Nereden başlasam, nasıl anlatsam ?...Söylenecek o kadar çok şey var ki,nasıl anlatırsam anlatayım hep bir şeyler eksik kalacak; bu yazıya ,bu köşeye sığmayacak gibi geliyor ama bir yerden de başlamak gerek.
Geçen eğitim-öğretim yılında yaptığım bir e-twinning projesinde tanıştığım can hocam Hayriye hocamın daveti ile tanıştım Tebeşir Tiyatrosuyla. Türkiye’nin her köşesinde görev yapan öğretmen ve kardeş vatan Azerbaycan’dan katılan bir öğretmenimizden (Könül hocamızdan) oluşan ve bir radyo tiyatrosu çalışması yapmak amacıyla bir araya gelmiş bir gruptu. Bir arkadaşa bakıp çıkacaktım derler ya, o misal katılmıştım başlarda. Sadece izleyici, takipçi olmak niyetindeydim ama bu güzelliğe izleyici kalabilmek ne mümkün. Sarıp sarmalıyor, alıp götürüyordu bu ekip insanı. Öyle ki; ‘ekip, grup’ gibi kelimeler bu güzel topluluğu tasvir etmekte zamanla yetersiz kaldı ve kocaman bir aile olduk. Tiyatro sanatçısı ve sanat sevdalısı can hocalarımız Göktan Güçlü, Gönül Güçlü, Tevfik Gürman ve Meltem Öztürk’ün rehberliğinde yaz demeden, tatil demeden, geçti, erkendi, gündüzdü geceydi demeden tamamen yürek dökerek gayret ve istekle çok güzel çalışmalar yaptık. Hocalarımızdan çok şey öğrendik, birbirimizden çok şey öğrendik ve tüm bunları güle eğlene yaptık. Hem de pandeminin en doruk noktasında, uzaktan eğitim mi olur diyenlere cevap, uzaktan çevrimiçi toplantılarla. Ve bu güzel yürek paylaşımları öyle bir noktaya geldi ki, çay, kahve keyfimizi, okuduğumuz kitabı, sevdiğimiz şiiri, bizi üzen yada sevindiren bir olayı, gülümseten bir anıyı, saksımızdaki çiçeği, Pazar günü yaptığımız pişimizi, menemenimizi, gözümüzün gördüğü denizi ,manzarayı, radyoda duyduğumuz şarkıyı hayata dair insana dair ne varsa paylaşır olduk. Her birimiz ayrı bir renktik, birleştik gökkuşağı olduk. Her Cuma akşamı bizler için en kıymetli zamanlarından, uykusundan, yeri gelip öğününden fedakarlık eden can hocamız Göktan Güçlü’nün damlaradyoda çaldığı şarkılarla kah çocukluğumuza döndük, kah güldük, kah ağladık. Kısacası az zamanda çok şey paylaştık , hem de birbirimizle gerçek anlamda hiç yüz yüze gelmeden. Yargılamadan, sorgulamadan, bir çocuk yüreğiyle…
Kalabalık insan grupları hep korkutur beni çünkü huzursuzluk sevmem ve her kalabalığın içinde eninde sonunda doğru ifade edilememiş bir fikir ayrılığı, bir ters düşüş ve bir enerji tutmazlığı olur, bilirim. İnsanız sonuçta. Ama 41 öğrenci olmuş öğretmeni ve can hocalarıyla Tebeşir Tiyatrosu öyle egosuz, öyle sıcak ve samimi ki, 41 buçuk kere maaşallah demek gerekiyor. Aynı frekansta olmak ve bunca gönül paydaşlığı artık nasıl bir sinerji oluşturduysa, konuşmadan bile birbirimizi anlar, sonra söyleneceği bile önceden tahmin eder olduk.
Peki, içinde bulunduğum için çok mutlu olduğum bu güzel grup ne yapıyor, ne yapacak? Yakın zamanda damlaradyoda bir radyo tiyatrosu canlandıracak. Üstelik daha önce hiç ses bulmamış, oynanmamış eşsiz bir metinle. Nerden mi biliyorum eşsiz olduğunu? Çünkü metni Göktan hocamız 41 öğretmenin yaşanmış anıları ve whatsapp sohbetlerindeki paylaşımlarından da esinlenerek, güçlü sanatsal yetisiyle kendisi kaleme aldı. Bu yüzden ayrıca özel ve kıymetli. Tamamen gerçek ve hayattan. Tamamen katıksız, yüzde yüz organik. Öğrencisine anne baba olmuş öğretmenlere, yaşadığı büyük zorlukları öğretmenlerinin sevgi ve desteğiyle aşan kuzulara dair. Bize dair. Bu yüzden adı ‘ANNEM GİBİ’.
Oyunla ilgili de söyleyecek çok söz var ama başlangıçta da dediğim gibi buna ne bu köşe ne de bu metin yetmez. İyisi mi bundan, oyunu sizlere sunduktan sonra bahsedelim. Bu sebeple siz sevgili okuyucularımı yakın zamanda duyuracağım tarih ve saatte www.damlaradyo.com adresine bekliyorum. Davetlimizsiniz.