Aslında memleketin çok sayıda meselesi var iken, bazen olur olmadık şeyleri yazmak gerekiyor. Sanki bu ülkede hayat tozpembe bir görüntüde ki, sinemalarda ve tv dizilerinde ayağı yere basmayan uyduruk kaydırık senaryolar ekranlardan arz-ı edam ediyor. Bir akşam önce eve gelmiş ve koltukta gazeteleri mi okuyorum. Ağbimde tv dinliyor(gözü görmediği için dinliyor dedim) bende oynayan dizinin seslerini duyuyorum bu arada.
Kulak misafir oluyorum ister istemez konuşulanlara. Anam babam, “bu nasıl iştir yahu” diyorum içimden. Çok merak ediyorum bu dizinin senaryosunun nasıl yazmışlar. Neye göre bu diziyi çekmişler. İnanın salla gitsin, yerler mi denmiş, kimse bir şeyden anlamaz mı denmiş bilmiyorum!
Hadi biz öyle ya da böyle gazete de haberdi, köşeydi diye kalem oynatırken kırk dereden su getiriyor ve öyle yazıyı kaleme alıyoruz. Kılı kırk yararak işimizi yapıyoruz, amma velakin, bu dizileri yazanların hiçbir şey umurlarında değil ki, “vur abalıya” misali ne konuşma konuşmaya benziyor, ne dizinin konusu bir halta benziyor, oyuncularının rolleri zoraki yapılmış gibi robotvari ve bu diziler oynadıkları akşamları reyting rekoru kırarmış.
Ya ben mi başka gezegenden geldim de buradaki işleri anlamıyorum, yoksa bu insanları mı, başka yerden geldiler de bir uyuşmazlık söz konusu oluyor bilemiyorum. Toplu iğne başı kadar önemli olmayan ne varsa, bizim dizilerde yer alıyor. Sonra gazete bitince, “bu diziyi sabır edip bir izleyeyim” dedim ve afakanlar basmasına rağmen sonuna kadar bekledim. Olay anladığım kadarıyla şu; adam özel bir ekipte görev yapmış ve bunun çocuğunu öldürmüşler ve bu intikam için 35kişiyi öbür dünyaya postalıyor ve inzivaya çekiliyor. Buradan devamla iş, aşka meşke gidiyor falan filan.
Cezaydı, haktı, hukuktu öyle şeyler yok, yani birkaç kişi öldürdüğünüzde inzivaya çekildiniz mi oldu bitti. Bunun adı senaryo, bunun adı dizi, bu ülke ile uzaktan yakından bir bağı yok. Sonra gelsin reytingler. Yer misiniz, yiyoruz her hal!