Yeniden doğuştur sonbahar. Doğa ve tüm evren yeniler kendini yeni bir bahara kadar. Bakmayın adının son olduğuna. Her son yeni bir başlangıç değil midir aslında? Hep bir hüzün düşse de yüreklere bu sonlarda, biliriz ki başka bir surette başka bir formda yeniden döner geri, biten,tükenen ,giden ne varsa… Bir çiçekse solup toprağa düşen, tohumundan yaprağından yeniden doğar. Bir kaya ise parçalanıp, dağılan, bir küçük taş olur, kum olur, toprağa dönüşür bir yerlerde. Ama yok olmaz. Evrende hiçbir şey yok olmaz. Dönüşür. Ve bir şekilde hissettirir varlığını.
Ve sonbahar yine. Ve yine aylardan Kasım. Bir hüzün ayı evet. Bir yoksunluk, bir yetimlik hissi bırakır yüreklerde.Görmeden, duymadan ve tanımadan da sevileceğini, sayılacağını ve hatta acı bile çekilebileceğini, kederlenilebileceğini kanıtlayan ay. Baharların yenilenen döngüsünde, sonsuzluğa dair, unutulmamaya unutmamaya dair ve hep saygıyla anmaya, yürekte yaşatabilmeye dair zaman. Gidişiyle, yerini kara kışa bırakan bir sonbahar misali, gidişiyle yüreklere kara kışı getiren ve baharda bile üşüten o saygıdeğer insan, Atam. Her 10 Kasım’da olduğu gibi bu 10 Kasım’da da seni saygı, sevgi, ve özlemle anıyoruz. En karanlık günlerde bir güneş gibi doğan, ısıtan, aydınlatan ve ebediyete göç eden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, bir sonbahar gününde dökülen bir yaprak , solan bir çiçek gibi toprağa düşse de, biliyor ve hissediyoruz ki; o her Türk gencinin ve her vatanseverin yüreğinde yeniden ve yeniden her baharda filizlenecek bir fidan gibi sonsuzluğunu sürdürecektir. Çünkü biliriz ki ölen bedenlerdir, sevgi, saygı, düşünce ve fikirler ölmez. Bir Hindiba çiçeği gibi katılır rüzgarın önüne ve yayılır dört bir cihana.
‘Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır’ diyen Ata’mın emaneti bu güzel vatan onun unutulmaz öğretileri, eşsiz anısı ve sonsuz ruhuyla yetişen aydın bireylerin elleri, başları ve yürekleri üzerinde ebediyete kadar varlığını sürdürecektir.