Son günlerde bir tv kanalında sabah yayınlanan bir programda bir ailenin yaptıkları ülke gündemine zınk diye oturunca; toplumun büyük bir kesimi “ne oluyor bize” diye şaşırıp kaldı.
Aslında şaşırıp kalacak bir durum yok orta da!
Ben bu gazetecilik işine girdiğim günden beri bu tarz çok köşe yazdım. Bu mevzularda epeyce bir kalem oynatmışlığım var. Hiçte şaşırıp kalmıyorum. Hatta hatta birkaç köşe yazımda yangının artık evimizin içine kadar geldiğini ifade etmiştim.
Öyle “aman aman ne oluyor bize ve bu ülke insanına” diye kendimizi harap etmeye gerek yok.
Daha bu gördüklerimiz, duyduklarımız, izlediklerimiz, okuduklarımız, bu güne kadar sümen altı edilen veya halının altına süpürülen kıyısından bucağından görünen ve gözlerimizin önüne serilen kısmı…
Daha neler olacak neler, neler göreceğiz durun bakalım!
Hele şu Erzurum’da kız arkadaşını saatlerce döven ve işkence eden kişinin haberini izleyince, hiçte şaşmadım. Bu ne ki? İlk kez bu tür bir olay mı oldu bu ülke de?
Bunlar dediğim gibi daha ucu görünler. Saklanan, gizli kalan, kimse duymasın, diye anlatılmayan, adli makamlara korkudan götürülemeyen, aile arasında kalan çok sayıda diyebileceğimiz, aklın almayacağı vaka’lardan bir haberiz.
Ben sadece Bulancak’ta ve yakın çevresindeki olan bu tarz olayların, bir kaçını buradan yazmaya kalksam, inanın siz bunları okurken gazetenin sayfaları kendiliğinden utanır ve çayır çayır yanmaya başlar.
“O kadar” diyorum ve bu ülkenin ar damarı boydan boya yırtılamaya devam ediyor.