Zaman gerçekten de göreceli bir kavram. Üzüntülü ve sıkıntılı anlar yıllarca sürüyormuş gibi geçmek bilmezken, mutlu, huzurlu, keyifli olduğunuz anlar da su gibi akıp geçiyor. Başlasın diye iple çektiğimiz Aytaç Görme Engelliler Kampı geçtiğimiz haftalarda gerçekleşti ve zaman öyle akıp geçti ki, güzel bir hayalin gerçekleşmesine tanık olmanın verdiği mutlulukla büyüsü halen devam ediyor. Geride çok güzel izler bırakan bu kampı anlatmaya nereden başlamalı bilemiyorum.
Görme engelli evlatların, sosyal hayatta işlerini kolaylaştıracak, ayakkabı bağlamaktan tutun da, düğme dikmeye, kendi bulaşığını yıkamaya, yatağını toplayıp, çamaşırını katlamaya, gerekli aparatlarla para tanımaya ve bastona ihtiyaç duymadan yürüyebilmeye kadar pek çok beceriyi kazanmalarını sağlayan bu kamp, öğretici ve eğitici olduğu kadar duygusal anlamda da güzel anlar ve anılar bıraktı.
Türkiye’nin dört bir yanından gelen bu evlatlar, yaşadıkları ilin coğrafi ve fiziki imkanları nedeniyle belki de hayatında ilk kez denize, havuza girdi, ata bindi. Engellerin sadece insanların zihinlerinde olduğunu, aslında ne kadar da engelsiz olduklarını bir kez daha fark ettiler ve ettirdiler. Kamp sadece bu evlatlara değil, gören görmeyen, ziyaretçi, eğitmen ve bir nebze de olsa kampın atmosferini yaşamış, havasını solumuş herkese bir şeyler kattı.
Gördüklerimize dayandırılmış her şeyin görsel tasvirlerle anlatıldığı bu dünyaya ve insanlara, bu evlatlar gönül gözüyle görmenin ne demek olduğunu öğrettiler. Acaba kırar mıyım, yanlış bir cümle kurar mıyım diye uzaklaşıp kaçan, ne yapacağını, onlarla nasıl iletişim kuracağını bilemeyen canlara, bizim sizden hiçbir farkımız yok, sen gözlerinle algılıyorsun dünyayı, ben kulaklarım ve ellerimle, mavi dediğini ben göremem belki ama hissedebilirim, aynı gökyüzünün altında hepimiz aynıyız, aynı şeye ağlayıp aynı şakaya gülüyoruz, bizim de gelecek planlarımız, hayallerimiz, umutlarımız var dediler. Öğrenen ve öğretenin keskin çizgilerle birbirinden ayrılmadığı bu kampta, herkes birbirinden pek çok şey öğrendi. Aynı kamp ateşinin sıcağını hissettiler yüzlerinde, aynı şarkılara hep bir ağızdan eşlik ettiler, enstrüman çaldılar ve dans ettiler o ateşin etrafında.
Bulancak İnovasyon Merkez’inde gerçekleştirilen kampta, arkalarında bıraktıkları pek çok güzel iz gibi, bir iz daha bırakmak istediler. İnovasyon Merkezinin girişindeki duvara çizilen , dostlukları, yol arkadaşlıkları gibi güçlü olan, kocaman gövdeli, köklü bir ağacın rengarenk yaprakları oldu her biri. Elleriyle, parmak uçlarıyla dokunarak gören bu canlar, ellerinin renkli hamurlardan kalıplarını çıkarıp, taş fırında pişirerek ağaca yapıştırdılar. Aytaç Görme Engelliler Köyü Kampı ateşi hiç sönmesin, bir çınar ağacı gibi uzun ömürlü ve sağlam olsun, sınırınız gökyüzü olsun can evlatlar, yine gelin.