Hayatta birbirinin zıttı olan kavramlar arasında nedense hep ince bir çizgi vardır. Bir adım ötesi ve bir adım gerisi arasında nerdeyse büyük uçurumlar olan pek çok tanım bulunmakta. Eleştiri ve hakaret, ciddiyet ve suratsızlık, açık sözlülük ve patavatsızlık, özgüven ve hadsizlik. O kadar dikkatli adım atılmalı ki, o ince çizgiyi geçtiği anda insan tamamen farklı bir yerde bulabiliyor kendini.
Geçmemek için o ince çizgiyi neyi nerde yapmak ve söylemek gerektiğini bilmek gerekir. ‘ Her doğru her yerde söylenmez’ diye boşuna dememiş büyüklerimiz. Alınan ilaç gibi her davranışın da dozu, dozajı doğru ayarlanmalıdır. Misal patavatsızlık ve açık sözlülük. Öyle birbirine zıt ve bir o kadar da birbirine yakın iki ifade ki. Patavatsız insanları kimse sevmezken , herkes dostunun , arkadaşının açık sözlü olmasını ister. Oysa her ikisi de doğruyu söyler. Tek fark, patavatsızın doğru bildiğini yanlış zaman, yanlış mekan ya da yanlış bir üslupla söylemesidir. Aynı şey eleştiri için de geçerlidir. Maalesef genel anlamda eleştiri yapmayı bilemiyoruz. Ya da eleştiri deyince akla sadece olumsuz eleştirileri getiriyoruz. Halbuki olumlu eleştiri de bir eleştiri şeklidir. Olumsuz bir eleştiri yapmak istiyorsak da bunu saygı ve empati süzgeçlerinden geçirip yapmak gerekir, aksi halde eleştirimiz hakarete dönüşebilir.
Birbirine karıştırılan bir diğer kavram çifti de özgüven ve hadsizlik. Bunun için özgüven ve ukalalık, özgüven ve saygısızlık da denilebilir. Özellikle çağımızda herkes özgüvenli çocuklar yetiştirmeye çalışıyor. Tıpkı bir hamurun ununu fazla katarsan katı, suyunu fazla katarsan cıvık olacağı gibi eğitimci rolünde olan ebeveyn ve öğretmenlerin, çocuk eğitimindeki bu ince çizgi konusunda da çok dikkatli olmaları gerekir. Yoksa gelecek , özgüvenli sandığımız oysa o ince çizgiyi çoktan aşmış saygısız ve hadsiz bireylerle dolup taşar.
İnce çizgileri aşmamanın sırrı dengede. Doğru sözü zamanında ve yerinde en güzel üslupla söyleyecek kadar açık sözlü olup asla patavatsız olmayan, eleştiri yaparken hakaret etmeden saygı çerçevesinde kalabilen, ukalalık, şımarıklık, hadsizlik ve saygısızlık sınırlarına geçmeden özgüvenli şekilde kendisini ve düşüncelerini anlatıp savunabilen aydın nesiller yetiştirmek için bu ince çizginin doğru tarafında kalabilmek ve dengeli olmak şart.