Sevgili okurlar… Hatırlıyorsunuz değil mi? Geçtiğimiz hafta ele aldığım köşe yazımda, Ticaretle uğraşan siyasetçilerden bahsetmiştim. Fakat her zaman olduğu gibi isim zikretmemiştim. Malumunuz. Ben pek öyle açık saçık konuşmayı sevmiyorum. Diyorum ki, Ben anlatayım, Herkes üzerine düşeni alsın. O yüzdendir ki, Kimin ne kadar, Hangi taraftan aldığını bilemiyorum. İnşallah herkes bir şeyler almıştır… Evet gelelim şimdi bugünkü konumuza… Hepinizin bildiği gibi, Geçtiğimiz haftalarda tüm Türkiye’yi yasa boğan bir olayla karşı karşıya geldik. 7 yaşında ki bir yavrumuz, Sebepsiz bir şekilde kaybolarak, 4 gün sonra evinden 1 kilometre aşağıda ki dere yatağında cansız bir şekilde bulundu. Yetkililerin gerekli araştırmaları yaptığını biliyorum. İncelemeler en ince detayına kadar yapılıyor onu da biliyorum. Soruşturma titizlikle yürütülüyor onu da biliyorum. Ama neyi bilmiyorum biliyor musunuz? Hani şu konuşuyorlar ya, Şöyle olacak böyle olacak. Neymiş efendim, Bu konu kapatılacak. Yok efendim. Bu olayın üzeri örtülecek. Allah aşkına bu kadar insafsız olmayın. Bu memlekette birileri sırf bizler rahat uyuyalım diye, Evlerinden, ailelerinden fedakarlık gösteriyor. Onların alın teri birilerinin ağzından çıkacak sözlerle mi ödenecek. Yapmayın. Bu ülkenin yetkili mercileri var. Bizlerde sizler gibi bekliyoruz. Minik İkranur nasıl hayatını kaybetti diye. Elbet bunun bir cevabı olacak. Ama bu işler bizim dediğimiz gibi gitmiyor işte. Her şeyin bir zamanı var. Bilip bilmeden herkes konuşuyor. Hem konuşarak o kızımıza acı veriyorsunuz, Hem de bilmeden de olsa suç işliyorsunuz… Bence biraz sabırlı olalım ve yetkililerin yaptıkları incelemelerin sonucunu bekleyelim… Herkesin olduğu gibi onları da içi acıyor. Çünkü dediğim gibi, Toplumumuzun çoğunluğu ya bir evladın annesi ya da babası… Bunu unutmayalım. Kimse kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapamaz… Yapan da bunun bedelini öder… Kalın sağlıcakla…