Türkiye’de son yıllarda konuşma zorluğu yaşayan çocuk sayısında artış yaşanıyor

SAĞLIK (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 29.07.2024 - 10:46, Güncelleme: 29.07.2024 - 10:52 5354+ kez okundu.
 

Türkiye’de son yıllarda konuşma zorluğu yaşayan çocuk sayısında artış yaşanıyor

Ülkemizde son yıllarda çocuklarda dil ve konuşma problemleri konusunda farkındalık artmasına rağmen hasta sayısının artması ebeveynleri endişelendiriyor.
Dil ve konuşma problemlerinin genelde genetik yatkınlıkla olduğunu kaydeden uzmanlar, ebeveynlere uyarılarda bulunarak konuşma problemi yaşayan çocukların bir an önce Dil ve Konuşma Terapisti’ne başvurmaları tavsiyesinde bulundu. Konuşma probleminin nörolojik problemlerle görüldüğü gibi bazen çevresel faktörlerle de görülebileceğine dikkat çeken Trabzon Mavi Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Melda Nisan Şahin, “Dil ve konuşma problemleri genelde genetik yatkınlıkla olur. Nörolojik problemlerle görüldüğü gibi bazen çevresel faktörler de sorunlara sebebiyet verebilir. Böyle durumlarda ailelerin gecikmeden dil konuşma terapisine başvurmalarını tavsiye ederiz. Ne kadar erken başlanırsa o kadar iyi. Bazı bozukluklar, belirtiler erkenden olabiliyor. Bu belirtiler görüldüğünde geç kalmadan dil ve konuşma terapistine başvurulmalı” dedi. Ailede varsa hemen harekete geçin Konuşma probleminin genelde genetik yatkınlıkla olduğuna dikkat çeken Şahin, “Ailede konuşma problemleriyle alakalı genetik yatkınlık varsa, örneğin babası, amcası geç konuşmuşsa veya kekemelik öyküsü ya da ailede nörojenik problemler varsa risk grubu taşır ve çocuklarda olma ihtimali yüksek olur. Böyle durumlarda çocuk küçükken gelişimini takip etmek çok önemli” diye konuştu. Son 10 yılda yaygınlaştı Türkiye’de on yıl öncesine kadar iki üniversitede olan Dil ve Konuşma Terapisi bölümünün bugün 24 üniversitede olduğunu kaydeden Şahin, “2013 yılında Anadolu Üniversitesi’nde lisans eğitimime başladım. O dönemde sadece iki üniversitede Dil ve Konuşma Terapisi bölümü vardı şu anda 24 üniversitede Dil ve Konuşma Terapisi bölümü var. Dolayısıyla aradan geçen zaman içerisinde çok yaygınlaştı” şeklinde konuştu. Ailenin sürece katılımı çok önemli Evlatlarının anne babalar için çok kıymetli olduğunu bu yüzden de kaygılı velilerin olduğunu dile getiren Şahin, "Terapistler ile ailelerin işbirliği çok önemli. Velinin bizim için sürece katılımı değerli olduğu için onu rahatlatmak ve bu sürece dahil etmek bizim için önem arz ediyor. Bu bağlamda diğer uzmanlarla da beraber çalışıyoruz" ifadelerini kullandı. Aynı bozukluk olsa da her çocukta farklı seyredebiliyor Her çocukta durum aynı bozuklukta olsa da farklı seyrettiğini belirten Şahin, “Çocuk ailesiyle bize geldiğinde önce değerlendirme seansı yapıyoruz. Sorunu birlikte değerlendiriyoruz, sonrasında da ne yapacağımızı aşama aşama aileyle konuşarak planlıyoruz. Terapi planları bireye özgü oluyor. Her çocukta durum aynı bozukluk olsa da farklı seyredebiliyor. O yüzden çocuğun neye ihtiyacı varsa ona göre bireysel terapi planı yapılıyor. Aileyle işbirliği içerisinde terapi planını uygulamaya başlıyoruz. Çocuklar buraya ilk geldiğinde burasını hastane ortamı zannedip korkabiliyor. O yüzden aileler çocuklarını değerlendirme seansına getirirken önerimiz ‘bir ablaya gidiyoruz, konuşma problemleri olan çocuklara yardım ediyor. Onunla birlikte konuşacağız, birlikte oynayacağız. Ben de yanında olacağım’ diyerek rahatlatmalarını öneririz. Çocukların bilmediği yabancı bir ortam yabancı bir kişi. Dolayısıyla çocukların bize alışması gerekiyor. Daha sonrasında terapi planı içerisinde neye ihtiyacı varsa oyun içerisinde çalışıyoruz” diye konuştu. Bazı konuşma problemlerinde yüzde yüze yakın çözüm söz konusu İleri yaşlarda da çözümün olabileceğini ifade eden Şahin, “Bazı sesletim problemlerinde bunu görebiliyoruz. Hatta yetişkinlerde de bazı sesletim problemleri devam edebiliyor. Dolayısıyla hayatın ilerleyen akışında bu durum bireyi rahatsız etmeye devam ediyorsa uygun bir değerlendirme yaparak planlamasını sağlıyoruz. Sesletim problemlerinde yüzde yüze yakın bir oranda çözüm söz konusu. Otizm ve zihin engeli gibi durumların eşlik ettiği ikincil dil bozukluklarında uzun bir eğitim planı planlıyoruz. Gecikmiş dil konuşmada ise ek bir engel eşlik etmemesi halinde, bozukluk büyük oranda çözülüyor” dedi. Türkiye genelinde gün geçtikçe hasta sayısı artıyor ama farkındalık da çok arttı Hasta sayısıyla birlikte farkındalığın da arttığına dikkat çeken Şahin, “Türkiye genelinde gün geçtikçe hasta sayısı artıyor ancak farkındalık da çok arttı. Öğretmenlerin, velilerin farkındalığı çok arttığı için herhangi bir gelişim probleminde erkenden fark edip Dil ve Konuşma Terapisti’ne ulaşabiliyorlar. O yüzden bu artışla beraber Dil ve Konuşma Terapisti sayısında da bir artış oldu. Şu anda Trabzon dahil Türkiye genelinde dil ve konuşmaya ihtiyacı olan birey sayısında artış söz konusu” diye konuştu.
Ülkemizde son yıllarda çocuklarda dil ve konuşma problemleri konusunda farkındalık artmasına rağmen hasta sayısının artması ebeveynleri endişelendiriyor.

