Geçen hafta içinde iki ayrı yolculuk yaptığım araç sürücüleri ile sohbet ederken iki mevzu öne çıktı ve bunlar hakkında hasbihal ettik. Yolculuk dediğime bakmayın; biri Piraziz’e gidip gelme, diğeri de Pazarsuyu’na yolculuk. Öyle para pul verip tatildi falan değil yani. Pazarsuyu’ndaki düğün salonuna gidip gelirken aynı araç ve arkadaşım olan sürücü ile sohbet ederken bir sual eyledim. Şimdi çok moda ve gösteriş hali, diyelim, araçların farlarında kullanılan ve karşıdaki bir araç veya yolda yürüyen bir insanın gözünü kör edecek kadar ışık saçan zennon far denen farın zararı hakkındaydı. Ben eve giderken akşam karanlığında bu zennon farı açıp insanın gözüne sokan araç sahiplerine hep dua ediyorum. Bisikletimle veya yaya olarak evin yolunda akşam saatlerinde giderken, karşımdan gelen çok sayıda araçta artık bu moda olan farlar yanıyor. Birkaç defa yolun kenarındaki kaldırıma tosladım bu yüzden. İster sağdan ister soldan gidin fark etmiyor, beyimiz aracının farını, “görün bakın sizin gözünüzü nasılda alırım, çekilin lan yoldan” işgüzarlığı ile gözümüze sokuyor. Bazen bu far ışığı sebebiyle yolun neresinden gittiğim belli olmuyor. Arkadan araç mı geliyor, motor mu geliyor, anlamadan “hop” kaldırımı öpüyorsun. Ben bunları söyleyince, araç sürücüsü arkadaşım da, bir iki kez aracı sürerken kaza yapmaktan ve yayalara çarpmaktan son anda kurtulduğunu anlattı. Ayrıca araç muayene sırasında az hatalı denerek bu yasak olan farların muayeneden geçtiğini ekledi. Çok güzel dedim. Kaza falan önemli değil, yeter ki; beylerin keyfi bozulmasın. Ölen ölür, kalan zennon farlar bizim olsun, diyerek yola devam edildi.
Bir iki gün sonra da Piraziz’den gelirken, araç sürücüsü ile hal hatır sohbet derken, araç muayenelerindeki alınan ücretlerin akıl almaz derece yüksek olduğunu ifade ederek, iyice bezdik bu firmanın araç muayene fiyatlarından, kart bile kabul etmiyor ve sadece peşin para alıyorlar, birde devlet onlara vergilerinde indirim yaparmış, diyerek derdini anlattı. Tabii ben dinledim. Bu mevzu da çok haklılar. Araç muayene işinde bir tekel oluşmuş. “Kör tutuğunu öpüyor” misali, bu tekelci firmalar çok büyük bir para kazanıyor. İki ayrı mevzu ve devlet mi, artık hükümet mi, bir çözüm bulur diyerek, topu onların sahasının ortasına doğru yuvarladım.