Hakikaten de insan olarak şöyle bir geriye doğru baktığımda(baktığımızda)hayret edecek o kadar şey ile karşılaşıyorum ki; birkaç yazı bunlardan bahsettiğimde nasıl bir girdap içinde olduğumu daha iyi anlıyorum. Aklıma geldikçe bu mevzuların çokça yazılması gerektiğini ve işin aslının astarının ne olduğunu ortaya çıkarmalıyız. 1970-80l’i seneler büyüdüğüm ve gençliğimin geçtiği zamanlar. Öyle her an bilgiye ulaşmak kolay değil. Kitap alacak, dergi alacak, gazete alacak her daim paramızın olmadığı günlerdi o günler. Buna rağmen hayatımın sadece bir haftası( o da askerliğimin ilk haftası, kantinin yerini öğrenene kadar gazetenin satıldığı yerdi)gazete okuyamadım. Kitap ve dergi ise hak getire söz konusu bile değil. Gazete hayatımın ayrılmaz bir parçası oldu. Param oldu aldım, olmadı borç yazdırdım, öyle internet falan değil, doğru dürüst bir bilgi akışı olmadığı zamanlarda gözümüzden kaçan, sır perdesi içinde kaybolup giden çok şeyin olduğunu bilmek çok zordu. ABD’nin süt tozu, yumurtası, poğaçası, sonra da francala ekmek, vita yağı, margarin denen yağlar usulca hanelere girmiş ve biz bunların niye olduğunu bir türlü anlamamıştık. Birileri, ülkelerden bazıları bize her niye ise bir cömertlik içinde gözümüz ve kaşımız kara, diye kendi insanının yemediği ne varsa gönderip bir güzel hayır duamızı alma gereği duydular, soran olmadığı gibi, merak edeni de duymamazlıktan gelmişlerdi.
Orta ve lise senelerinde daha çok okuduk, araştırıp(tabii kitap, dergi kaynak olarak fazlalaştı bu aralarda)işin bir yanını öğrenme durumuna girdik. O zamanlarda elbette siyasi olarak ta bize çok şey öğreten ve aktaranların bu güne kadar bıraktığı bilgilere de minnet duyduk. Bunlar bir yana, nasıl bir her gümecin içinde olduğumuzu yavaş yavaş ve süzerek anlamaya başladım. Bizim çok bildiğimiz sandığımız şeylerin aslında öyle olmadığını son 25-30 sene içinde daha açık şekilde anladım. Bazıları kendi açılarından anlamamış olabilir; o onların bileceği bir şey. Bunu da şu covid salgını yalanında daha net olarak gördüm ve iyi ki, elime geçen kaynakları okuyup, tartıp bu günlere geldiğim için de kendimi iyi hissediyorum.
Bu zaman içinde, hayatımıza yeni şeyler girdi ve bir gün dediler ki; “her gün dişinizi sabah, öğle ve akşam olmak üzere diş macunu ile fırçalarsanız çok iyi olur.” 1980’li seneler yine karnımızı daha dürüst doyuramıyoruz, ama bizden, “diş macunu ile diş fırçalayın” diye bir laf ediliyor orta yerde. Varmış bir hikmeti bununda diyorum ve gelecek yazıya bırakıyorum.