Perşembe sabahı kahvaltı etmeden önce, sabah haberlerine bir bakayım dedim. Oturdum koltuğa ve o andaki haberi takip ettim. Haberde kavga eden iki ailenin kavgası yer alıyordu. Haber neymiş, diye izledim. Kavganın sebebi, iki komşundan birinin oğlunun, diğer komşu tarafından darp edilmesi ve bunun neticesinde bu çocuğun ayağının kırılması ile birlikte ortalığın savaş alanı gibi olması. Bu arada çocuğunun bacağının kırılıp kırılmadığına dair haberde bir açıklamada yok.
Sonra bu bacağı kırıldığı söylenen ailenin fertlerinin, suçlu olduğunu ileri sürdükleri komşularının evine doğru yaptıkları saldırı görüntülere geldi. Çocuğun öfkenden gözü dönmüş veya kendini kaybetmiş olan babasının ve anasının komşularına karşı yaptıkları ellerine ne geçerse onların evinin camına çerçevesine atmaları çok acayipti. Valla, ne diyeyim, çok kavga, tartışma, gürültü patırtıya denk geldim ama bu ilk kez gördüğüm bir durumdu.
Öfkeli baba nereden eline geçirdi ise bir sandalyeyi, kavga ettiği komşusunun evinin balkonuna atmaya çalışıyor, sandalye geri geliyor ve adam bir kez daha aynı şeyi yapıyor. Sonra hanımı da bir yerden bulduğu koca bir odun parçasını aynı yere atmaya çalışıyor. Her ikisi de bunu birkaç defa yapmasına rağmen yerden 4-5 metre yüksek olan bu yere gitmesi söz konusu olmuyor. Sonra bunlar evlerine gidiyor. Sabah olunca yine aynı şekilde bu eve doğru saldırıp duruyorlar. Diğer taraf bu iki kişi ile muhatap olmuyor ve ortalık kan gölüne dönmekten kurtuluyor.
Bu haberde öfkeli ana babanın, bir balkona böyle can havli ile bir şeyler atması ve bunun olmayacak bir iş olmasına rağmen, devam etmeleri anlaşılacak bir hal değil gibi geldi bana. Öfkeden gözü dönmüş insanların, aklı başında öyle gitmiş ki; balkonun yüksekliği bile onları durduramamış.
Haber bitti ve ben yola çıktım. Bunu düşüne düşüne uğrayacağım yerlere uğradım ve gazeteye geldim. Milletin bu hale düşmesi mi, iyice zıvanadan çıkması mı, gözümüzün dönmesinin artık kontrol edilememesi mi, ruhumuzun paramparça oluşu mu, artık bilemiyorum?
Bu öfkeli hal; iyi bir hal değil.
Bir şey geliyor ama ne, diye kaç defa yazdım, fakat ne olduğunu kimse bilmiyor!
Bekleyelim ve görelim bakalım gelen nedir?