Bileklerinde hissettiği acı ile irkildi. Onu bu hale getirenin ne olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. Havalandırmadan damlayan su, kulağını tırmalarcasına yakıyordu canını. Önündeki kapının aralığından seken yağmur damlaları, havalandırmadan damlayan suya karışıyordu. Bulunduğu mekân in cin top oynuyor denilecek cinstendi. Nereden geldiğini bilmediği bir gaz kokusu geldi burnuna. Ellerindeki plastik kelepçeden kurtulmanın bir yolunu arıyordu. Debelenirken, kelepçelerin zannettiği gibi sağlam olmadığını fark etti. Kendini hazırladı ve ani bir hızla bileklerini sırtına doğru çekerek kelepçelerden kurtuldu. Ayağa kalkınca hissettiği acının sebebinin, yerde bulunan kırık cam parçaları olduğunu gördü. Odadaki rutubet ve gaz kokusu onu öyle bunalttı ki, odadan bir an önce çıkmak istiyordu. Odanın içerisinde kırık bir pencere fark etti ve pencereye yöneldi. Pencereden dışarı baktığında; sokak lambasının altında, kapüşonlu, yüzü belli olmayan bir adam, sağanak yağmurda öylece duruyordu.
Mahsur ona doğru seslendi;
-Hey! Buradayım. Bana yardım et.
Kapüşonlu adam sükûnetini bozmadan uzaklaştı ve gecenin karanlığında gözden kayboldu. Adam topal gibiydi. Ne yürüyordu, ne de koşuyordu. Mahsur, merak ve endişe içerisinde etrafına göz attı. Baktığı pencere karanlık ve dar bir sokağı görüyordu. Yanıp sönen bozuk bir sokak lambası ve onun altında bulunan çöp yığınından başka bir şey görünmüyordu. Kapüşonlu adam mı onu buraya hapsetmişti? Yoksa yardım çağırmaya mı gitti? Kimdi o adam?
Endişe içerisinde, odadaki hafiften aralık kalmış hasarlı kapıya yöneldi. Kapıyı iyice açtığında yağan yağmurun şiddetiyle yırtık ayakkabıları ıslanmaya başladı. Kapıyı kapattı ve odanın içerisinde yiyecek bir şeyler aradı. Karnının gurultusu, odadaki sessizliği örtbas eden yağmur sesine karışıyordu. Odada ne bir yiyecek vardı ne de bir damla su… Odada sadece uzun kollu bir kışlık bulabildi. Bulduğu kışlık biraz eski ve yıpranmış olsa da başka bir şansı yok gibi görünüyordu. Gecenin soğuğu, yağmurun şiddetini arttırmasıyla iyice arttı. Burada beklerse açlıktan ölecekti. Daha sonra bulduğu kışlığını giydi ve ıslanmamak için kapüşonunu kafasına geçirdi. Biraz yiyecek bir şey bulabilmek adına pencereden bakarken gördüğü çöpün yanına doğru yol aldı. Ayağının altındaki kesikler canını öylesine yakıyordu ki, yürürken yalpalıyordu. Kapıyı iyice açtı ve karanlığa doğru gözünü dikti. İçi ürperdi. Kapıyı tam kapatmayıp aralık bıraktı ve köşeye doğru ilerledi. Mekânın diğer tarafına doğru sekerek gidiyordu. Yağmurun şiddetini arttırması ile beraber çukurlar iyice sularla dolmuştu. Çöpe vardı. Yanıp sönen sokak lambasının altında güçbela yiyecek birkaç şey buldu. Yiyecekleri alıp mekânda yemek istedi fakat bir anda durdu. İçeriden sesler geliyordu. Sokak hayvanı olduğunu düşündü. Kırık pencerenin olduğu yere doğru bakarken aniden acı bir feryat işitti. Çok korktu. Donakaldı. Aldığı yiyecekler çöpe geri düştü. Kırık pencereye doğru birisi yaklaştı. Yüzünü seçemedi. Ona doğru yüksek bir sesle şunları söyledi;
-Hey! Buradayım. Bana yardım et.
Korkudan kaskatı kesildi. Bir iki saniye sonra kendine geldi ve koşmasını engelleyen cam kesiğinden sekerek oradan uzaklaştı. Başka birisi daha mı vardı orada? Yoksa adamı hapseden kişi o muydu? Kimdi o adam?