Sevgili okurlar…
Kutlamaları kabul etmeye başlıyorum.
Niye mi?
Çünkü bugün 24 Temmuz Basın Bayramı!
24 Temmuz dediğinizde karşınıza şu ifadeler çıkar;
‘24 Temmuz 1908 tarihi basından sansürün kaldırıldığı tarihtir. Bu tarihte gazeteler ilk kez sansürsüz olarak yayınlanmaya başlamıştır. Günümüzde ise artık basın, çağdaş ve demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri, haber alma ve yayma özgürlüğünün en etkili aracı olmuştur’
Evet belki o tarihte basın üzerinde sansür kaldırıldı.
Ve çok önemli bir gün olarak tarih sayfalarında yerini aldı.
Ama sadece kelimelerle ifade edilirken bu olay gerçekleşiyor.
Evet evet…
Yanlış anlamadınız.
Sadece kalıplaşmış bir şekilde karşımıza çıkıyor bu sözler.
Sansür kaldırılmış.
Nasıl kaldırıldı ki,
‘A’ harfi ile konuya başlasan,
Yandı gülüm keten helva,
Ailen, çevren hatta ve hatta selam verdiklerin bile zarar görüyor.
Ağzından ‘B’ harfi çıksa seninle bağlantılı olan kim varsa cezalandırılıyor.
Kim tarafından mı?
Elbette karın ağrısı olanlar tarafından.
Şimdi sansür kalkmış mı oluyor?
Nereden kalktı ki?
Pardon da niye ben göremedim.
15 yıldır bu işi yapıyorum.
Adımız basın mensubu,
Gecemizi gündüzümüze katıyoruz.
Ailemizden fedakarlık ediyoruz.
Kendimize zaman ayıramıyoruz.
Kamuoyunu bilgilendirebilmek adına kamu görevlisi gibi çalışıyoruz.
Cebimizden para harcıyoruz.
Ve bunu sadece biz biliyoruz, bir de bizleri takip eden okurlarımız biliyor.
Gönüllü kamu denetçiliği yapıyoruz,
Vatandaşın derdine derman oluyoruz,
Sesi çıkmayanın sesi,
Gözü görmeyenin gözü oluyoruz,
Ama yaptığımız her şey birilerine batıyor.
Vatandaşın sorununu dinleyip haber yapıyoruz,
Şantajcı oluyoruz…
Siyasilerin açıklamalarını yayınlıyoruz,
Taraflı oluyoruz…
Reklam yayınlıyoruz,
Rüşvetçi oluyoruz…
Herkesin derdine derman oluyoruz,
Ama kimse de çıkıp,
Bunlar işini yapıyor diyemiyor.
İyi ki okurlarımız var.
İyi ki onlar bizleri takip ediyor, beğeniyor ve haklı buluyor...
Yoksa bu işin ne yapılacak tarafı var ne de çekilecek kahrı var.
Kalın sağlıcakla…