Ayşen ENGİN
Köşe Yazarı
Ayşen ENGİN
 

TAHAMMÜL

               Tren garındaki bekleme banklarında oturan adam, sabırsızlıkla saatine bakıyordu. Ne kendisi, ne de beklediği tren geç kalmıştı, ama o gün çok önemli bir toplantısı vardı ve bu yüzden gergindi. Treni beklerken zamanın olduğundan daha yavaş geçtiğini düşünüyordu. Ah bir de şu çocuklar… İki küçük çocuk, tam önünde koşturup duruyor, anlamsız sesler çıkararak bağırıyor, kahkahalar atıp tahammül edilemez bir gürültü yapıyorlardı. Seslerini duymamak için, yanında getirdiği gazeteyi açıp okumaya çalıştı, ancak mümkün değildi. Gürültüden dolayı odaklanamıyordu.                 Adamın gözleri, oturduğu bankın diğer ucunda oturan ve çocukları izleyen kadına ilişti. ‘Anneleri olsa gerek’ diye düşündü. Ne kadar da sakindi. Kadın, şefkatli gözlerle çocukların oyununu izliyordu. Adam, kadının bu sakin halini görünce daha da öfkelendi.                 Çocuklar birbirlerini çekiştiriyor, biri bağırarak diğerine vurup kaçıyor, adam ve kadının oturduğu bankın etrafında çığlıklar atarak koşturup, oynuyorlardı. Zaten stresli olan bekleyişinden gerilen adam, bu gürültüye daha fazla tahammül edemedi. Hışımla kadına doğru dönerek, ‘Af edersiniz, anneleri misiniz?’ diye sordu. Tek istediği, kadının otoritesini kullanarak bu iki haylaz velede susmalarını söylemesiydi. Kadın sakin ve nemli gözlerle adama doğru baktı. ‘Hayır, ben teyzeleriyim’ dedi. Kadının ağlamaklı halini gören adam, elindeki gazeteyi katlayıp usulca yanına yaklaştı. Öncekine nazaran daha yumuşak bir sesle ‘İyi misiniz hanımefendi, neyiniz var? ‘diye sordu. Kadın, çocukların yanlarından biraz uzaklaşmış olduğunu fark ederek anlatmaya başladı. Çocukların teyzesi olduğunu, yeğenlerinin anne ve babasını dün trafik kazasında kaybettiklerini, onları yanlarında kalmaları için kendi evine götürdüğünü ve henüz kendilerine anne ve babalarını kaybettiklerini söyleyemediğini anlattı. Böyle bir şey duymayı hiç beklemeyen adam, ne diyeceğini bilemedi. Dönüp, az ileride neşeyle oynayan çocuklara baktı. Gürültü yapan iki haylaz velede karşı az önce içinde biriken öfke, yerini sonsuz bir şefkat ve anlayışa bırakmıştı.                 Tahammül. Bu öyküyü ilk duyduğumda, ‘tahammül’ kelimesini bundan daha iyi anlatan bir öykü olamaz diye düşünmüştüm. Çocuklar aynı çocuk, gürültü aynı gürültüydü; ancak değişen şartlar ve duygular, aynı olayı tahammül edilebilir hale getirmişti.                 Hayatta karşılaştığımız sıkıntılara karşı sadece farklı bakış açısıyla yaklaşmak, her şeyi ne kadar da değiştirebiliyor. Psikolojide tavsiye edilen bir yöntem vardır, belki bilirsiniz. Çok öfkelendiğiniz kişiyi, küçük bir bebek olarak düşünün, sinirinizin geçtiğini göreceksiniz derler. Sizi çok sinirlendiren kişilerin, bir zamanlar bir bebek olduğunu hayal etmek gerçekten işe yarıyor, her ne kadar, bazı insanları küçük bir bebek oldukları halleriyle hayal etmek zor olsa da.                 Tahammül maalesef kaybetmeye başladığımız bir duygu. Hiç kimsenin, hiçbir şeye, hiç kimseye tahammülü kalmamış. Hayatın hızlı akışına kapılmış sabırsız insanlar topluluğunun, biraz empati ve anlayışla, daha ‘tahammül’ eden bir topluma dönüşmesi dileğiyle.
Ekleme Tarihi: 14 Aralık 2020 - Pazartesi
Ayşen ENGİN

