabildendir. Üzerimize sıçrayan çamurda necasetin kendisi bizzat görülmüyorsa, çamurun içinde kaybolmuş bulunan kısım, umum belvaya girmekte ve o üzerimizde iken kılınacak namazın cevazı, şer’i ruhsat içine girmiş olmaktadır. Bununla beraber imkanı olan Müslüman elbisesini değiştirir de Allah’ın huzuruna engüzel ve en temiz elbisesiyle çıkarsa azimetle amel etmiş olur ve evla olanda budur.
Değerli okurlarım
Misaller vererek kısaca izah etmeye çalıştığımız azimet ve ruhsat hususunda şuurlu Müslümana düşen vazife, mümkün mertebe azimetle amel etmenin yollarını aramak, ruhsatla amelden kaçınmak, zaruret miktarı ruhsata tevessül etmektir. Çünkü devamlı ruhsatın yollarını aramak, zamanla kişiyi tembelleştirip hiç yapmaz bir hale getirebilir. Ma’neviyyat büyüklerinden olan İmam-ı Rabbani (ks) Hazretleri Mektubat-ı Kudsiyesinde: “Takva sahipleri imkanları nispetinde ruhsatla amel etmekten içtinap edip, azimetle amel etmeyi tercih ederler.” buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz de Hadis-i Şeriflerinde mealen şöyle buyurmaktadırlar: “Şübhe yokki Allah-ü Teala, ruhsatlarından faydalanarak amel edilmesini sever. Nitekim zatına isyan edilmesinden hoşlanmaz.”
Sitemizdeki haber içerikleri kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde izinsiz yayınlanamaz.
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.