Ne fiyakalı sözler değil mi, köşemin başlığı? He mi de çok fiyakalı ve cezbedici. İlk okuduğunuzda “ bir konuş veya yaz lan” diyesi geliyor insanının…
Hakikatten de vardır böyle çok konuşacak ve yazacak olan insanlar. Ancak ne hikmet ise bir türlü olmaz öyle şeyler hayatımızda.
Birkaç gün önce Cumartesi günü öğretmen ve yazar arkadaşımız İsmail Güçtaş hocamızın kitaplarının imza gününde kendisi ve yine öğretmen yazar arkadaşımız Olgun Albayrak hocamız ile hasbihal ederken, benimde kitap yazmamı teşvik edici birkaç söz ortaya çıkınca, bende aynen, “bu tarzda bir kitap yazarsam, yer yerinden oynar, ülkede deprem etkisi olur” diye latife ederek konuyu kapatmaya çalıştım. Ancak daha sonra bu konunun hiçte yabana atılacak bir yanı olmadığını ve bu saikle hareket eden çok kişinin hep lafta kaldığını ifade ettim.
Aslında garip bir durum bu durum!
Yıllardır bu tarzda çok sayıda açıklama ile karşı karşıya kalan bu ülkenin vatandaşı, kimsenin çıkıp ta bu tür açıklamalarını bir kez olsun okumuş veya duymuş değildir. Ha bu tür bazı açıklamalara bende rast geldim, duydum, okudum ama, o da “suya tirit” denilen açıklamalardı. Yani “ne ülkede yer yerinden oynadı, ne de deprem etkisi” oldu. ‘Aynı tas, aynı hamam’ hep devam etti gitti.
Mesela böyle aklımda kalan bir haber veya açıklama var mı?, diye bir düşününce; en akılda kalan ve tartışmasız cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü ile ilgili onca yapılan açıklamaya rağmen bir neticenin ortaya çıkmamasıdır. Bu en bilinen ve şaibesi bitmeyen bir vakadır. Bu konuda dediğim gibi, onca açıklama, yazı, haber olmasına rağmen, ülkemizde bırakın yer yerinden oynamayı, en ufak bir deprem etkisi bile olmadı. Olsaydı, bugün ülkemizdeki siyasi yapı tam anlamı ile bambaşka olurdu!…
Onun için nerde duyarsak duyalım, okursak okuyalım, yazılırsa yazılsın, ipin ucu puştun elinde olduğu sürece bir sarsıntı olmaz, derim…
Bu ülke daha, 1 numaranın, kim olduğunu bile bilmiyor. Var mı daha ötesi?