Birkaç gün önce evde bir tv kanalında can sıkıntısından filme bakıyordum. Çin Seddi diye bir filmdi bu film. Bakıyorum dediğim de, öyle baştan sona izlemedim. Ara ara belgeselden çıkıp filme bakmaydı. Ulan böyle bir şey daha önce izlemedim desem yeridir. Abuk sabuk, saçmalığın dik alası, izlemek için zamanda ayrılmayacak kadar boş beleş, sıfır zekalı, animasyona yakın, canavarların bol olduğu ne idüğü belli olmayan filme benzemeyen bir şeydi. Aklıma filme bakarken Cüneyt Arkın geldi. Yahu dedim kendi kendime, bu ülkenin insanları olarak Cüneyt Arkın’a o kadar haksızlık etmişiz ki, “yarın bununla ilgili bir yazı yazarım” diye düşündüm. Rambo filmi bile bu Çin Seddi filmine 100 çeker yani diyerek film hakkında bir kanaat edindim. Sonra sabah oldu işime geldim. Öğleden sonra ise haberleri takip ederken Cüneyt Arkın’ın vefatını öğrendim. “Vay be” dedim, bugünde ondan yazacaktım ama olmadı diyerek yazı yazmadım. Cüneyt Arkın ile vakti zamanında Giresun’a geldiğinde 3-4 dakikada olsa laf etmiştim. Sigaraya karşı spor salonunda yanlış hatırlamıyorsam bir konferansta konuşmacı olarak yer alıyordu. Bizimde basketbol takımı ile bu konuşmadan birkaç saat önce çalışmamız vardı ve o da erkenden spor salonuna gelmiş misafir odasında yetkililer ile sohbet ediyordu. Arkın’ın orada olduğunu bildiğimizden çalışma sonrası tanışmayı düşünüyordum. Bir sporcum, yanındaki bir kitaptı herhalde; imza almamı isteyince, olur dedim ve Cüneyt Arkın’ın yanına gittim selam sabah faslı bitti ve birkaç dakika dediğim gibi hem imza işini hallettim hem de laf ettik. Oturduğu yerde bile bir dev gibi duruyordu. Daha genç sayılacak bir yapısı vardı. Allah rahmet etsin. Onunla tanışma şerefine nail olduk bu kısa ömrümüzde.
Pazar günü de gazetede var olan işleri yaparken facede Bülent Uygun hocanın Sergen Yalçın ile askerlik anılarını anlatırken anlattığı şey bana biraz uçuk geldi. Seninle ne alaka derseniz, aynı yerde bende askerdim. Onlar ordu milli takımı için askere alınmış ve benin olduğum yerden sadece 50-60 metre yandaki yerde askerlik yapıyorlardı. Bülent Korkmaz, kardeşi Mert Korkmaz, BJK kalecisi büyük Ali ve diğer milli futbolcular yaklaşık 1 ay boyunca buradaydı. Aynı yerde olduğumuz içinde Bülent Uygun hocanın Sergen Yalçın’ın atış yaparken tepedeki ormanı yaktı diye anlattığı yerde tek bir ağaç bile yoktu. Çünkü güneş başımıza geçtiğinde tankın altına serinlemek için yatıyorduk. Hele ateş talimi öyle ağaç ot gibi şeylerin olduğu yerde zaten yapılmazdı. Besbelli hoca bir rüya gördü onu anlattı gibime geliyor.