Efe Cem USTAHÜSEYİN
Köşe Yazarı
Efe Cem USTAHÜSEYİN
 

ÇOCUK

Her ailede bazı sorunlar vardır. Kimisinde tembel bir çocuk Kimisinde ise ekonomik sorunlar vardır. Bizim ailenin sorunları ise biraz daha farklı: annem dört ay önce kanser oldu, babam anneme "Bunu birlikte atlatacağız." dese de bizi terk etti. Ama merak etme ben bir haftadır her gün sanayici Mehmet ustanın yanında çalışıyorum; kısa bir süre sonra eminim ki annemin tedavi parasını karşılayacağım ama o zamana kadar sakın anneme okula gitmediğimi söyleme olur mu? Dedi çocuk yanında ki sokak köpeğine. Ustası öğlen yemeğine çıkmasını, karnını doyurup geri gelmesini söylemişti; biraz da para vermişti tabi ki. Çocuk her zaman ki gibi parayı cebine atacak ve aç bir şekilde ustasının yanına gidecekti ama ansızın yanına gelen bu sokak köpeği fikrini değiştirmişti. "Ben birkaç saat aç kalacağım ama o köpek kim bilir kaç gündür aç?" diye düşündü. Oturduğu banktan hızlıca kalkıp, oturduğu yeri temizledi. Sabahları evden çıkmadan en eski kıyafetlerini çantasına atıyor dükkânda giyiyordu. Bir müddet sonra ise bazı kıyafetlerini dükkânda bırakmaya başlamıştı. Şuan giydiğini de çok kötü saymıyordu. Eski kahverengi bir kazak ve yırtık bir kot pantolon giymişti, tabi kıyafetlerin üzerine bolca motor yağı bulaşmıştı. Çocuk yakınlarda ki bir bakkala girip "Amca ekmek kaç TL?" diye sordu. Bakkalcı Teni güneşten yanmış, göbekli, kel biraz kısa birisiydi, üzerinde ki mavi eşofman takımıyla biraz komik görünüyordu. Bakkalcı çocuğu baştan aşağı süzdü. "Senin bu halin ne çocuğum?" Çocuk buruk bir tebessüm ile bakkalcının gözlerinin içine baktı. "Çalışıyorum ben amca." Bakkalcı derin bir iç çekti ardından yerinden kalkıp bir poşetin içine üç ekmek koyup çocuğun yanına geldi. "Amcacığım yanlış duydunuz herhalde ben üç değil bir ekmek istemiştim."  "Benim sana hediyem olsun çocuk, hadi hayırlı işler." dedi çocuğun siyah saçlarını okşayarak. Çocuk tebessüm ederek "Teşekkür ederim amca." dedi ardından bakkaldan çıktı. Sokak köpeği bıraktığı yerde onu bekliyordu, hızlıca köpeğin yanına vardı. "Umarım ekmek seviyorsundur."  Ekmeklerden birini pistten çıkardı ardından küçük parçalara ayırıp köpeğin önüne koydu. Çocuk köpeğin başını okşadıktan sonda uzaklaşmaya başladı, birden durup köpeğe döndü. Ekmek parçalarını büyük bir iştahla yiyordu köpek, bu çocuğu çok mutlu etmişti. Çocuk köpeği izlerken bir adam ona çarptı.  Adam siyah takım elbiseli, gözlüklü, çelimsiz yaşlı birisiydi.  "Önüne baksana çocuk! Takımım leke olacaktı senin yüzünden." dedi yaşlı adam öfkeyle. "Özür dilerim efendim ama sizdiniz bana çarpan." adam daha da öfkelendi. "Bak sen dilde pabuç gibiymiş!" Tiksinerek çocuğu baştan aşağı detaylıca inceledi. "Nesin sen ha dilenci mi?" "Dilenci değilim ben çalışıyorum!" diye bağırdı çocuk. "Tabi kesin değilsindir. Bide haklıymış gibi bağırıyor, baksana bir etrafına herkes sana tiksinerek bakıyor; sizin gibiler yüzünden sokakta yürüyemez olduk." Adamın sesinde ki kin sanki cehennem rüzgarıydı, çocuksa bu rüzgârın etkisinde kalmıştı. Etrafına bakındı: öğle yemeğine çıkmış öğrenciler, sokakta yürüyen insanlar cidden hepsi ona bakıyordu. Kimisinin yüzünden acınası bir bakış varken Kimisinin yüzünde adamın dediği gibi iğrenç bir bakış vardı.   Kimseye bir zararı yoktu oysa, dilemiyordu bileğinin hakkıyla elinden geldiği kadar çalışıyor parasını böyle çıkartıyordu. Üstelik bunu kendisi için değil kanser olan annesi için yapıyordu. İnsanları anlayamıyordu, babası gibi yalancı, bu şık ama kendini beğenmiş kişilere yer vardı da kendisi gibi üstü kirli içi temiz insanlara mı yer yoktu bu sokaklarda? Oysa bakkalcı ona ne güzel davranmıştı öyle. Evet bakkalcı da kendisine acımıştı bunu biliyordu ama kalbini kurmamıştı. Çok parası olan insanlar bu yaşlı şık adam gibi hep kendini beğenmiş miydi? Zengin olup kibar, iyi bir