Bizim buraların Pazar sabahları vazgeçilmez işlerinden biri de, akşamdan hazırlanan kıymanın en yakın fırında pide olarak yaptırılmasıdır. Ben kendimi bildim bileli bu var olan bir ayin gibidir. Hala fırınlar bu kıymalı işini yapmaya devam eder ve Bulancak’ta çok büyük bir kesim “hop” Pazar sabahı oldu mu, kendisi, çocuğu veya ana babası elde kıymalı sepeti, poşeti doğru fırına gidilir. Bir saat veya daha fazla bir zaman içinde yapılan kıymalılar alınır ve çay keyfi ile yenir. Hatta dün sabah ve daha önceki Pazar sabahları da(sokağa çıkma izni var bu kıymalılar yaptırıIırken) fırınlarda bekleyen çok kişi görüyorum.
Benim hiç te işim olmaz bu kıymalı falanla. Çocukluğum ve lise senelerimde hep bu sıkıcı işi yapmaktan kaçmakla geçti. Bir türlü sabah sabah kıymalı için kalkıp fırın kapısında beklemeyi sevmedim. İşim yokta sabah kalkacağım ve (o zamanlarda birkaç fırın olduğundan beklemek iki, üç saati bulurdu)fırına gideceğim. Çayımı çökeleceği yiyip doğru top oynamaya gitmek daha cazipti.
Bu uzun bir hikaye. Aradan geçen çok uzun senelere rağmen bir gün bile kıymalıyı beklemek istemem, evdekiler kıymalı için delirse de, çay zeytin, peynir yer ve “yallah” yola çıkarım.
Şimdi ise bir paket servis işi çıktı. Salgın ile birlikte daha da gelişti ve arttı. Ben buna da oldum olası ısınamadım. Ev yemeği ve arada sırada lokanta da yemek daha makul geliyor bana. Zaten yemek yemeği çokta sevmiyorum. Saat başı acıkan biri değilim. Ha bire kırıntı türü de benden uzaktadır.
Bu salgın işi ile bu işler tavan yaptı gibi. Her yerde pıtrak gibi paket servis araçları vızır vızır sağa sola gidip duruyor. Hem de ışık hızında. Yavaş gidene bugüne kadar rast gelmedim. Paketi götüreceğim, diye kural mural, yaya yolu, vatandaş varmış yokmuş, araç geçermiş sağdan soldan, trafikte tehlike olurmuş hepsi bunlar için hikaye. Birde paket yemek isteyenler var, daha siparişi veriyor ve anında servis gelsin, diye bekliyor. Yani kurye uçacak ve evinize ışınlanacak. 5-10 dakika bile bekleyemiyor bu siparişi verenler. Hop evinde olacak paket. Ondan sonra kaza, kavga bir arada oluyor.
Perşembe akşamı yavaş yavaş bisikletim ile eve gidiyordum! Tam eski değirmenin olduğu köprüye geldim ve karşımdan gelen motora yol vermek için kenara çekildim. O geçti, çok acil bir işi vardı herhalde, dedim içimden. Sonra 30 saniye geçmedi, 7-8 motor daha aynı yol üzerinden hız sınırlarını takmadan geçip gitti. Plaka, kask bunu artık sormaya gerek yok. “Ne oluyor yahu” dedim. Bu nasıl bir koşturmaca. Sonra aklıma geldi, önemli olan maske, mesafe, temizlik, gerisi teferruat. Yeter ki; virüse bir şey olmasın. Alimallah sonra hepimiz üzülürüz.