Dil ve konuşma problemlerinin genelde genetik yatkınlıkla olduğunu kaydeden uzmanlar, ebeveynlere uyarılarda bulunarak konuşma problemi yaşayan çocukların bir an önce Dil ve Konuşma Terapisti’ne başvurmaları tavsiyesinde bulundu.

Konuşma probleminin nörolojik problemlerle görüldüğü gibi bazen çevresel faktörlerle de görülebileceğine dikkat çeken Trabzon Mavi Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Melda Nisan Şahin, “Dil ve konuşma problemleri genelde genetik yatkınlıkla olur. Nörolojik problemlerle görüldüğü gibi bazen çevresel faktörler de sorunlara sebebiyet verebilir. Böyle durumlarda ailelerin gecikmeden dil konuşma terapisine başvurmalarını tavsiye ederiz. Ne kadar erken başlanırsa o kadar iyi. Bazı bozukluklar, belirtiler erkenden olabiliyor. Bu belirtiler görüldüğünde geç kalmadan dil ve konuşma terapistine başvurulmalı” dedi.

Ailede varsa hemen harekete geçin

Konuşma probleminin genelde genetik yatkınlıkla olduğuna dikkat çeken Şahin, “Ailede konuşma problemleriyle alakalı genetik yatkınlık varsa, örneğin babası, amcası geç konuşmuşsa veya kekemelik öyküsü ya da ailede nörojenik problemler varsa risk grubu taşır ve çocuklarda olma ihtimali yüksek olur. Böyle durumlarda çocuk küçükken gelişimini takip etmek çok önemli” diye konuştu.

