Daha ortaokul ve lise senelerinde aklımız bir karış havada olduğundan hayatımızdaki şeylerin nasıl olduğuna dair bir kanaatimiz çokta net olmadığından verilen her şeyin olduğunu doğru falan sanırdık. Bana göre bu fikrim. Başkalarını bilemem. Zaman içinde çok şeyin bu verilen ile alakalı olmadığını, çok şeyin üretilerek bizim ağzımızdan boca edildiğini anlamaya başladım. Üretim dediğim, daha bu günkü gelişme seviyesine varmadığımız için, okuduğumuz şeylerden (gazete, kitap, dergi, vb şeyler) bize uzatılan zokanın ucundaki yemin asıl üretim olduğunu zannederdik. Meğer, bu zokanın ucunda yem olan şeylerin hedefi bizi yem gibi kullanmak ve gözümüzü bir cila ile boyayarak aptal aptal gezmemizi sağlamakmış. Bu epeyce bir süre devam etti mi, derseniz; evet etti derim. Bu cilalı bilgiler ile ülkemizi, yanı başımızdaki yerleri, Avrupa’yı, Dünya’yı tanımış ve ona göre ayağımızı yorganımıza göre uzatmıştık. İşte 20-25 yaşlı zamanlarda başka bir şeylerinde olabileceğini idrak etmeye başladıktan sonra gözümdeki o cilalı duvarlar yıkıldı ve hayata, Dünya’ya ve diğer şeylere bakışım değişti mi desem bilemiyorum! Olgunlaşma, tekamül, farklı fikirlerin olacağını anlamak, yanlış ve doğruyu daha dikkatli ayırmak gibi hasletlerim doğru bir zemin üzerinde durmaya başladı.
Aradan geçen bu zaman zarfında çok şeyin orta okul ve lise senelerinden olduğundan daha karmaşık ve bizim müdahale edemeyeceğimiz halde olduğunu gördüm. Sonra at gözlüğünü atmanın faydalarını görünce, olup bitenlerin bir plan ve sistem ile hareket ettiğini anladık. Buradaki plandan kastım, yaratıcının takdiri ilahisi içinde var olan ve buna göre giden plan. Her şey bu yapının içinde olup bitiyor. Bizim bu niye oldu, nasıl oluyor, niye bu zamanda oldu, kim, kimler bunu yapıyor, diye her seferinde sorduğumuz şeylerin kendi içinde bir manası, kader seyri, vesile olduğu insanlar, araçlar ile bütünlük arz ediyor.
Bir misal vereyim bunlardan! Ülkemizde hiçbir zaman sona ermeyen, tam sonu geldi dediğimizde bile, yeniden soluk alıp veren fiyat artışları hepimizin malumu. Benden önce de vardı. Şimdide var. Gerçi etkilemediği yer olmaz. Üretim tüketim dengesi ile alakası olduğu ifade edilir. Arz talep denir, dünya geneli denir, petrol fiyatları denir, kıtlık denir, kuraklık denir, savaş vardı denilir bize yedirilir. İşin derinlemesine incelenmesi ayrı mevzu. Üretim artar, fiyat artar, düşer fiyat yine artar, kıtlık, savaş olur her defasında fiyatlar artar, barış olur, ortalık güllük gülistanlık olur yine artar. Artar oğlu artar. Asıl sorulması gereken bunlardır! Kim veya kimler karar veriyor buna sormak lazım?