insan olunamaz mıydı? Çocuk bunları düşünürken yaşlı adam bir şeyler daha söylemişti ama çocuk düşünceleriyle meşguldü. Yaşlı adam kendisiyle ilgilenilmediğini anlayınca çekip gitti. Giderken cebinden cüzdanını düşürdü, çocuk bunu fark etti ama ne yapması gerektiğini bilmiyordu; sahi ne yapmalıydı, cüzdanı çalmalı mıydı yoksa kendisini dışlayan yaşlı adamamı vermeliydi? Kendisinin paraya daha çok ihtiyacı vardı hem o adam bu parayı kolaylıkla geri kazanabilirdi. Parayı çalmayı düşünürken annesinin ona öğrettikleri geldi aklına: Kötülüğe kötülükle karşılık verilmemeliydi, yapılan iyilik mutlaka iki kat fazlasıyla geri dönerdi. Cüzdanı yerden alıp hemen adamın yanına koştu, adam fazla uzağa gitmemişti. Adamı durdurmak için kolunu tuttu. Adam hemen çocuğa dönüp hemen kolunu çekti. Yüzünde ki o iğrenç ifade ve kin dolu sesiyle "Ne istiyorsun velet? Bende sana verecek para yok." "Para istemiyorum." Çocuk adama cüzdanını uzattı. Adam şaşkın şaşkın çocuğa baktı, yavaşça cüzdanını aldı. "Teşekkür ederim... ve özür dilerim." dedi sessizce. "Önemli değil efendim." dedi çocuk gülümseyerek. Adam yoluna devam etti, çocuksa ustasının yanına gitti. Dükkâna vardığında ustasını bir arabanın altında buldu. Elinde ki ekmek poşetini sandalyenin başına asıp sandalyeye oturdu. Ustası arabanın altından çıkıp çocuğa baktı. "Ekmek almışsın" dedi Mehmet usta. Çocuk yüzünü silen ustasına baktı, siyah sakalıyla motor yağı birbirlerine karışmışlardı.  "Birini eve götüreceğim usta." Ustası derin bir iç çekerek çocuğun yanına oturdu. "Seninle adam akıllı konuşmanın vakti geldi çocuk." "Ne konuda usta?" dedi çocuk gergin bir şekilde. "Senin hakkında evlat...  İlk geldiğinde "paraya ihtiyacım var kendim için değil, bana iş verir misin?" dedin. Sorular sordum yanıtlamadın ama bu sefer yanıtlamazsan burada daha fazla seni çalıştırmam.  Paraya neden ihtiyacın var?" Çocuk zor bir şekilde yutkundu. "Annem kanser oldu babamda bizi geçen ay terk etti... eğer çalışmazsam tedavi parasını toplayamam o zamanda..." çocuğun gözleri dolmuştu ağlamak üzereydi. Mehmet usta çocuğun siyah saçlarını okşadı, ardından kalkıp odasına gitti. Çocuk karamsarlığa kapılmıştı, "ya annemi kurtaramazsam..." bu düşünce onu mahvediyordu. Yaklaşık on dakika sonra Mehmet usta elinde bir tomar parayla geri geldi. "Bu para tedaviyi karşılamaz ama yardımcı olacaktır." çocuk hem şaşırmış hem de çok sevinmişti. "Usta... çok teşekkür ederim. " sesinde ki umudu hissetmemek imkansızdı. "Ama borç olarak ha. Gündüzleri okula gideceksin akşamları ve tatilleri benim yanımda çalışacaksın, annen iyileştikten sonra da borcunu ödemek için çalışmaya devam edeceksin." çocuk yerinden kalkıp ustasına sıkıca sarıldı. Mutluluktan ağlıyordu. Mehmet usta gülümseyerek "iki ekmeği de evine götür, annene de söyle işte çalışacağını." çocuk parayı ve ekmekleri alarak koşarak evin yolunu tuttu. Çok mutluydu sonunda hem yüklü miktarda parası vardı hem de okuluna geri dönecekti, öğretmenlerini, arkadaşlarını çok özlemişti. Kafasına koymuştu, önce annesini kurtaracak ardından kendisini daha sonrasında ise kendi gibi olanlara yardım edecekti. Ne kadar zengin olursa olsun kendini beğenmeyecekti, kimseye ön yargı ile yaklaşmayacaktı. Çocuk bunları düşünürken dikkatsizce asfaltta koştuğunu unutmuştu. Birden bir korna sesi duydu kafasını sesin geldiği yöne çevirdi, korkudan gözlerini kapattı, bir daha açamadı... Belki babası dürüst bir insan olsaydı çocuk hala hayatta olacaktı, belki insanlar biraz bu çocuk gibi her adımında iyiliği düşünseler her şey farklı olacaktı. Çocuk bu hayata iyilik yaymak kendisi gibilere yardım etmek istiyordu lakin hayatın planları her zamanki gibi acımasızdı... Yaşlı şık adamın da dediği gibi "O bu dünyaya fazlaydı." Kötülerin hüküm sürdüğü bu dünyaya fazladır.
Ekleme Tarihi: 26 Eylül 2023 - Salı
Efe Cem USTAHÜSEYİN

