Tırcı Dursun`la muavin Temel, kamyonlarına altı metre yüksekliğinde mal yüklemiş giderlerken, birden bir tünel ve önünde bir uyarı işareti görürler: “Azami yükseklik 4,5 metre”.
Muavin Temel, etrafa dikkatlice baktıktan sonra Dursun`a döner:
– Bas gaza usta! Etrafta polis molis yok…
Dışarıda polis görmediğinde sokağa çıkma yasağını çiğneyen kişileri gördükçe hep aklıma bu fıkra geliyor. Kurallar neden var? Bizim için, bizi korumak için. Şu durumda şunu da diyebiliriz. Kurallar demek ki; bizi bizden korumak için var. Ne ironik.
Polis var, kanun var, para cezası var diye mi uyuyoruz biz kurallara? Neden amacını gözardı ediyoruz koyulan kuralların? Yasakları çiğnemek neden bu kadar tatlı geliyor insanoğluna? Hatta ölümü pahasına, sevdiklerinin canı pahasına yapılan bu kafa tutma, bu gereksiz direniş, bu saçma sapan ısrar niye?
Herkesin olması gerektiği gibi davrandığı otokontrolün olduğu bir dünya düşünün. Ne kanunlar, kurallar olurdu ne de cezalar, yaptırımlar. Yaptığımız sorumsuz davranışın ucu yine bize dokunsa da neden ısrar ediyoruz bu kural çiğneme sevdasına? Hadi kendimizi düşünmüyoruz diyelim, çevremize karşı bencillik değil de nedir bu?
Sanırım çocukken öğretiliyor bu bize. Bir şeyi doğru olduğu yada olması gerektiği için yapmak yerine hep bir ödül-ceza sistemiyle yapmaya alıştırılıyoruz. En basiti ödev yapmak. Bu bir sorumluluk olması gerekirken yaparsan şu ödül, yapmazsan şu ceza diye şartlandırılan çocuklar, ödül ya da ceza kaynağından uzak kaldıklarında gereksiz görüyorlar ödev yapmayı. Sonuç; anne baba istediği için ödev yapan çocuklar ileride polis istediği için kurallara uymak zorunda kalan ve polisi görmediği ilk fırsatta kuralı çiğneyen bireylere dönüşüyor.