Erhan GÜNDOĞAR
Köşe Yazarı
Erhan GÜNDOĞAR
 

BRUCE LEE’Yİ HATIRLAMAK

Geçenlerde bir tv kanalında Bruce Lee’nin(Çin kökenli) filmlerinden biri gösteriliyordu. Epeyce bir vakit geçtiği için üzerinden biraz takip ettim ve hafızamı tazeledim. 1970’li senelerden sonra Hong Kong(o zamanlar Çin’e bağlı idi) sinemasının Amerikan sinemasına karşı sesini çıkarttığı ve çok sayıda ülkede başka bir sinemanın olacağını gösterdiği içinde çok tutulmuştu. Avrupa sineması ve diğer kıtalardan filmleri çok görmediğimiz içinde ülkemizde de büyük bir alaka ile takip edilen bir sinema oldu Çin sineması. Sonraki senelerde film sektörünün ülkemizde yol kat etmesi ile tanımadığımız nice aktör ile tanıştık ve başka dünyalara açıldık. Bunlardan en önemlisi ve bileni Bruce Lee peşinden gelenlerdi. Çok az filmde yer alan ve 1973 senesinde ölen Lee(şüpheli olduğuna dair çok şey söylenmişti)Lee’nin filmleri ve hikayeleri bize çok yakın gelmişti. Hollywood denen sinemanın dışında daha gerçekçi, var olan düzene karşı çıkışı, fikir dolu yapısı, insana dair olan yanı ile epeyce bir sarsıntı yapmıştı. Lee üzerine o zamanlar çıkan çok sayıda yazı okumuştum. Onun filmlerini izleyenlerin sinema çıkışlarında onun yaptıklarının aynısı yapmak için uğraştıklarını çok gördüm ve yapmaya çalışmıştım. Birkaç filmi ile tarihe not düşen bu aktör, savunma sporları eğitmeni, fikir adamı ve senaryo yazarı olarak filmleri başka şeylerden bahsediyordu. Son filmi çekildikten sonra öldü. Lee’yi göz boyayıcı aktörlerden ayıran ve insana yakın gelen yanı dayak yemesi, davranışları, söyledikleri ve çokta Amerikan sinemasına meyletmemesiydi gibime geliyor. O zamanlarda sinemalarda bir de Tek Kollu Kahraman, Wang Yu filmleri ülkemiz sinemalarında kapalı gişe oynuyordu. Belki de dönemin etkisi ile bir çıkış yolu arayan insanlar olarak bu aktörlerin hikayeleri bize çok sıcak gelmişti. Bizde nasılsa Tarkan, Malkoçoğlu, Karaoğlan, Yılmaz Güney, Tarık Akan filmleri farklı görüşteki insanları nasıl etkilemiş ise Lee ve onunla gelenlerde aynı şeyi yaratmıştı. Bunlarda araştırılıp yazılıp çizilmelidir. Bu sayede Amerika sinemasının insanlara dayatılan yakışıklı erkekler, çok güzel hatunlar, lüks hayatlar ve paranın oluk oluk aktığı sektörlerin cazibeli dünyalarına karşı bir yalınkılıç hikayelerinde olduğunu gördük. Vay be ne günlermiş değil mi? Şimdi ise akıllı telefonlar ile geçen sanal bir dünyanın hikayesi ile haşır neşir olunuyor.    
Ekleme Tarihi: 18 Şubat 2025 - Salı
Erhan GÜNDOĞAR

BRUCE LEE’Yİ HATIRLAMAK

Geçenlerde bir tv kanalında Bruce Lee’nin(Çin kökenli) filmlerinden biri gösteriliyordu. Epeyce bir vakit geçtiği için üzerinden biraz takip ettim ve hafızamı tazeledim. 1970’li senelerden sonra Hong Kong(o zamanlar Çin’e bağlı idi) sinemasının Amerikan sinemasına karşı sesini çıkarttığı ve çok sayıda ülkede başka bir sinemanın olacağını gösterdiği içinde çok tutulmuştu. Avrupa sineması ve diğer kıtalardan filmleri çok görmediğimiz içinde ülkemizde de büyük bir alaka ile takip edilen bir sinema oldu Çin sineması. Sonraki senelerde film sektörünün ülkemizde yol kat etmesi ile tanımadığımız nice aktör ile tanıştık ve başka dünyalara açıldık. Bunlardan en önemlisi ve bileni Bruce Lee peşinden gelenlerdi. Çok az filmde yer alan ve 1973 senesinde ölen Lee(şüpheli olduğuna dair çok şey söylenmişti)Lee’nin filmleri ve hikayeleri bize çok yakın gelmişti. Hollywood denen sinemanın dışında daha gerçekçi, var olan düzene karşı çıkışı, fikir dolu yapısı, insana dair olan yanı ile epeyce bir sarsıntı yapmıştı. Lee üzerine o zamanlar çıkan çok sayıda yazı okumuştum. Onun filmlerini izleyenlerin sinema çıkışlarında onun yaptıklarının aynısı yapmak için uğraştıklarını çok gördüm ve yapmaya çalışmıştım. Birkaç filmi ile tarihe not düşen bu aktör, savunma sporları eğitmeni, fikir adamı ve senaryo yazarı olarak filmleri başka şeylerden bahsediyordu. Son filmi çekildikten sonra öldü. Lee’yi göz boyayıcı aktörlerden ayıran ve insana yakın gelen yanı dayak yemesi, davranışları, söyledikleri ve çokta Amerikan sinemasına meyletmemesiydi gibime geliyor. O zamanlarda sinemalarda bir de Tek Kollu Kahraman, Wang Yu filmleri ülkemiz sinemalarında kapalı gişe oynuyordu. Belki de dönemin etkisi ile bir çıkış yolu arayan insanlar olarak bu aktörlerin hikayeleri bize çok sıcak gelmişti. Bizde nasılsa Tarkan, Malkoçoğlu, Karaoğlan, Yılmaz Güney, Tarık Akan filmleri farklı görüşteki insanları nasıl etkilemiş ise Lee ve onunla gelenlerde aynı şeyi yaratmıştı. Bunlarda araştırılıp yazılıp çizilmelidir. Bu sayede Amerika sinemasının insanlara dayatılan yakışıklı erkekler, çok güzel hatunlar, lüks hayatlar ve paranın oluk oluk aktığı sektörlerin cazibeli dünyalarına karşı bir yalınkılıç hikayelerinde olduğunu gördük. Vay be ne günlermiş değil mi? Şimdi ise akıllı telefonlar ile geçen sanal bir dünyanın hikayesi ile haşır neşir olunuyor.    

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.