ÇOCUK

Her ailede bazı sorunlar vardır. Kimisinde tembel bir çocuk Kimisinde ise ekonomik sorunlar vardır. Bizim ailenin sorunları ise biraz daha farklı: annem dört ay önce kanser oldu, babam anneme "Bunu birlikte atlatacağız." dese de bizi terk etti.

Ama merak etme ben bir haftadır her gün sanayici Mehmet ustanın yanında çalışıyorum; kısa bir süre sonra eminim ki annemin tedavi parasını karşılayacağım ama o zamana kadar sakın anneme okula gitmediğimi söyleme olur mu? Dedi çocuk yanında ki sokak köpeğine.

Ustası öğlen yemeğine çıkmasını, karnını doyurup geri gelmesini söylemişti; biraz da para vermişti tabi ki. Çocuk her zaman ki gibi parayı cebine atacak ve aç bir şekilde ustasının yanına gidecekti ama ansızın yanına gelen bu sokak köpeği fikrini değiştirmişti. "Ben birkaç saat aç kalacağım ama o köpek kim bilir kaç gündür aç?" diye düşündü.

Oturduğu banktan hızlıca kalkıp, oturduğu yeri temizledi. Sabahları evden çıkmadan en eski kıyafetlerini çantasına atıyor dükkânda giyiyordu. Bir müddet sonra ise bazı kıyafetlerini dükkânda bırakmaya başlamıştı. Şuan giydiğini de çok kötü saymıyordu. Eski kahverengi bir kazak ve yırtık bir kot pantolon giymişti, tabi kıyafetlerin üzerine bolca motor yağı bulaşmıştı.

