Geçtiğimiz Cumartesi günü 12 Mart İstiklal Marşının Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy Anma Günü’ydü. Milli şairimiz bize bundan 101 yıl önce, milli kutsal emanetlerimizden biri olan İstiklal Marşı’mızı hediye etti.
Bugünkü yazımda büyük şair Mehmet Akif Ersoy’un şair kimliğinden, Türkçe haricinde de 3 dil bilen güçlü entellektüel birikimlerinden ziyade, onu özel kılan diğer insani değerlerinden bahsetmek istiyorum. Kendisinin değil, çevresindeki dostlarının, onu tanıma şerefine nail olmuş insanların anlattıkları anekdotlardan yola çıkarak söyleyebilirim ki, isminin halen günümüzde ölümsüz olması ve ‘Milli Şairimiz’ ünvanını alması asla tesadüf değil.
Günümüz dünyasında yapılan her işin, verilen her emeğin ardında maddi ve somut bir getiri beklenirken, cebinde yol parası bile olmayan bir şairin, onca ihtiyaç duymasına rağmen, Milli Marşın yazarına verilecek olan 500 liranın kuruşuna dokunmadan şiirini yazıp hediye etmesidir, Mehmet Akif’i, Mehmet Akif yapan. Üstelik evinde bakması gereken 5 evladı varken, vefat eden arkadaşının 3 yetimine de evini açmış ve o paraya herkesten çok ihtiyacı olduğu bir dönemde, reddetmiş olmasıdır onu özel kılan. O gün o her kuruşuna kadar hakkı olan ödülü Kurtuluş Savaşı’nda yetim kalan şehit çocuklarına bağışlamak yerine kendine alsaydı, kim ayıplardı Mehmet Akif’i? Hiç kimse… Ancak o insanların ne düşüneceğinden ziyade, kendi doğrularıyla hareket etti. Eminim ona da olmuştur yanına gelip, bugün kulağa fısıldayan insanlar gibi ‘Neden ihtiyacın varken kabul etmedin? Hakkındı o para almalıydın, o ödül senindi’ diyenler. Çalışan, emek veren herkes tabi ki ödüllendirilmeli ancak ödülü alanın o ödülle ne yapacağına karışılmamalı, müdahale edilmemeli ve kişisel tercihi eleştirilmemeli. Çünkü yapılan işi bir ödül gayesi ile yapmamak o işi her zaman için daha değerli kılıyor. Fani amaçlar için yapılan her iş fani olmaya, yitip gitmeye ve unutulmaya mahkum maalesef. Tüm fani şeyler gibi…
İstiklal Marşı işte tam da bu yüzden çok çok daha kıymetli. Taşıdığı derin anlam, duygusu, coşkusu ve verdiği milli cesaret kadar onu kaleme alan ellerin sahibinin, şairinin ruhunu da taşıyor olmasından. Bu yüzden değer biçilemez, bu yüzden günümüze kadar hiç değerini yitirmemiş kutsal bir emanet. O yüzden sadece 12 Mart günüyle sınırlı kalmadan, bu güzel hediyeyi bizlere karşılıksız emanet eden Mehmet Akif Ersoy’u sadece 12 Martlarda değil, İstiklal Marşını her okuduğumda saygı ve rahmetle anıyorum.