Erhan GÜNDOĞAR
Köşe Yazarı
Erhan GÜNDOĞAR
 

Cankurtaran sesi her an kulağımızda çınlıyor

Çocukluğumuzun ve gençliğimizin daha baharında çok ta duymadığımız cankurtaran sesi artık hayatımızın içinde yer alıyor. 1980’lerde ilçemizin nüfusu taş çatlasa 5bindi. İnsanlar daha çok köylerde kalıyor ve sadece işi için arada sırada(Salı ve Cuma günleri)ilçeye iniyor, alışverişini veya kamu kurumlarındaki işlerini halledip gidiyorlardı. Nüfus az olunca insan her ölüme şaşırıyor ve öyle her gün bir vefat haberi duymuyorduk. Hele ki bir cankurtaranın siren sesini duymak kolay değildi. Hafta da bir kere, on beş günde bir kere veya ayda bir kere ancak duyardık bu siren sesini. Öyle hastaneye gidelim, doktorun kapısını aşındıralım diye aklımızdan geçmez, sağlık ocağının yolunu annemle tutardım. Tabii bu herkes için geçerleri olan bir şeydi. Hastalık, kaza, yangın ve diğer olaylar için cankurtaran hemen çağrılmaz, kendi işimizi kendimiz görmeye çaba gösterir ve ölmez isek diğer günü görürdük. Hem Bulancak’ta hastane filanda yoktu ve adı da çok geçmezdi. Ta Giresun’dan gelecek ve sizi hastaneye götürecekti. Çok zordu çok. İnsan hayatının kıymeti vardı ancak, sıkıntılı durumlarda bunu bir manası yoktu. Çok uzun yıllar ilçemizin ve diğer ilçelerin durumu aynıydı. Sonra sonra ilçemiz kalabalıklaşmaya başladı. Nüfus artı, şehir gelişti, buna bağlı olarak ta, devlet hizmetleri dört dörtlük olmasa bile gelmeye başladı. Nüfus artınca, ölüm oranları da artmaya başladı ve bizde daha çok siren sesi duyar olduk. Hastalık, kazalar, yangın, kavga dövüş, cinayet, yaşlılık gibi çok sayıda amilde ölümleri artırınca, cankurtaran sirenleri hayatın vazgeçilmez hali oldu. Şimdi de hemen hemen her gün ilçenin içinde hareket halinde olduğumuzdan cankurtaran sireni duymakta ve her seferinde, “acaba ne oldu, kime ne oldu” diye merak içinde sorar oldum, olduk! Bu acı siren sesleri bizi yerimizden fırlatıyor. 20-30 sene önce bu kadar duymadığımız ve bizi çokta etkilemeyen bu cankurtaran sirenlerinin şimdi hepimizi etkilemesi sıradan oldu. Aynı şey polis araçlarının ve itfaiye araçları geçerken de oluyor. Yoksa bize mi gidiyor bu araçlar, diye içimiz kıpır kıpır oluyor. Hatta zamanın birinde, o zaman çalıştığım gazetede arkadaşlar ile oturup laflarken geçen itfaiye sireni duymuş ve “yine neresi yandı” diye aramızda konuşmuştuk. Bende şaka yollu, “bizim evde çıkmıştır” diye laf etmiştim. Akşam eve gidince de ne olduğunu görmüştüm. Aynen yangın bizim evde çıkmıştı, mutfak yanmış bir hayli hasar olmuştu.                   
Ekleme Tarihi: 28 Ocak 2021 - Perşembe
Erhan GÜNDOĞAR

Cankurtaran sesi her an kulağımızda çınlıyor

Çocukluğumuzun ve gençliğimizin daha baharında çok ta duymadığımız cankurtaran sesi artık hayatımızın içinde yer alıyor. 1980’lerde ilçemizin nüfusu taş çatlasa 5bindi. İnsanlar daha çok köylerde kalıyor ve sadece işi için arada sırada(Salı ve Cuma günleri)ilçeye iniyor, alışverişini veya kamu kurumlarındaki işlerini halledip gidiyorlardı. Nüfus az olunca insan her ölüme şaşırıyor ve öyle her gün bir vefat haberi duymuyorduk. Hele ki bir cankurtaranın siren sesini duymak kolay değildi. Hafta da bir kere, on beş günde bir kere veya ayda bir kere ancak duyardık bu siren sesini. Öyle hastaneye gidelim, doktorun kapısını aşındıralım diye aklımızdan geçmez, sağlık ocağının yolunu annemle tutardım. Tabii bu herkes için geçerleri olan bir şeydi.

Hastalık, kaza, yangın ve diğer olaylar için cankurtaran hemen çağrılmaz, kendi işimizi kendimiz görmeye çaba gösterir ve ölmez isek diğer günü görürdük.

Hem Bulancak’ta hastane filanda yoktu ve adı da çok geçmezdi. Ta Giresun’dan gelecek ve sizi hastaneye götürecekti. Çok zordu çok. İnsan hayatının kıymeti vardı ancak, sıkıntılı durumlarda bunu bir manası yoktu. Çok uzun yıllar ilçemizin ve diğer ilçelerin durumu aynıydı. Sonra sonra ilçemiz kalabalıklaşmaya başladı. Nüfus artı, şehir gelişti, buna bağlı olarak ta, devlet hizmetleri dört dörtlük olmasa bile gelmeye başladı. Nüfus artınca, ölüm oranları da artmaya başladı ve bizde daha çok siren sesi duyar olduk. Hastalık, kazalar, yangın, kavga dövüş, cinayet, yaşlılık gibi çok sayıda amilde ölümleri artırınca, cankurtaran sirenleri hayatın vazgeçilmez hali oldu.

Şimdi de hemen hemen her gün ilçenin içinde hareket halinde olduğumuzdan cankurtaran sireni duymakta ve her seferinde, “acaba ne oldu, kime ne oldu” diye merak içinde sorar oldum, olduk!

Bu acı siren sesleri bizi yerimizden fırlatıyor. 20-30 sene önce bu kadar duymadığımız ve bizi çokta etkilemeyen bu cankurtaran sirenlerinin şimdi hepimizi etkilemesi sıradan oldu.

Aynı şey polis araçlarının ve itfaiye araçları geçerken de oluyor. Yoksa bize mi gidiyor bu araçlar, diye içimiz kıpır kıpır oluyor.

Hatta zamanın birinde, o zaman çalıştığım gazetede arkadaşlar ile oturup laflarken geçen itfaiye sireni duymuş ve “yine neresi yandı” diye aramızda konuşmuştuk. Bende şaka yollu, “bizim evde çıkmıştır” diye laf etmiştim. Akşam eve gidince de ne olduğunu görmüştüm. Aynen yangın bizim evde çıkmıştı, mutfak yanmış bir hayli hasar olmuştu.                   

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.