“Tanrıyı kıyamete zorlamak” projesi olduğunu ileri sürdükleri bir plana göre hareket eden şeytanın yeryüzündeki uşakları ortalığı yangın yerine çevirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Kim ya da kimler bunlar derseniz, bilmek çok ta zor değil. Ha bazıları bu mevzuyu çokta iplemiyor olabilir. Zaten son iki sene içinde salgın yalanı; pardon büyüsü ile iyice kör edilmiş, gıda kıtlığı, kuraklık, fiyat artışları, orman yangınları, sel, heyelan, depremler, sıcak hava dalgası gibi çok sayıda felaket senaryosu ile köşeye sıkıştırılan insanoğlunun başını çevirip te, “kim bunlar?” diye soracak hali mecali kalmamış gibi. Bir korku büyüsü içinde tek kelime edemeden etrafına bakınıp duran insanlar, bir medet bekler halde birbirinden destek bekliyor.
Bizim ülkemiz de sadece bu salgının sevicilerin tek taraflı olarak bilgi akışına maruz kaldığı ve bundan bir türlü kaçamadıkları bir hakikattir. Çok az sayıda tv’de ve programda salgın yalanına inanmayan insanlar ancak seslerini duyurabildikleri ile de olsa epeyce bir yol alırken, kitleler sorgulamadan hükümet, sağlık bakanı, çok şey bilmiş gibi her yerde boş konuşarak büyünün etkisinin geçmesini engelleyen uzmanların her dediğini doğru gibi görmekte. Böyle bir şey oysaki olmaz. Her düşüncenin karşısında mutlaka bir düşünce vardır. Bu salgın yalanı ortaya atılınca, salgın karşıtlarının anti tezleri ülkemizde bir sansür ve baskı ile sumen altı edilemeye çalışıldı, ancak bunda muvaffak olamadılar. Salgın ve peşinden gelen kıyamet senaryosu ile kader, ecel, kaza, bir yaratıcının kudreti, takdiri ilahi, (maddeci ve dini bir düşünceye inanmayanlar bunun dışında tabii ki)ölümün sadece bir virüs ile olduğu ve bundan kurtuluşun, alınacak tedbirler ile olacağı beyinlere şırınga edilmesi için her yol denendi.
Ben ve benim gibi bu büyünün hava cıva olduğunu bilenler için de; takdir ilahinin dışında(bunun içinde kötülüğün, şerrin de olduğunu biliyoruz)başka şey olmadığını bilenler olarak tek bir gün bile tınmadık. İnsanların ne yapacağı, ne edeceği beni çok alakadar etmediği içinde maske takmış, aşı olmuş olmamış, eve kapanmış gibi saçmalıklarda kendi hallerine bıraktık. Ecel öyle ya da böyle gelmiş, başımız üstüne yapacak bir şey yok. Ne demiş büyüklerimiz “Allah var, gam yok!”