TAHAMMÜL

               Tren garındaki bekleme banklarında oturan adam, sabırsızlıkla saatine bakıyordu. Ne kendisi, ne de beklediği tren geç kalmıştı, ama o gün çok önemli bir toplantısı vardı ve bu yüzden gergindi. Treni beklerken zamanın olduğundan daha yavaş geçtiğini düşünüyordu. Ah bir de şu çocuklar… İki küçük çocuk, tam önünde koşturup duruyor, anlamsız sesler çıkararak bağırıyor, kahkahalar atıp tahammül edilemez bir gürültü yapıyorlardı. Seslerini duymamak için, yanında getirdiği gazeteyi açıp okumaya çalıştı, ancak mümkün değildi. Gürültüden dolayı odaklanamıyordu.

                Adamın gözleri, oturduğu bankın diğer ucunda oturan ve çocukları izleyen kadına ilişti. ‘Anneleri olsa gerek’ diye düşündü. Ne kadar da sakindi. Kadın, şefkatli gözlerle çocukların oyununu izliyordu. Adam, kadının bu sakin halini görünce daha da öfkelendi.

                Çocuklar birbirlerini çekiştiriyor, biri bağırarak diğerine vurup kaçıyor, adam ve kadının oturduğu bankın etrafında çığlıklar atarak koşturup, oynuyorlardı. Zaten stresli olan bekleyişinden gerilen adam, bu gürültüye daha fazla tahammül edemedi. Hışımla kadına doğru dönerek, ‘Af edersiniz, anneleri misiniz?’ diye sordu. Tek istediği, kadının otoritesini kullanarak bu iki haylaz velede susmalarını söylemesiydi. Kadın sakin ve nemli gözlerle adama doğru baktı. ‘Hayır, ben teyzeleriyim’ dedi. Kadının ağlamaklı halini gören adam, elindeki gazeteyi katlayıp usulca yanına yaklaştı. Öncekine nazaran daha yumuşak bir sesle ‘İyi misiniz hanımefendi, neyiniz var? ‘diye sordu. Kadın, çocukların yanlarından biraz uzaklaşmış olduğunu fark ederek anlatmaya başladı. Çocukların teyzesi olduğunu, yeğenlerinin anne ve babasını dün trafik kazasında kaybettiklerini, onları yanlarında kalmaları için kendi evine götürdüğünü ve henüz kendilerine anne ve babalarını kaybettiklerini söyleyemediğini anlattı. Böyle bir şey duymayı hiç beklemeyen adam, ne diyeceğini bilemedi. Dönüp, az ileride neşeyle oynayan çocuklara baktı. Gürültü yapan iki haylaz velede karşı az önce içinde biriken öfke, yerini sonsuz bir şefkat ve anlayışa bırakmıştı.

                Tahammül. Bu öyküyü ilk duyduğumda, ‘tahammül’ kelimesini bundan daha iyi anlatan bir öykü olamaz diye düşünmüştüm. Çocuklar aynı çocuk, gürültü aynı gürültüydü; ancak değişen şartlar ve duygular, aynı olayı tahammül edilebilir hale getirmişti.

                Hayatta karşılaştığımız sıkıntılara karşı sadece farklı bakış açısıyla yaklaşmak, her şeyi ne kadar da değiştirebiliyor. Psikolojide tavsiye edilen bir yöntem vardır, belki bilirsiniz. Çok öfkelendiğiniz kişiyi, küçük bir bebek olarak düşünün, sinirinizin geçtiğini göreceksiniz derler. Sizi çok sinirlendiren kişilerin, bir zamanlar bir bebek olduğunu hayal etmek gerçekten işe yarıyor, her ne kadar, bazı insanları küçük bir bebek oldukları halleriyle hayal etmek zor olsa da.

                Tahammül maalesef kaybetmeye başladığımız bir duygu. Hiç kimsenin, hiçbir şeye, hiç kimseye tahammülü kalmamış. Hayatın hızlı akışına kapılmış sabırsız insanlar topluluğunun, biraz empati ve anlayışla, daha ‘tahammül’ eden bir topluma dönüşmesi dileğiyle.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.