Çocuk yakınlarda ki bir bakkala girip "Amca ekmek kaç TL?" diye sordu. Bakkalcı

Teni güneşten yanmış, göbekli, kel biraz kısa birisiydi, üzerinde ki mavi eşofman takımıyla biraz komik görünüyordu. Bakkalcı çocuğu baştan aşağı süzdü. "Senin bu halin ne çocuğum?" Çocuk buruk bir tebessüm ile bakkalcının gözlerinin içine baktı. "Çalışıyorum ben amca." Bakkalcı derin bir iç çekti ardından yerinden kalkıp bir poşetin içine üç ekmek koyup çocuğun yanına geldi. "Amcacığım yanlış duydunuz herhalde ben üç değil bir ekmek istemiştim."  "Benim sana hediyem olsun çocuk, hadi hayırlı işler." dedi çocuğun siyah saçlarını okşayarak. Çocuk tebessüm ederek "Teşekkür ederim amca." dedi ardından bakkaldan çıktı. Sokak köpeği bıraktığı yerde onu bekliyordu, hızlıca köpeğin yanına vardı. "Umarım ekmek seviyorsundur."  Ekmeklerden birini pistten çıkardı ardından küçük parçalara ayırıp köpeğin önüne koydu. Çocuk köpeğin başını okşadıktan sonda uzaklaşmaya başladı, birden durup köpeğe döndü. Ekmek parçalarını büyük bir iştahla yiyordu köpek, bu çocuğu çok mutlu etmişti.

Çocuk köpeği izlerken bir adam ona çarptı. 

Adam siyah takım elbiseli, gözlüklü, çelimsiz yaşlı birisiydi.  "Önüne baksana çocuk! Takımım leke olacaktı senin yüzünden." dedi yaşlı adam öfkeyle. "Özür dilerim efendim ama sizdiniz bana çarpan." adam daha da öfkelendi. "Bak sen dilde pabuç gibiymiş!" Tiksinerek çocuğu baştan aşağı detaylıca inceledi. "Nesin sen ha dilenci mi?" "Dilenci değilim ben çalışıyorum!" diye bağırdı çocuk.

"Tabi kesin değilsindir. Bide haklıymış gibi bağırıyor, baksana bir etrafına herkes sana tiksinerek bakıyor; sizin gibiler yüzünden sokakta yürüyemez olduk."

Adamın sesinde ki kin sanki cehennem rüzgarıydı, çocuksa bu rüzgârın etkisinde kalmıştı. Etrafına bakındı: öğle yemeğine çıkmış öğrenciler, sokakta yürüyen insanlar cidden hepsi ona bakıyordu. Kimisinin yüzünden acınası bir bakış varken Kimisinin yüzünde adamın dediği gibi iğrenç bir bakış vardı.

 

Kimseye bir zararı yoktu oysa, dilemiyordu bileğinin hakkıyla elinden geldiği kadar çalışıyor parasını böyle çıkartıyordu. Üstelik bunu kendisi için değil kanser olan annesi için yapıyordu. İnsanları anlayamıyordu, babası gibi yalancı, bu şık ama kendini beğenmiş kişilere yer vardı da kendisi gibi üstü kirli içi temiz insanlara mı yer yoktu bu sokaklarda? Oysa bakkalcı ona ne güzel davranmıştı öyle. Evet bakkalcı da kendisine acımıştı bunu biliyordu ama kalbini kurmamıştı. Çok parası olan insanlar bu yaşlı şık adam gibi hep kendini beğenmiş miydi? Zengin olup kibar, iyi bir insan olunamaz mıydı?

Çocuk bunları düşünürken yaşlı adam bir şeyler daha söylemişti ama çocuk düşünceleriyle meşguldü. Yaşlı adam kendisiyle ilgilenilmediğini anlayınca çekip gitti. Giderken cebinden cüzdanını düşürdü, çocuk bunu fark etti ama ne yapması gerektiğini bilmiyordu; sahi ne yapmalıydı, cüzdanı çalmalı mıydı yoksa kendisini dışlayan yaşlı adamamı vermeliydi?

