Pazartesi günü yeni muhabir arkadaşımız Emre Alan ile Giresun’da ki bir basın açıklaması için Bulancak’tan yola çıktık. Giresun’da duraktan indik ve gideceğimiz yerin dolmuşuna kadar yürüdük. Dolmuşa bindik ve dolmuşun hareket etmesini beklerken, birkaç kişi dolmuş şoförüne, aracın nereye gittiğini sordu. Birisi, “bu fen lisesine gidiyor mu?”, birisi, “Seka’dan geçiyor mu?”, bir başkası, “vergi dairesinin oradan geçiyor mu?” diye sordu ve müspet cevap alınca dolmuşa bindi. Sonra dolmuş dakikası dolunca hareket etti. Bizde ineceğimiz yere gelince indik ve üst geçitten geçerek açıklamanın yapılacağı yere doğru yürüdük. Bu arada ben Emre’ye, “aklıma geldi, acaba yurt dışında böyle, şu nereye gidiyor, bu şuradan geçer mi, diye soruluyor mu” diye sordum. O da “böyle değil ama gidilecek yer için soru soran oluyor” dedi. Hakikaten acayip bir durum.
Ülkemizin nerde ise tamamın da, dolmuştu, taksiydi, otobüstü yolculuk yapan insanımız hep bu tür sorular ile yolunu bulmaya çalışır. Her zamanda sonuç alır. Gideceği yere de hiç aksamadan gider. Şoförlerimiz de ellerinden geldiği kadarıyla yardımlarını esirgemez. Kimse yolda kalmaz bu ülkede. Okumuşu okumamışı aynı soruyu sorar ve kimse de “niye sordun” diye de rahatsızlık duymaz.
Bu güzel bir huyumuzdur. Yoldan geçene, yolda kalana, yolunu kaybedene, yolunu sorana, millet olarak yol gösterip dua alırız.
Her ne kadar bu güzel hasletleri, törpülemek için mücadele edenler olsa da, millet kolay kolay teslim olmuyor ve öz değerlerini korumakta doğru adımlar atıyor. Salgına bir de bu gözle bakmakta fayda var. Dünya’yı tarumar eden bir virüs, ülkeleri yeniden düzenlemeye çalışırken, bizim millet kendini bundan uzak tutarak, bildiği yoldan devam etti. Biz yolumuzu biliriz ve aynen devam ederiz. Önemli olan yoldan çıkmadan, yola devam etmek ve hedefe varmaktır.