Her sabah gazeteye bisikletim ile gelirken çok sayıda işyerinin önünden geçerken, dikkatimi çeken bir vaka artık vazgeçilmez olmuş sanki. Hemen hemen bu işyerlerinin sahiplerini tanırım. Büyük bir kısmı ile zaten arkadaş, tanış veya selam sabah faslından aşinayız.
İnternet insan hayatının içine girdiğinden beri, değişen bir şey fazlası ile dikkat çeker oldu. Yaklaşık 10-15 sene önceye kadar bu işyerlerinin önünden her geçtiğimde bu insanların çoğu gazete okurdu. İster yerel ister ulusal olsun, bu insanların elinde olur ve okunurdu. Daha sonraki zamanlarda yavaş yavaş internet ülkemizi ve insanımızı esir almaya başladığından beri bu güzel görüntüler değişmeye uğradı. İnternet telefonlara girince de, bu iş artık zapt edilemez bir hale geldi. Sadece sabah olsa bir yere kadar iyi derim ancak günün her saatinde Bulancak’ta sürekli haberdi, sağa sola uğrayıp hal hatır sormaydı derken, elinde akıllı telefon ile sanki serum almış gibi dolaşan, yürüyen, oturmuş cepten başkasını yok sayan bir ruh halindeki insanları görüyorum.
Ben öyle akıllı telefon, dokunmatik telefon, her saniye internet diyen bir değilim. Eski model bir telefonla gayet mesut(mutlu mu deseydim) bir arkadaşlık yapıyorum. Yetiyor da artıyor bile. İnanın saatlerce bu akıllı telefonda ne buluyorlar ki, bakıp duruyorlar. Ne bir sohbet, ne bir lak lak, ya da çevremizde ne olmuş bitmiş, hiç anlamı ve kıymeti yok gibi hayatlarını idame ettiriyorlar. Hele de çoluk çocuğunun eline de bir telefon verip, kendi dünyalarına bir dönüyorlar ki, sen sağ ben selamet.
Ben ve benim gibi birkaç kişi böyle iyiyiz. “Değmeyin bize” demekten başka bir şeyde istemiyoruz.