Kendisinin paraya daha çok ihtiyacı vardı hem o adam bu parayı kolaylıkla geri kazanabilirdi. Parayı çalmayı düşünürken annesinin ona öğrettikleri geldi aklına: Kötülüğe kötülükle karşılık verilmemeliydi, yapılan iyilik mutlaka iki kat fazlasıyla geri dönerdi. Cüzdanı yerden alıp hemen adamın yanına koştu, adam fazla uzağa gitmemişti. Adamı durdurmak için kolunu tuttu. Adam hemen çocuğa dönüp hemen kolunu çekti. Yüzünde ki o iğrenç ifade ve kin dolu sesiyle "Ne istiyorsun velet? Bende sana verecek para yok." "Para istemiyorum." Çocuk adama cüzdanını uzattı. Adam şaşkın şaşkın çocuğa baktı, yavaşça cüzdanını aldı. "Teşekkür ederim... ve özür dilerim." dedi sessizce. "Önemli değil efendim." dedi çocuk gülümseyerek. Adam yoluna devam etti, çocuksa ustasının yanına gitti.

Dükkâna vardığında ustasını bir arabanın altında buldu. Elinde ki ekmek poşetini sandalyenin başına asıp sandalyeye oturdu. Ustası arabanın altından çıkıp çocuğa baktı. "Ekmek almışsın" dedi Mehmet usta.

Çocuk yüzünü silen ustasına baktı, siyah sakalıyla motor yağı birbirlerine karışmışlardı.

 "Birini eve götüreceğim usta." Ustası derin bir iç çekerek çocuğun yanına oturdu. "Seninle adam akıllı konuşmanın vakti geldi çocuk." "Ne konuda usta?" dedi çocuk gergin bir şekilde. "Senin hakkında evlat...  İlk geldiğinde "paraya ihtiyacım var kendim için değil, bana iş verir misin?" dedin. Sorular sordum yanıtlamadın ama bu sefer yanıtlamazsan burada daha fazla seni çalıştırmam.  Paraya neden ihtiyacın var?" Çocuk zor bir şekilde yutkundu. "Annem kanser oldu babamda bizi geçen ay terk etti... eğer çalışmazsam tedavi parasını toplayamam o zamanda..." çocuğun gözleri dolmuştu ağlamak üzereydi. Mehmet usta çocuğun siyah saçlarını okşadı, ardından kalkıp odasına gitti. Çocuk karamsarlığa kapılmıştı, "ya annemi kurtaramazsam..." bu düşünce onu mahvediyordu. Yaklaşık on dakika sonra Mehmet usta elinde bir tomar parayla geri geldi. "Bu para tedaviyi karşılamaz ama yardımcı olacaktır." çocuk hem şaşırmış hem de çok sevinmişti. "Usta... çok teşekkür ederim. " sesinde ki umudu hissetmemek imkansızdı. "Ama borç olarak ha. Gündüzleri okula gideceksin akşamları ve tatilleri benim yanımda çalışacaksın, annen iyileştikten sonra da borcunu ödemek için çalışmaya devam edeceksin." çocuk yerinden kalkıp ustasına sıkıca sarıldı. Mutluluktan ağlıyordu. Mehmet usta gülümseyerek "iki ekmeği de evine götür, annene de söyle işte çalışacağını." çocuk parayı ve ekmekleri alarak koşarak evin yolunu tuttu.

Çok mutluydu sonunda hem yüklü miktarda parası vardı hem de okuluna geri dönecekti, öğretmenlerini, arkadaşlarını çok özlemişti. Kafasına koymuştu, önce annesini kurtaracak ardından kendisini daha sonrasında ise kendi gibi olanlara yardım edecekti. Ne kadar zengin olursa olsun kendini beğenmeyecekti, kimseye ön yargı ile yaklaşmayacaktı. Çocuk bunları düşünürken dikkatsizce asfaltta koştuğunu unutmuştu. Birden bir korna sesi duydu kafasını sesin geldiği yöne çevirdi, korkudan gözlerini kapattı, bir daha açamadı...

Belki babası dürüst bir insan olsaydı çocuk hala hayatta olacaktı, belki insanlar biraz bu çocuk gibi her adımında iyiliği düşünseler her şey farklı olacaktı.

Çocuk bu hayata iyilik yaymak kendisi gibilere yardım etmek istiyordu lakin hayatın planları her zamanki gibi acımasızdı... Yaşlı şık adamın da dediği gibi "O bu dünyaya fazlaydı." Kötülerin hüküm sürdüğü bu dünyaya fazladır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.