Zor zamanlar da akıl fikir vermek çok kolaydır. Bir salgın hepimizin aklını başından aldı, feleğimizi şaşırttı. 2 ayı geçen bir vakit içinde, düne kadar laylom yaparken, birden elektriği kesilmiş buzdolabına döndük.
Kimin ne dediğini de anlamak istemiyor ve bir an önce geride bıraktığımız hayata dönmek için bekliyoruz. Dönülecek mi onu da kimse tam olarak bilmiyor. Bakanlık ve diğer kurumlar daha erken diyerek tedbirlerin gevşetilmesini istemiyor. Vatandaşta kendi kafasına göre hareket etmek istiyor fakat, salgın geçmiş değil. Havalarda, yağmur yağsa da ısınmaya başladığından, kendimizi sokaklara, parklara ve sahile atmak için dört gözle bekliyoruz. Birisi düdük çalacak ve biz, hop yayla, canik, deniz, orman, iskele demeden kendimizi sokağa atacağız. Çok aceleciyiz.
Daha salgın sona ermedi. Hasta sayısı, hayatını kaybeden sayısı, iyileşmeye doğru gitse de; önümüzde gidilmesi gereken epeyce bir yol var. Bugünden itibaren hayat biraz daha canlanacak. Tedbirler aşamalı olarak gevşeyecek. Bu da olacak. Ama bizdeki, acelecilik tavan yapmış durumda. Hani, arenada matadoru delik deşik etmek isteyen boğalar gibiyiz. Kırmızı pelerini görmüş ve bizi bu hale getiren matadorun karnını deşecek haldeyiz.
Aslında biraz sabırla bu salgını aşacağız ama içimizdeki kıpırtıyı dizginleyemiyoruz.
Gözleri ışıktan kamaşan yaratıkların havasındayız. Günyüzü gördük mü, akıl mantık bize pek uğramadığı içinde duvara toslamaktan bir türlü kurtulamıyoruz.
Hem Dünya Sağlık Örgütü, Cuma günü ne açıkladı. Aynen şunu, koronavirüsün kaynağı Çin’deki hayvan pazarıymış. Mış diyorum; DSÖ, ilk vakalar ortaya çıktığında, ne demişti oysa, Çin’de böyle bir şey yok. Virüs buradan gelmedi, salgında yok, diye diye bir hal olmuştu. Şimdi ise başka bir şey diyor.
Anlayacağız virüsü çıkartanlar istediği noktaya varıyor. Aşıda, ilaçta, yakında bu sinemalarda oynayacak. Az kaldı. Pastayı paylaşıyorlar. Tepedekiler “he” dediler. Gerisi gelir merak etmeyin. Hayırlısı ile yolun sonuna geliniyor.