Son 10 yılda yaygınlaştı

Türkiye’de on yıl öncesine kadar iki üniversitede olan Dil ve Konuşma Terapisi bölümünün bugün 24 üniversitede olduğunu kaydeden Şahin, “2013 yılında Anadolu Üniversitesi’nde lisans eğitimime başladım. O dönemde sadece iki üniversitede Dil ve Konuşma Terapisi bölümü vardı şu anda 24 üniversitede Dil ve Konuşma Terapisi bölümü var. Dolayısıyla aradan geçen zaman içerisinde çok yaygınlaştı” şeklinde konuştu.

Ailenin sürece katılımı çok önemli

Evlatlarının anne babalar için çok kıymetli olduğunu bu yüzden de kaygılı velilerin olduğunu dile getiren Şahin, "Terapistler ile ailelerin işbirliği çok önemli. Velinin bizim için sürece katılımı değerli olduğu için onu rahatlatmak ve bu sürece dahil etmek bizim için önem arz ediyor. Bu bağlamda diğer uzmanlarla da beraber çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.

Aynı bozukluk olsa da her çocukta farklı seyredebiliyor

Her çocukta durum aynı bozuklukta olsa da farklı seyrettiğini belirten Şahin, “Çocuk ailesiyle bize geldiğinde önce değerlendirme seansı yapıyoruz. Sorunu birlikte değerlendiriyoruz, sonrasında da ne yapacağımızı aşama aşama aileyle konuşarak planlıyoruz. Terapi planları bireye özgü oluyor. Her çocukta durum aynı bozukluk olsa da farklı seyredebiliyor. O yüzden çocuğun neye ihtiyacı varsa ona göre bireysel terapi planı yapılıyor. Aileyle işbirliği içerisinde terapi planını uygulamaya başlıyoruz. Çocuklar buraya ilk geldiğinde burasını hastane ortamı zannedip korkabiliyor. O yüzden aileler çocuklarını değerlendirme seansına getirirken önerimiz ‘bir ablaya gidiyoruz, konuşma problemleri olan çocuklara yardım ediyor. Onunla birlikte konuşacağız, birlikte oynayacağız. Ben de yanında olacağım’ diyerek rahatlatmalarını öneririz. Çocukların bilmediği yabancı bir ortam yabancı bir kişi. Dolayısıyla çocukların bize alışması gerekiyor. Daha sonrasında terapi planı içerisinde neye ihtiyacı varsa oyun içerisinde çalışıyoruz” diye konuştu.

Bazı konuşma problemlerinde yüzde yüze yakın çözüm söz konusu

İleri yaşlarda da çözümün olabileceğini ifade eden Şahin, “Bazı sesletim problemlerinde bunu görebiliyoruz. Hatta yetişkinlerde de bazı sesletim problemleri devam edebiliyor. Dolayısıyla hayatın ilerleyen akışında bu durum bireyi rahatsız etmeye devam ediyorsa uygun bir değerlendirme yaparak planlamasını sağlıyoruz. Sesletim problemlerinde yüzde yüze yakın bir oranda çözüm söz konusu. Otizm ve zihin engeli gibi durumların eşlik ettiği ikincil dil bozukluklarında uzun bir eğitim planı planlıyoruz. Gecikmiş dil konuşmada ise ek bir engel eşlik etmemesi halinde, bozukluk büyük oranda çözülüyor” dedi.

Türkiye genelinde gün geçtikçe hasta sayısı artıyor ama farkındalık da çok arttı

Hasta sayısıyla birlikte farkındalığın da arttığına dikkat çeken Şahin, “Türkiye genelinde gün geçtikçe hasta sayısı artıyor ancak farkındalık da çok arttı. Öğretmenlerin, velilerin farkındalığı çok arttığı için herhangi bir gelişim probleminde erkenden fark edip Dil ve Konuşma Terapisti’ne ulaşabiliyorlar. O yüzden bu artışla beraber Dil ve Konuşma Terapisti sayısında da bir artış oldu. Şu anda Trabzon dahil Türkiye genelinde dil ve konuşmaya ihtiyacı olan birey sayısında artış söz konusu” diye konuştu.

Trabzon HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.