Çok düşünen insanların lanetidir uykusuzluk. Gecenin bir yarısı sebepsiz yere takılıp kalır bir düşünce beyninizde. Beyniniz o düşünceyi sakız çiğner gibi evirip çevirirken, saatler hızla akıp geçer. Duvarlar üstüne üstüne gelir insanın. Herkesin uyuduğu saatlerde sizin onlara eşlik edemiyor olmanız, bütünün arızalı parçasıymışsınız hissini verir. Bu da ayrı bir huzursuzluk hali yaratır.
Hiç durmadan çalışan organın kalp olduğu düşünülür hep. Oysa ki, kalp, her hapşırık sırasında iki saniye kadar durup dinlenebilmektedir. Asıl hiç duru durağı olmayan organ beyindir. Bir an hiçbir şey düşünmemeye çalışsanıza. Gece uyurken bile farklı frekanslarda çalışmaya devam eder beyniniz. Kimi zaman günün değerlendirmesini yapar, plan yapar, kurgu yapar ve hiç durmaz. Kitap okurken bile düşünürsünüz, uyurken, film izlerken, birinin konuşmasını dinlerken, bulaşık yıkarken, ibadet ederken hatta hiç bir şey düşünmemeye çalışırken. Durdurulamaz bir eylemdir bu. Ve öyle hızlı öyle kontrol edilemez şekilde olur ki.
Sayısız düşünce saniyeler içinde akıp geçer zihnimizden. Falanca bana gün içinde şunu dediydi, keşke şöyle cevap verseydim gibi söyleyemediklerimiz ya da tam tersine söylediklerimizin pişmanlıkları tam da gece karanlığını örttüğünde, ortalık sessizleştiğinde yükselir. İşte bu trafik, gece gerçekleştiğinde uykusuzluk sorunu ortaya çıkar.
Uyku bir meditasyon halidir. Düşüncelerin hepsi beyninizden akıp geçerken, geçip gitmelerine izin verme, hiçbirine tutunmama halidir. Bunu bazen başaramayız. Hızla geçen düşünceler expressinin son vagonuna ister istemez tutunuveririz ve artık olan olmuştur. Tavandaki girinti çıkıntılar ilgimizi çekmeye başlar, tüm dünya uyurken.