Zaman zaman içinde, geçmiş çuval içinde. Günlerin kısa ,gecelerin uzun olduğu zamanın birinde, ölümsüzlüğü dileyen bir adam varmış. Tek arzusu sonsuz yaşamak, ölümü hiç tatmamakmış. Yatar kalkar, uyur uyanır, adaklar adar, dualar eder yalnız bunu dilermiş. Sonunda muradına ermiş.
Bir melek girmiş rüyasına, demiş artık ölüm yok sana. Adam sanırsın mutluluktan uçacak, artık ne kaldı ki, dünyada korkacak. Günler kısa, geceler uzun ya, sabahı zor etmiş, uyanır uyanmaz rüyayı müjdelemiş. Eşine anlatmış ilk önce, sonra dostlarına, gördükçe. Hayat dediğin şey çok kısa. Bir ömür yetmezdi ki insana. Yaşayacak günlerim, söyleyecek sözlerim var daha. Yarınlardan korkmazsam gör bakın nasıl yaşarım, ne zorlukları, ne engelleri kolayca aşarım demiş. Eşi, bu işin sonunu hiç iyi görmemiş, ama endişeleriyle bu sevince, gölge de düşürmemiş.
Kafa tutar olmuş adam tüm korkularına, ne de olsa ölüm yokmuş sonunda. Köroğlu’ndan daha cesur olmuş, Deli Dumrul’dan daha deli, nasılsa ölüme üstün gelmiş ,dize getirmiş eceli.
Günler günleri kovalamış kedi köpek misali, haftalar gelip geçmiş davetsiz konuk gibi. Adam düşünür olmuş bugün ne yapsam diye, önünde bitmez bir ömür Yaradan’dan hediye. Daha çok zaman var demiş, yarın başlarım işe, şimdi keyfime bakayım, devam edeyim şu düşe. Aradan aylar geçmiş, adam bir arpa yol gitmemiş. Sonsuz hayatının kıymetini bilmemiş. Hayallerini yaşamakta, engel görmüş eceli, halbuki görememiş en büyük engelini. Sonsuzluğun rehaveti ele almış bedeni, kaybolup gitmiş emeli, unutturmuş hedefi. Amaçsızca geçmiş yıllar fütursuzca, farkına varmış adam ecel kapıyı çalınca. Onun için gelmemiş gelen ama, eşini evladını almış yanına. Adam yapayalnız kalmış, yaşıtım dediği kalmamış. Dayanamaz olmuş adam kayıpların acısına, tahammülü kalmamış bitmez yarınına. Ağrımıyormuş başı, dizi, dökülmüyormuş saçı, dişi, yokmuş ihtiyarlığın hiçbir izi, yine de ağır gelmiş yere düşen gölgesi.
Ölümsüzlük ceza idi kula, değildi ödül. Bitmeliydi vadesi dolan her ömür. Gizemli ölümü, bir son zannetti, dileğiyle sonsuzluğunu bir kafese hapsetti. Artık köhne dünyasının yalnız bekçisiydi. Tüm sevdiklerinin gidişine şahitti. Oysa ne güzeldi düşününce dileği, bilemedi göremedi bu dilekle geleceği. Her gün birbirinin aynıydı, dünya dediğin hoş bir sanrıydı. Uyanmak istedi adam bu rüyadan, gitmek istedi bu anlamsız dünyadan. Ağır olmuştu bu sonsuzluğun diyeti. Ölüm oldu o günden sonra dileği.