Nasıl oldu bu iş olacak şey mi yahu? Tam da evde oturmuş gazeteleri mi okuyordum. Birden ağbim spor programını açınca bir hocanın yaptığı basın açıklamasına denk geldim. Okuduğum şey uçtu gitti o anda. Dur hele bakayım ne diyor bu anlı şanlı hoca diye izlemeye başladım. Biraz izleyince ne olduğunu az buçuk çaktım. O akşamüzeri oynanan maçta bu güzelim hocanın, güzelim takımı Anadolu’nun bir takımına mağlup olmuş ve bu hocamız hakemlere, MHK’ye, TFF’na, kendisi hariç, takımına bir veryansın ediyordu ki, ben yangın falan çıktı ve birkaç kişi hayatını kaybetti sandım önce!
Sen tut koskoca UEFA kupasını kaldır, milli takımı çalıştır, cebine bu ülkenin dar gelirli ve daha az para kazanan milyonlarca insanı zor durumda geçinmeye çalışırken, akşam akşam bu takıma mağlup ol ve Dünya’nın sonu gelmiş gibi önüne gelene bağır çağır. Sonra işime baktım ve gazetemi okumaya devam ettim. Daha ilkokula giderken bende bu büyük diye nitelen takımlardan birini tutmuştum. Elbette sporu severim, kendimde yaparım, takımımda oldu, çok sayıda maça çıktım, mağlup olduk, galip geldik fakat böyle mız mız hiç etmedim. Sonra aklım başıma geldi bir zaman sonra da bu takımların tutulacak yanı olmadığımı idrak ettim. Bunlar alışmışlar bir elleri yağda, bir elleri balda, yedikleri karnında yemedikleri önlerinde, kepçenin içindekilerin tamamı bunlara peşkeş çekilirken her şey çok iyi gidiyordu. Kendi kurdukları sistem içinde al gülüm, ver gülüm idare ediyor, topu kendi aralarında çeviriyor, İstanbul’un ve Anadolu’nun bütün parası, gücü, adamı her şey bunların dediği gibi hareket ediyordu. Birden 1970’lerde Anadolu’dan gelen bir takım bunu yıkıyor ve uzun yıllar bu yapının önemli bir paydaşı oluyordu. Aradan nice seneler geçti, Bursaspor bu işe çomak soktu ve kendini bir daha aynı yerde bulamadı. Başakşehir’de bunu yapınca, 3 büyük denilen bu güç yapısı ona da dersini şimdi veriyor. O da yolcu yakında bir daha gelmemek üzere.
Hoca mız mız edince bunlar geldi aklıma. Ben çabuk uyandım bunların bu fasa fiso laflarına karşı. Onca insanda bu yapıyı bildiği halde, bunlara taraftar olarak hak, hukuk, adalet denen hisleri bir kenara bırakmış bunların peşine takılmış gidiyorlar. Bunlardan bize “bir hayır yok, fayda yok, verecekleri bir şeyde yok” fakat gözler kör, boyanmış ve esir olmuş halde bir yere gidiliyor.