Cumartesi günü gazetede otururken Muzaffer bana, you tube’dan bir video gösterdi ve izlememi istedi. Daha birkaç saniye geçti geçmedi, “nedir bu” diye sordum. O da “tivorlu mu, mivorlu mu İsmail mi” diye cevap verdi. Bir konserinde; adam bir şey söylemeden binlerce kişiyi ayakta zıp zıp zıplattı durdu. Sonra bu adamın nasıl bu kadar ünlü olduğunu kısa olarak anlatan bir haberi gösterdi. Onu da izledim. Çok garip bir durumdu doğrusu. Kendimi bir karabasan içinde sandım önce, sonra, “yok yahu bu olamaz, şakadır belki” diyerek, elliden sonra ünlü olursan olacağı budur” dedim. Şahıs Hakkarili bir yerel sanatçıymış. İşte bir yerde bunu görenler onun birkaç videosunu internete yüklemiş ve birden ünlü olmuş. Meşhur veya şöhret demedim. Ünlü, dedim. Bugün var yarın yok olacakların tanımı bana göre budur. Birkaç dakika, saat veya gün ile sınırlı olan büyülü, göz boyamalı ve kendini bulutların üstünde görme ile geçip giden kısa ve sonu pekte istenildiği bitmeyen, sonu hüzün, keder ve bir kenara bırakılmışlık hissi ile biten boş bir haz almadan başka bir şey olmayan, tanınma süreci. Hepsi topu bu ünlü olmanın içeriği. Sona erdiğinde geriye dönüşü olmayan bir yalan dünya ve hayat kaldığını görerek hayata küsmenin adı. Daha önce de sistem tarafından kullanılmış ve çabucak yenisinin geldiği bir mecra. Çok gördük ve daha da göreceğimiz bir numara. Misal, Ciguli vardı, soyadı Mengüç olan biri vardı, ortalığı kasıp kavuran “mastika” şarkısını şimdi hatırlayan kaç kişi var? Peki yakın zamanda Yeni Dünya bu diyerek reklamı yapılan metaverse, ne oldu bilen var mı? Sanatçılar, yazarlar, bilim adamları, sporcular, oyuncular, eğer bir kalitesi, kabiliyeti, yaptıklarının kalıcılığı yoksa, sadece ünlü olarak kalır ve gelip geçtikten sonra kimse hatırlamaz olur ve ancak öldüklerinde akla gelir. Bu şahısta elliden sonra ünlü olmanın verdiği bu garip his ile ne yaptığını bilmez hale gelmiş ve onu kısa bir süreliğine bitirecek olan sistemin oyuncağı olmuş gibi kendini bu yalan Dünya’nın büyüsüne kaptırmış gidiyordu anladığım kadarıyla.
Bir yanda bu gibi, garip, acayip, bir ışıldak gibi yanıp sönen işler, diğer yanda buna bağlı mı, bağlı değil mi bir türlü karar veremediğimiz, içinde devinip durduğumuz bir hayat.
Bakın bizi iki sene boyunca bir salgın sarmalının içinde korku ile yönetmek için elinden geleni yapan yapının covid diye ortalığı ayağa kaldırdığı günler de artık yavaş yavaş geride kalıyor gibi. Bu yapının kendi bilim dergisi olan The Lancet bile son sayısında, yalanın küresel olarak geri teptiğini ve beklenen kölelik düzeninin aksadığını yazmış. İşte insanoğlu, bu korkuyu da unutup işine bakıyor. Olan aslında bu. Savaşlar, acılar, yokluklar, afetler bir gün geride kalıyor. Ünlü olduğunu sananda aynen bu minval üzere ne kadar ömür biçilirse o kadar var oluyor. İşin bittiğinde cenaze törenin yapılıyor ve yakın çevrendeki birkaç kişi üstüne toprağı atıyor ve Allah rahmet etsin, diyor. Hepsi bu.